Enflasyon hedeflemesi ve finansal istikrar
Merkez Bankası'nın düzenlediği "Enflasyon Hedeflemesi ve Finansal İstikrar" konferansında dünyanın ileri gelen iktisatçılarının görüşlerini dinleme fırsatı bulduk. Gerek konu seçimi gerekse katılımcı kalitesi ile son derece başarılı bir toplantıydı. Merkez Bankası yetkililerini kutluyor ve davetleri için teşekkür ediyorum.
Finansal istikrar konusu hepimizi yakından ilgilendiriyor. 2008 küresel krizi ve sonrasında yaşanan gelişmeler fiyat istikrarının makro ekonomik dengelerin sağlanması için yeterli olmadığını gösterdi.
Para politikası oluşturulurken finansal istikrarın gözardı edilmesinin iktisadi ve toplumsal açıdan büyük maliyetlere yol açtığına hep birlikte şahit olduk. Düşük ve istikrarlı bir enflasyona sahip ABD ve Avrupa ekonomilerinde yaşanan borç krizi bunun en iyi örneği.
Uygulanan genişleyici para politikaları, düşük faizler ve bol likidite ile, gelişmiş ekonomilerde risk iştahını artırarak varlık fiyatlarında balonların oluşmasına neden oldu ve borç özkaynak dengesini bozdu.
Küresel kriz sonrasında uygulanan politikalar sorunun gelişmiş ülkelere ihraç edilmesine yol açtı. Başta ABD, Avrupa Birliği, Japonya ve İngiltere olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları ekonomilerini durgunluktan çıkarmak için faiz oranlarını reel olarak sıfır civarına çektiler.
Bu yeterli olmayınca menkul kıymet alarak bilançolarını büyütmek ve piyasaya önemli miktarda likidite vermek zorunda kaldılar. Söz konusu likiditenin bir kısmının gelişmekte olan ülkelere yönelmesi 2009-2010 yıllarında bu ülkelerin bazılarında varlık fiyatlarında balonlar oluşmasına ve ekonomilerinin aşırı ısınmasına yol açtı.
Gelişmekte olan ülkeler artan para girişine karşı iki temel yöntemle karşı koymaya çalıştılar: kredi büyümesini yavaşlatmaya çalışan makro ihtiyati tedbirler ve sermaye kontrolleri.
Türkiye ilk yolu seçti. 2010 yılının son çeyreğinden itibaren aşırı hızlı kredi büyümesine karşı faiz oranlarını düşürerek, faiz koridorunu artırarak ve munzam karşılık oranlarını artırırak engel olmaya çalıştı.
Brezilya iki yolu birden kullanmayı seçti. Bir yandan sermaye girişleri üzerindeki kontrolleri artırırken diğer yandan makro ihtiyati tedbirler ile kredi büyümesini kontrol altına almaya çalıştı.
"Enflasyon Hedeflemesi ve Finansal İstikrar" konferansında yapılan sunumlarda IMF, BIS, Avrupa Merkez Bankası gibi önemli kurumlardan gelen iktisatçılar Merkez Bankalarının para politikasını oluştururken finansal istikrarı korumaya önem vermelerinin gerekli olduğu konusunda birleşiyorlar.
Klasik enflasyon hedeflemesinde kullanılan "politika faizinin" yanı sıra aşırı kredi büyümesini kontrol altına alacak munzam karşılık, borç / teminat, sermaye yeterliliği gibi değişkenlerin faydalı olacağı konusunda fikir birliği içindeler. Sermaye girişleri üzerindeki kontroller konusunda net bir görüş yok. Ülkenin ödemeler dengesi, finansal sistem ve enflasyon dinamiklerine göre işe yarayabileceği düşünülüyor.
Toplantıda tam olarak cevaplanamayan ama bizi yakından ilgilendiren konu haftaya kaldı. Küresel risk iştahındaki ani dalgalanmalar karşısında Merkez Bankaları ne yapmalı ? Uzun dönemde gelişmekte olan ülkelere para girişinin devam edeceğine inanıyorsunuz. Ancak kısa vadede para çıkışı devam edecek. Tartışmaya devam edeceğiz.