Enerjideki gelişmeler Türkiye’nin avantajına

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Geçen haftaki yazımda, gelişen teknolojilerle birlikte orta ve uzun vadede Dünyada açığa çıkmayı bekleyen çok büyük doğalgaz rezervleri olduğunu, bu durumun petrol fiyatlarında olduğu gibi doğalgaz fiyatlarında da düşüşe sebep olacağını, ancak her halükarda bizim doğalgaza erişimimizi çoğaltmamız ve alternatiflendirmemiz gerektiğinden bahsetmiştim. Biz doğalgaz arzını talebimiz civarında tuttuğumuz sürece fiyat düşüşlerinden yararlanmamız oldukça zor. (Nitekim geçen sene AB doğalgazı ortalama $10.80/mmBtu’dan alırken, biz (tahminen) 12.90/mmBtu’dan alabildik.)

Bu bağlamda TANAP (Şah Deniz sahasında ortaklığımız olması nedeniyle) avantajları olsa da, bizim gelecekteki ihtiyaçlarımızı yeterince karşılayacak bir proje değil. Rusya’nın 'Güney Akım' projesinden vazgeçmiş olması ise hiç şaşırtıcı değil, çünkü projenin maliyeti (50 milyar dolar), hitap ettiği ülkelerdeki gaz talebinin artış projeksiyonları, ve de doğal gaz fiyatlarının gelecekteki seyri dikkate alındığında, Güney Akımı fizıbl bir proje değil. (Zaten AB de bu projeye baştan beri sıcak bakmıyordu.) Bu iptalin bizim açımızdan da çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Esas ağırlık vermemiz gereken bölgeler ise büyük ve bugüne kadar ortaya çıkarılmamış rezervleri bulunan Irak, Batıyla ilişkilerinin yumuşamasıyla ambargoların azalacağı İran ve tabii ki 20 senedir bahsi geçen ama bir gıdım yol alınamayan Trans-Hazar projesi (Türkmen gazı). Sonuçta, doğal gazın göreceli olarak ucuz, temiz ve bol bir enerji kaynağı olması ve kendimiz çıkaramasak bile bu konuda önemli altyapı yatırımları yapmış ve yapmakta olmamız ekonomimiz açısından bugünkü konjonktürde önemli bir avantaj. 

Diğer önemli ithal enerji kalemimiz olan petrol ve petrol ürünlerine gelirsek: Düşen fiyatlar mutlaka Türkiye ekonomisi için hem enflasyon, hem de büyüme açısından iyi haber. Bazı yorumcular ise “evet petrol fiyatları düşüyor, ama bu küresel durgunluktan kaynaklanmakta, ayrıca bu düşüş sonrasında petrol ihracatçısı olan pazarlarımızda da daralma meydana gelecek, sonuçta düşüşün fazla bir faydası olmayacak” şeklinde görüş bildirmekte. Bir defa, 2 hafta önce yazdığım yazıda da belirttiğim gibi, petrol fiyatlarındaki düşüş küresel durgunluktan daha çok, arzdaki artış ve piyasa yapısındaki değişimlerden (OPEC’in fiyat belirleyicisi olmaktan çıkması gibi) kaynaklanıyor. 

Öte yandan, kuşkusuz bazı ülkelere olan ihracatımızda azalma meydana gelecek. (Rusya şimdiden 2015 yılı için ekonomisinde % 0.8 daralma bekliyor.) Ancak burada da, sapla samanı karıştırmamak gerekiyor. Diyelim petrol fiyatlarındaki düşüş sonrasında ithalatımızda meydana gelen azalma ile petrol üreticisi ülkelere yaptığımız ihracattaki azalma aynı oldu (ki bu oldukça düşük bir ihtimal). Yani, nette dış ticaret açığımız değişmedi. Ancak, burada çok önemli bir fark var. Biz ihracattan (ithal ham ve ara maddeler ve harcanan enerji sonrası) diyelim % 20 kazanıyoruz. Ancak, petrol ve petrol ürünlerine ödediğimiz her 1 dolar bizim için neredeyse %  100 kayıp anlamına gelmekte. Nitekim, dün Sn. Şimşek de petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüşün enflasyonda 40 baz puan azalış, milli gelirde 20-30 baz puan artış anlamına geldiğini ifade etti. (Öte yandan, kendisinin petroldeki her 10 dolarlık düşüşün cari açığı 4.5-5 milyar dolar azalttığı ifadesi ise çok doğru değil. 2013’de yaklaşık 34 milyar dolarlık petrol ve petrol ürünü ithal ettik. Bu da 10 dolarlık fiyat azalışının 3-3.5 milyar dolar ithalat azalışına tekabül ettiğini gösteriyor.  

Kimilerinin düşündüğünün aksine, enerji üzerinden alınan yüksek vergiler de aslında sanıldığı kadar önemli bir zafiyet noktası değil. Toplam vergi gelirleri içinde bu kalemin payının çok yüksek olduğu (ÖTV ve KDV toplamı olarak % 20’ye yakın) ve bu nedenle fiyatlardaki azalmanın bütçe açığını da artıracağı yönünde itiraz edenler olacaktır. Doğrudur, statik bir analiz yapıldığında, fiyat düşüşlerinin bütçe açığını artırması muhtemel (her ne kadar ÖTV sabit olduğu için azalış petrol fiyatlarındaki azalış oranında olmayacaksa da). Ancak, petrol fiyatlarındaki azalış aynı zamanda tüketim ve üretimde canlanma ve milli hasılada artış anlamına da gelmekte. Bu da, orta vadede Hazine’nin diğer vergi gelirlerinde söz konusu azalmayı dengeleyecek bir artış meydana getirecektir. 

Sonuçta, nette bakıldığında, enerjide son dönemde meydana gelen gelişmelerin enflasyon ve büyüme yönünden Türkiye’nin avantajına olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019