Enflasyon bazen de gereklidir

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Makroekonomik hedeflerin başında gelenlerden biri fiyat istikrarı, fiyat istikrarı denince akla ilk gelen de düşük enflasyon. Düşük enflasyon orta ve uzun vadede ekonomik büyümenin sürekliliği için yerine getirilmesi gereken önemli bir koşul. Çünkü enflasyondaki artış ekonomideki belirsizlikleri arttırarak sadece yatırım ve büyümeyi olumsuz etkilemiyor, gelir bölüşümünü de bozarak zengin-fakir arasındaki uçurumun genişlemesine katkıda bulunuyor. Fakat enflasyondaki yükseklik ekonomilerin istikrarı için ne ölçüde tehlikeliyse, enflasyonun tam tersi olan deflasyonun da enflasyondan geri kalır yanı yok. Deflasyonist sürece giren ekonomilerde enflasyonun eksiye dönüşmesiyle birlikte reel faizler yükseliyor; reel faizlerdeki yükseliş, yatırımların azalmasına yol açarak üretimin iyice düşmesine, resesyonun daha da derinleşmesine neden oluyor. Para politikasının önemli ölçüde devre dışı kalması sonucu, merkez bankalarının deflasyonla mücadele etmedeki başarıları enflasyona nazaran daha zor. 2000'lerin başında ABD'de ortaya çıkan deflasyon riski, Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) faizlerde önemli indirimlere gitmesine yol açmış; FED, deflasyon korkusu ortadan kalkıncaya kadar faizlere dokunmamıştı. Fiyatlar genel seviyesindeki gerileme olarak tanımlanan deflasyon, özellikle son büyük resesyon döneminde oldukça sık gündeme gelmiş, bir çok ülkede merkez bankaları olası bir deflasyonu bertaraf etmek amacıyla gevşek para politikalarını uygulamaya koymaktan çekinmemişlerdi.

***

Deflasyondan en çok müzdarip olan ülkelerden biri hiç şüphesiz Japonya. 1990'ların başında Japonya'da ortaya çıkan deflasyon, o zamandan bu yana giderilmiş değil. Ülkenin büyümesi

önünde engel oluşturan deflasyonu gidermek, ekonomiyi canlandırmak için Japonya Merkez Bankası geçenlerde enflasyonu arttırmaya karar verdi. Hedeflenen enflasyon oranı yüzde 1.

Japonya Merkez Bankası, enflasyonda konulan hedefe ulaşılıncaya kadar açık piyasa işlemlerine devam etmeyi amaçlıyor. Merkez Bankası'nın bu kararında, ekonominin geçtiğimiz yıl içine girdiği resesyonun da payı var. Ekonomi 2011'in ilk üç çeyreğinde olduğu gibi dördüncü çeyrekte de daralmasını sürdürdü. Resesyonda yenin dolar karşısında değer kazanması kadar, kriz nedeniyle azalan dış talebin de etkisi var. Soru, bu yüzde 1'lik enflasyonun - ki o da başarılırsa - ekonomiyi canlandırmaya yetip yetmeyeceği. Evet, öncelikle bu hedef enflasyon oranına ulaşılıp ulaşılmayacağı şüpheli. Zira, 1997'den bu yana yıllık enflasyon 2009'un ilk iki üç aylık dönemi hariç sürekli olarak bu hedefin altında kalmış. Japon siyasetçileri ve ekonomistleri arasında, Merkez Bankası'nın politikasından memnun olmayanların sayısı bir hayli fazla. Birçok kişi Bankanın deflasyonla mücadeledeki politikasını yetersiz buluyor. Merkez Bankası Başkanı Masaaki Shirakawa ise aynı görüşte değil. Shirakawa geçenlerde yaptığı açıklamada, deflasyonu ortadan kaldırmak için sadece para politikasına güvenilmemesini; ekonominin reel cephesinde de iyileşmeler sağlanması gerektiğine dikkat çekti. Shirakawa'ya göre deflasyonun temel nedeni, verimlilikteki düşüşün yanısıra çalışanların gelirlerindeki azalmadan kaynaklanan üretim azalması. Ücretlerdeki azalma ve işsizlik korkusu, tüketim harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) içindeki payı itibariyle gelişmiş ekonomiler arasında en düşük orana sahip olan Japonya'da deflasyondan çıkışı önlüyor. Shirakawa, işletmelerin istihdamı arttırmalarını, innovasyonlara ağırlık vermeleri gerektiğini, yüksek enflasyonun ekonomi için kurtuluş olmadığını söylüyor. Benzer bir tespit, "Deflasyonun gerçek yüzü" adlı kitabında Kosuke Motani tarafından yapılmış. Motani de, deflasyonun parasal faktörlerden çok, işletmelerin yanlış kararları ve demografik faktörlerden kaynaklandığı görüşünde. Yazara göre deflasyon sorununun aşılması, Japon firmalarının tüketicilerin beğenilerine hitap eden yepyeni, değişik ürünleri üretmelerine ve giderek fakirleşen genç işgücüne karşı daha cömert bir ücret politikası izlemelerine bağlı.

***

Bunlar doğru tespitler. Ne istihdamdaki artışın ne de teknolojik gelişmenin ekonomilerdeki tıkanıklığı gidermedeki rolleri yadsınamaz. Bununla beraber, Japonya Merkez Bankası'nın da

elindeki tüm imkanları sonuna kadar kullandığı söylenemez. Fiyat istikrarını korumak en önemli misyonu olan Avrupa Merkez Bankası bile yüzde 2 civarında bir enflasyonu hedeflerken, yıllardan beri deflasyon altında ezilen Japonya'da merkez bankasının hala enflasyondan korkmasını anlamak biraz zor.

***

1990'ların ortalarından bu yana faizlerin yüzde 0.5'in üzerine çıkamadığı Japonya'da, 2001'den beri faizler yüzde sıfır seviyesinde seyrediyor. GSYIH'nin yüzde 200'ni aşan kamu borcuyla dünyanın en borçlu bu ülkesinde kamu harcamalarını arttırarak ekonomiyi canlandırma olasılığı da yok. Japonya Merkez Bankası'nın kararı bu bakımdan önemli. Deflasyonun temelinde yapısal faktörler olsa da, ekonomiyi içine düştüğü krizden çıkarmak için kısa vadede para arzını arttırmaktan başka bir yol görünmüyor. Enflasyon bazen de gereklidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016