Enflasyon ataleti ve 2001 tecrübesinden çıkartılacak dersler – I

Erkin IŞIK
Erkin IŞIK GLOKAL EKONOMİ [email protected]

Enflasyonla ilk kez mücadele ediyor değiliz. Yakın geçmişi­mizde, örneğin 2018- 2019 yıllarında, enf­lasyonun geçici olarak yükseldiği ve ardından başarılı bir şekilde aşa­ğı çekildiği dönemler yaşadık.

Ancak hizmet enflasyonunun bu ka­dar yükseldiği ve enflas­yon ataletinin bu kadar belirgin olduğu bir enflasyon dönemini en son 2001 krizi sonrasında ya­şamıştık. Bu yüzden, o dönemi inceleyerek, enflasyon eğilimle­rindeki mevcut gidişatın normal olup olmadığını ve enflasyonda ne zaman bir kırılma yaşanabile­ceğini anlamaya çalıştım

Veri setleri zamanla günün ko­şullarına göre revize ediliyor ve bazen eski dönemlerle bağlan­tıyı koparmak zorunda kalabili­yoruz. Örneğin, güncel enflasyon serimiz 2003 yılına kadar geri gidiyor, ancak 2001 yılını kap­sayan eski seri 1994 bazlı olup, Mayıs 2018’de sonlandırılmıştı. Bu eski seride, mevcut serideki mal-hizmet ayrımını yansıtan alt endeksler ve çekirdek gösterge­ler yoktu. Bu sebeple, analizimde zorunlu olarak toplam TÜFE’yi kullanıyorum. Ayrıca TÜİK’in de kullandığı Tramo-Seats yön­temiyle veriyi mevsimsel etki­lerden arındırdım ve kısa vadeli eğilimlerini analiz ettim.

Grafikte de görüldüğü gibi, 2001 yılında aylık enflasyon en yüksek Mayıs ayında %10.3 olmuştu. An­cak 3 aylık ortalamalara göre zir­ve %7.2 ile Haziran 2001’de görül­müştü. 2023 yılına geldiğimizde ise mevsimsel düzeltilmiş aylık TÜFE, Temmuz ve Ağustos ayla­rında sırasıyla %9.6 ve %9.5 ola­rak gerçekleşti ve 3 aylık ortala­malarda zirve Eylül’de %7.9 oldu. Yani aylık veriler açısından bakıl­dığında, 2023 yılındaki enflasyon şoku, 2001’den daha yüksek görü­nüyor. (*Tablo 1)

Sonrasında, her iki dönemde de kurlardaki değer kaybı eğiliminin yavaşlaması ile aylık enflasyon eğilimi birkaç ay içerisinde %4 ci­varına gerilemiştir. Ancak bu ha­la yıllık bazda %60 gibi çok yük­sek bir enflasyon eğilimine işaret etmektedir. 2001 tecrübesine dö­nersek, enflasyon tepe yaptıktan yaklaşık 1 yıl sonra, aylık enflas­yon eğilimlerinin %2 civarına ge­rilediği ve sonraki 1 yılda %1.5-2.5 aralığında dalgalandığı görülmek­tedir. Ancak bunun sonrasında, yani üçüncü yılda aylık enflasyon eğilimi %1 ve altına gerilemiş, bu da yıllık enflasyonun tek hanelere düşmesinin önünü açmıştır.

Mevcut durumda, enflasyon te­pe yapmasından beri 1 yıl geçmiş­tir. TÜİK’in açıkladığı mevsimsel düzeltilmiş verilere göre 3 aylık ortalama mevsimsel düzeltilmiş TÜFE artışı %3 civarına takılmış gözükmektedir. Burada, son ay­lardaki kamu fiyat ayarlamaları bir miktar rol oynamakla birlikte, B ve C çekirdek göstergelerin or­talaması da %2.8 ile çok farklı de­ğildir. Bu da enflasyondaki düşü­şün 2001 tecrübesine göre gecik­tiğini düşündürmektedir.

Peki enflasyondaki bu düşüş neden daha yavaş gerçekleşmek­tedir? Bunun iki sebebi olduğu­nu düşünüyorum. Birincisi para politikası ile ilgilidir. TCMB res­mi olarak enflasyon hedeflemesi rejimine 2006 yılında geçmek­le birlikte, bunun öncesi dönem­de de kısa vadeli faizleri kontrol etmekteydi. Bu dönemde poli­tika duruşu için en iyi gösterge bankalararası piyasadaki gece­lik faiz oranlarıdır. TCMB mart ayında gecelik faizleri %80-83 seviyelerinde tuttuktan sonra piyasanın dengelenmesi ile ka­demeli olarak azaltmıştır.

Ancak Şubat 2002’de, yani enflasyonun zirve yapmasından 8 ay sonra, hala gecelik faizi %57 gibi olduk­ça yüksek bir seviyede tutmak­taydı. Takip eden aylarda, aylık enflasyon eğiliminin %2 civarı­na gerilemesi ile faizi kademe­li olarak Kasım 2002’de %44’e kadar düşürmüştür. Bunu takip eden faiz indirim serisi ise Nisan 2003’ten sonra, enflasyon eğilimi %1.5 ve altına geriledikten sonra yapılmıştır. Yani TCMB çok sıkı bir para politikası duruşu ile baş­lamış, sonrasında da faizi indir­me konusunda çok temkinli bir yaklaşım sergilemiştir.

İkinci sebep ise büyüme ve ve­rimlilik eğilimleriyle ilgili. Kısaca özetlemek gerekirse, 2001 sonra­sında oluşan yüksek çıktı açığı ve yatırımlarla artan potansiyel bü­yüme, enflasyon yaratmadan hız­lı bir büyümeye imkan vermişti. Mevcut durumda ise programa, potansiyelin üzerinde bir büyüme eğilimi ile başladık. Bu konuyu da sonraki yazımda daha ayrıntılı in­celeyeceğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar