Enerji yatırımları ve Türkiye kamu bütçesi açısından madde 80!
Önder ALGEDIK - İklim ve enerji uzmanı
Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasina Dair Kanun TBMM tatile girmeden önce geçti. Başlangıçta Varlık Fonu başlıklı bir torba kanun iken, son haline geldiğinde hem başlığı hem de içeriği değişti. Kamuoyunda madde 70, daha sonra madde 75 olarak bilinen madde son halinde madde 80 oldu ve kanuna adını vermiş oldu. Diğer kanunlarda değişiklik yapan torbadaki diğer 81 maddeyi saymazsak, 6745 sayılı bu kanunun sadece bir maddeden oluştuğunu söyleyebiliriz.
Madde 80 ne getiriyor?
Madde 80 Bakanlar Kurulu’na hukukun üstünde projeleri destekleme yetkisi veriyor, eksiksiz mali ve idari istisnalar getiriyor. Hangi yatırımların destekleneceği ve bu desteğin ne olacağı ise madde hakkında iki temel soru. Madde 80’in ilk fıkrasında kalkınma planlarınki hedefl er doğrultusunda diyerek aslında bugüne kadar hakim politikaların güçlendireceği anlamını taşıyor. Devamında ise “ortaya çıkabilecek ihtiyaçlarını karşılama, arz güvenliğini sağlama, dışa bağımlılığını azaltma, teknolojik dönüşümü sağlama, yenilikçi, Ar-Ge yoğun ve katma değeri yüksek olma niteliklere sahip” diyerek biraz daha sektörlere dair ip ucu veriyor. Arz güvenliği ve dışa bağımlılığı azaltmak akla enerji sektörünü getirirken, diğer başlıkların diğer sektörlerinde şansının olacağı anlamına geliyor. Enerji sektörü açısından bakıldığında geçmişten gelen arz güvenliği politikaları kömüre bağımlılığı arttırdı. Benzer şekilde dışa bağımlılığı azaltma sözlemi Akkuyu Nükleer Santrali sürecinde de ifade edildi. Bu iki politikanın sonuçları desteğin yönünün ortaya koyuyor.
Tek maddede her türlü destek!
Yasa ile yatırımcı 10 yıla yada yatırımın iki katına kadar kurumlar vergisinden, emlak veya hisse senedi satışlarındaki stopajdan, gümrük vergisinden muaf olabiliyor. Hazine arazisi üstüne kurulması durumunda 49 yıl bedelsiz kiralama, hatta bedelsiz mülküne sahip olamnın yolunu açıyor.
Ayrıca 10 yıl boyunca yüzde 50 indirimle elektrik satın alabiliyor ve kredi durumunda 10 yıl boyunca faizlerini devlet karşılanabilir. Yani, yatırımın ortaya çıkacak tüm kredi risklerini, devlet üstlenecek. Ayrıca Madde 80 kapsamında, nitelikli çalışanın her biri için aylık asgari ücretin 20 katına, yaklaşık 33 bin TL’ye kadar ücret desteği de verilebilecek. Tüm çalışanların ise 10 yıl boyunca işveren sigorta prim payını da Bakanlar Kurulu ödeme kararını alabilir.
Madde ile getirilen imtiyazlar bunlarla sınırlı değil. Bakanlar Kurulu kararı ile ürünlere alım garantisi uygulanabiliyor. Hatta yatırımın %49’ununa kadar devlet üstlenebiliyor. Bütün bu imtiyazların tamamı verilebildiği, yatırımın önemli bir kısmı devlet tarafından karşılandığı halde şirketler yatırımın sahibi olmaya devam edecek.
İzne gerek yok!
Her yatırıma kanunlarla getirilen izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller ile diğer kısıtlayıcı hükümler için Bakanlar Kurulu istisna getirebiliyor. Hatta projeye özel bir hukuk bile oluşturabiliyor. Bir anlamda mevcut bakanlıklar ve mevzuat atlatılarak bunların üstünde özel bir düzenlemeye tabi tutuluyor. Bu durum maden ruhsatı, imar izni, elektrik üretim lisansı olmayan projelerin önünün açılacağı anlamına geliyor
Kömür ve Nükleerin önü açılıyor mu?
Kamu kaynaklarının hiçbir denetime sunulmadan şirketlere verilmesinin mali ve toplumsal faturasının yüksek olacağı aşikar. Özellikle bu yapının yaratacağı iş kültürünün inşaat sektörü cazibesi karşısında bir teknoloji ya da düşük karbon sektörünü geliştireceğini söylemek zor.
Türkiye’nin rödovans yoluyla elektrik üretimi sözleşmelerinde elektriği ne kadara aldığı bilmiyor. Haziran ayında Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklik ardından bakanlar kurulu yerli kömürden elektriğe kw başına 18,5 kuruş gibi piyasanın çok üstünde alım garantisi verdi. Bu politikalar Madde 80’nin, maliyetini karşılayamayan, riskli projelere yönelik olduğu fikrini doğruyor. Kanunların üstünde bir yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesi ise bu savı güçlendiriyor.
Bu durumda Türkiye’nin önünde iki büyük sorun kaçınılmaz. Birincisi dünya kömür santrallerini kapatırken, ekonomiyi karbonsuzlaştırırken Türkiye’nin böylesi imtiyazların önünü açması hem ekonomik, hem de iklim açısından batan gemiye oynaması demek. İkincisi ise mevzuatın, yazılı ve sözlü hukukun ötesinde uygulamalarda bakanlar kuruluna yetki veriliyor olmasının sorunları daha da derinleştirecektir.