Enflasyon beklentilerini çıpalayamadık
Dünya büyük ölçüde enflasyon sorununu çözdü. Biz daha yeni başlıyoruz. Zaten enflasyonun yaratıldığı dönem ve ortaya çıkma sebebi de aynı değildi. Bu konuda dünyanın geri kalanından olumsuz ayrışmakla birlikte daha yüksek bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. Dünya genelinde enflasyon dışsal şoklar nedeniyle yükselmişti.
Bu şoklar pandemi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliydi. İlkinde tedarik zincirleri koptu, insanlar çalışamaz duruma geldiler, mali desteklerle kişiler daha fazla tüketebildi. Özellikle mal enflasyonu da doğal olarak yükseldi. Rusya meselesinde de malum enerji ve temel gıda fiyatları arttı. Bu iki konu ortadan kalkınca haliyle enflasyon da ortadan kalkmış oldu. Avrupa’nın birçok ülkesinde hedef olan %2’nin bile altına geldi. ABD hedefine çok yakın, Çin zaten deflasyon korkusu yaşıyor. Tabii dünyanın fabrikası Çin’de düşük giden fiyatlar dünyanın geri kalanında da enflasyonla mücadeleyi destekliyor.
Ama gelin görün ki bizim ülkemizde bu konuda mesafe almakta çok zorlanıyoruz. Halbuki ekonomi yönetimi enflasyonu düşürmek için topla tüfekle savaşıyor. Yine de kaplumbağa adımlarıyla gidiyoruz. Enflasyonun en önemli sebeplerinden olan kurdaki artış dizginlenmiş durumda, oradan gelen bir olumsuz etki yok. Yurt dışını yukarıda saydım, enerji olsun metal fiyatları olsun hep lehimize işliyor. Öbür taraftan faiz çok yüksek ve yüksek kalmaya devam ediyor. Mart’tan beri %50 politika faiziyle devam ediyoruz. Tüketimi mecburen kesenler dışında orada da talep üzerinde yeteri kadar sıkılaşma yaratılamadı.
İnanç meselesi
Bu saydıklarımın en büyük sebebi; Türkiye’deki ekonomik aktörler enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşacağına inanmıyorlar. Beklentiler yönetilebilmiş değil. %50 faiz yüksek diyorum ama fiyatlardaki artışın daha yüksek olduğunu düşünen kişiler faizin enflasyona göre o kadar yüksek olmadığını düşünüyorlar. Hala alma fırsatları varsa malları hemen almaya eğilimliler. “Biraz talebi erteleyelim, elmizdeki parayı yüksek faizle değerlendirelim, zaten fiyatlar faiz kadar hızlı yükselmiyor, alacağımı sonra alırım!” düşüncesi oturmadı. Çünkü Türkiye’nin yakın geçmişi enflasyon ve ekonomi politikası facialarıyla dolu.
Merkez Bankası anketi
Merkez Bankası “Sektörel Enflasyon Beklentileri”nı yayınlıyor her ay. Buradaki beklentiler ve beklentilerdeki sapma şaşırtıcı boyutta. Eylül anketine göre piyasa katılımcılarının bir yıllık enflasyon beklentisi %27.5, reel sektörün %51.1, hanehalkının ise %71.6. Gruplar arasında böyle bir farklılığın olması çok önemli. Orta Vadeli Program’daysa 2025 yıl sonu enflasyon tahmini %17.5. Bu bir yarışma olsaydı ve enflasyonu hangi grup doğru tahmin etmiş diye 1 yılın sonunda baksaydık muhtemelen kazanan hanehalkı olmayacaktı.
Çünkü %71.6 çok yüksek bir enflasyon ve hanehalkı bu konularda geçmiş enflasyonu dikkate alarak tahminlerde bulunuyor. Yeni politikaların bu kadar bir enflasyona sebep olması mümkün değil. Ama bu bir yarışma değil ve bu insanların böyle beklentilerinin olmasının bir anlamı var. Tüketicilerin algılarını değiştiremediğimiz için tercihlerini sıkı para politikasına uygun şekilde değiştiremiyorsunuz. Sıkı politikanın kuru baskılama gibi faizi yüksek tutma gibi diğer gereklerini yerine getirseniz bile önemli bir bacağı eksik kalmış oluyor.
Beklentileri çıpalayamamak enflasyonla mücadelenin maliyetini artırıyor. Belki 3 ayda alacağınız yolu 9 ayda alabiliyorsunuz. Bu da yüksek faizin zararlarına daha uzun bir zaman için maruz kalmanız anlamına geliyor. Enflasyonu %80’lerin üzerine çıkaran siyasi taleplerin kurumsal olarak hala gelme olasılığının da orta yerde durması beklentilerin yönetilememesinde çok önemli bir etken.