Enflasyon Hedefleme v2.0 Türkiye'de yürürlükte

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ [email protected]

Geçtiğimiz hafta önce Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Erdem Başçı'nın yaptığı bir sunum ardından da bir gün arayla alınan iki kararla TCMB enflasyon hedefleme adı verilen yaklaşımı dünya ülkeleri arasında ilk defa yeni bir evreye sokmuş oldu. Bu ihtiyaç bu köşede daha önce tartışılmış, 2005 yılından beri yazılan yazılarda enflasyon hedefleme yaklaşımının temelindeki aksaklıklara dikkat çekilmişti. Örneğin, 30 Ağustos 2010 tarihinde yazılan "Birinci nesil enflasyon hedefleme politikasının sonu" başlıklı yazıda şöyle denmiş:

"... kaba enflasyon hedeflemesinin yıkan daha önemli darbeler ABD ve AB Merkez Banka'larının quantitative easing adı altında, yıkılmaya yüz tutan finans kuruluşlarını güçlendirmek için uyguladıkları para basma / piyasayı paraya boğma işlemleriydi. Hani para politikasının amacı enflasyonu düşürmekti? Finansal kriz ortamında merkez bankaları finansal istikrarı koruma görevlerini yeniden keşfedivermişlerdi.

2008 sonlarından itibaren bu köşede yazıldığı gibi dünyanın önemli merkez bankalarının politika faizleri en azından 2012'lerin sonlarına kadar düşük seyredecek. Bu politikanın amacı da finansal istikrarı korumak olacak.

Bu dönemde finansal risk azalmaya başlayarak hem teorisyenler hem de para politikası karar alıcılarının "nefes almaya başladığı zaman"  birinci nesil enflasyon hedefleme yaklaşımı ciddi olarak yeniden ziyaret edilerek sorgulanmaya başlayacak. Bu da ya "ikinci nesil enflasyon hedeflemesi" yaklaşımına yol açacak ya da enflasyon hedeflemesini toptan ekonomi tarihi müzesine gönderecek."  

Ekim ayında, İstanbul Finans Zirvesi'nde konuşan Brezilya, Meksika ve özellikle Hindistan Merkez Bankası Başkan Yardımcıları finansal istikrarın merkez bankalarının amaç fonksiyonları içindeki öneminin giderek arttığının altını çizmişlerdi. TCMB'nin yeni yaklaşımının diğer gelişmekte olan ülke merkez bankalarını harekete geçirmesi olası. İngiltere'de sistem zaten yeni hükümetle birlikte değişerek Bank of England'ın düzenleme ve denetleme rolünün artırılma kararı bu sene içinde alınmıştı.

TCMB'nin web sitesinde "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın temel amacı fiyat istikrarını  <http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/konusma/tur/2002/konusma.php>sağlamak ve sürdürmektir" diye yazıyor. Ancak geçen haftaki insiyatifden sonra, merkez bankası kısa vadede finansal istikrarın ana meselesi olduğunu söylemiş oluyor. Açıkcası finansal istikrar uzun vadede de merkez bankalarının en az fiyatlar kadar önemli meselesidir. Finansal istikrarın mikro bekçisi BDDK ve SPK ise makro bekçisi merkez bankasıdır. Zira merkez bankasının "tekelinde" olan araçlar vardır. Yani sadece merkez bankasının kumanda edebildiği araçlar. Dolayısıyla geçen haftaki dönüşüm uzun vadeli bir dönüşüme işaret etmektedir. Bunun adına biraz da mizahi olarak enflasyon hedefleme v2.0 vermekte bir beis olmasa gerek.

Merkez bankasının faiz indirimiyle birlikte munzam karşılıkları artırması para ve döviz piyasaları açısından  açısından ters etkiye sahip. Geçen hafta sonunda, kararların açıklanmasından sonra TL'nin değer kaybetmesine  binaen, ilk aşamada beklenti kanalının daha güçlü işleyerek TL'nin ilerideki olası değer kaybının piyasalar tarafından satın alındığı söylenebilir. Önümüzdeki dönemde TCMB döviz piyasasını (bu sürecin tersine dönmemesi umuduyla) yakından izleyecektir.

TCMB kredi genişlemesini de yakından izleyecek. Merkez bankası, finansal istikrarı riske sokacak ve hesapsız talep büyümesini sağlayacak bir ortamın oluşmasını istemiyor. Bizim şu anki durumumuza çok uzak olsa da İrlanda ya da Ukrayna tipi bir uç noktaya ulaşılmasını engellemeye çalışıyor TCMB.

Merkez Bankası'nın, banka kaynaklarının uzun vadeye yayılması için oluşturduğu "getiri eğrisine tersinden paralel" olarak adlandırabileceğimiz munzam karşılık çeşitlendirmesi istenen amaca ulaşması zor. Zira kaynak vade yapısının kalıcı olarak belirlenmesini piyasa (getiri eğrisinin kendisi) ve istikrar algısının etrafında tasarruf "psikolojisi" etkiliyor. Burada merkez bankasının yapabileceği fazla bir şey yok. Dahası, bugünün dünyasında sermaye girişlerinde kısa uzun vade ayrımının önemi sonuçları itibariyle ortadan kalktı. TL'yi değerlendiren "suni" sermaye girişinin kendisi;  giren sermayenin vadesi pek de önemli değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018