Enerjide söğüşleme düzeni
Daha "vurucu" sözcük kullanmak mümkün de "yazı terbiyem" müsait olmadığından hafifini tercih ediyorum. Meselâ, söğüşleme! Gerçi argodur, "dolandırma" anlamına gelir. Ceza hukukunda suçtur! Ama, yasalarla düzenlenmiş "enerji düzeni" söz konusuysa, anlam elbet farklılaşır. Hem de her yasal olan doğru ve adil değilse de farklılaşır.
Şöyle farklılaşır: Geniş kapsamıyla anayasal kamu hizmeti, anayasal "doğal kamu tekeli" olan enerjiyi "özelleştirme-piyasalaştırma" adı altında üretimiyle, iletimiyle, dağıtımıyla, fiyatlandırmasıyla ve "yönetimiyle" bin parçaya ayırır, her parçaya "kendi çıkarlarını" koruma ve kollama yetkisi verirseniz oluşan düzen ister istemez "dolandırma" yöntemiyle çalışır.
Şöyle çalışır: Parçalardan biri "kolu kanadı kırılmış" kamu sektörü olur. Bir diğeri, santral kurup ürettiği enerjide tabiatı gereği temel amacı "kârını azamileştirmekten" ibaret özel sektör olur.
Özel sektör de kendi içinde parçalara ayrılır: Üretici, iletici, dağıtıcı-satıcı… Bu kesimde "çıkar çatışması" kaçınılmazdır. Parçaların her biri kendi faaliyet dalında kârını azamîleştirmek ister. Genel sektör yapısı içindeki duruşunu, hesabını bu amaca göre belirler.
Sıfır zarar yoktur!
Kamu sektörüne gelince… Böyle bir yapıda kamu enerjide yönetici, düzenleyici, yönlendirici, gerektiğinde "müdahaleci" rolünü yitirir. Bütün parametrelerini özel sektöre göre ayarlar. Ona tabii olur. Fiyatlama mekanizması da bu ayara uygun kurulmak zorundadır.
Mekanizma görünüşte kamu dahil düzenin tüm parçaları "kâr etsin" denklemine dayanır. Ama, ekonominin gerçeği bu değildir. Zararı tüm parçalar için "sıfır" olan bir kâr sistemi yoktur. O zaman gerçek, "zarar kamuya kâr özele" olur!
Kamu bir anlamıyla devlettir, o da zarar etmek istemez. Bir anlamıyla da halktır, tüketicidir. Sosyal konumu ne olursa olsun enerjiyi mümkün olan en düşük fiyatla tüketmek ister. Ama dedik ya, tüm parçalar için zararı "sıfır" olan kâr sistemi yoktur! İşte, böylesine karmaşık enerji yapısında fiyat, parçalar arasında "dolandırılarak" belirlenir. Zarar da tüketiciye yüklenir.
Gerçek ne?
Türkiye'ye dayatılan "piyasa odaklı" enerji düzeni aslında "saçma" bir sistem. Saçmalık, sistemin karmaşık, kaotik, "kimin eli kimin cebinde" bilinmez yapısında. Böyle bir yapıda, diğer tüm "yakıcı" sorunlar bir tarafa, sadece elektriğe 01 Ocak-01 Ekim 2008 tarihleri arasında yapılan toplam yüzde 56.13 zammın arkasındaki "gerçeği" tüm doğrularıyla birilerinin açıklaması lâzım.
Gerçeğin doğru, tutarlı açıklamasını hükümet dahil zammın "ana bileşenlerinden" beklemek ne yazık ki "abes" kaçar. Nitekim, zam bileşenlerinin kurduğu "Maliyet Esaslı Fiyatlandırma Mekanizması" gereği fiyatı 01 Ocak 2009'da tekrar artırılacak elektriğin yanında, 01 Kasım'da BOTAŞ üzerinden doğalgaza yapılan zamla ilgili kamu açıklamaları, hem rakamsal hem içerik yönünden gerçeği anlatmıyor. Aksine "gargaraya" getiriyor.
Enerji düzeninin "kaotik" yapısından gerçekleri çekip çıkaran açıklama ise TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Musa Çeçen ile Maden Mühendisleri Odası Başkanı Emin Koramaz'dan geliyor. 06 Kasım tarihli o açıklamada, elektrik zamlarının hangi "hesap oyunlarıyla" yürütüldüğü, Kasım 2008 itibariyle yüzde 82'ye ulaşan doğalgaz zamlarının insafsızlığını okumak mümkün.
Açıklama, elektriğiyle doğalgazıyla Türkiye'nin içte ve dışta nasıl bir "söğüşlenme" düzenine sokulduğu yönüyle bilinenleri içerse de, düzenin gerçek yüzünü bir kere daha teşhir ediyor ki, hep edilmeli! Orada görüyorsunuz: Devletin Maliye'si, belediyeleri; o berbat yayıncılığıyla TRT'si vergi, fon ve paylarıyla; özel sektör kârıyla" elektriğin "sırtında". Elektrik ise tüketicinin sırtında.
Bir de, bu insafsız zamları "Türkiye elektriği, doğalgazı Avrupa'dan daha ucuz kullanıyor" diye savunmuyorlar mı? Çeçen-Koramaz belgeliyor: OECD'nin 28 ülkeyi kapsayan "2000=100" bazlı "Enerji Fiyatları Endeksi"nde Türkiye Eylül 2008 itibariyle 603.79 ile enerjinin "en pahalı olduğu ülke. İkinci "en pahalı" hangisi mi? Slovakya 225.70 endeksle… Gerisini siz hesabedin!