Enerji yatırımcısının iklimle imtihanı!
Malum, yaz sıcakları bazı bölgelerde neredeyse termometreleri patlatacak. Bir yandan da “dünya kentimiz” İstanbul’u alt üst eden dolu, fırtına, hortum...
Ülkenin en sulak kesimlerinden diye bilinen bazı bölgelerde kuraklığın hüküm sürmeye başlaması...
Tüm bunlarda, doğaya karşı hoyratlığın yol açtığı iklim değişikliğinin rolü var. Ve buna bağlı yaşanan felaketler sadece günlük yaşamdaki konforumuzu etkilemiyor. İş hayatı üzerinde de ciddi etkileri var.
Bu etkileri düşünürken aklınıza sadece iklim dostu yatırımlar yapma gereği, karbon salımı yapmayan teknolojilerle ilerleme düşüncesi gelmesin. İklim değişikliği kaynaklı atmosferik hareketler ve meteorolojik olaylar, tüm yatırımların kurulum maliyetleriyle işletme giderlerini de etkiliyor. Örneğin İstanbul’a ceviz büyüklüğünde dolu yağması sadece otomobillerin kaportalarını yamultup camlarını kırmakla kalmadı. Enerji tesislerine de zarar verdi. Her alanda olduğu gibi orada da üretim ve satışları aşağı çekti. Tıpkı geçen kış ortasında kar fırtınasının iletim hatlarını yıkması sonucu yaşanan elektrik kesintilerinin üretim kayıplarına yol açması gibi. O halde enerji yatırımlarında, üretim maliyetine etki eden kalemleri de yeniden gözden geçirme vakti. Kuracağım santral afetlere karşı ne ölçüde güvende? Kesintisiz üretimi ne kadar garanti edebilirim? Satış tahminlerimi tutturmamı engelleyebilecek gelişmeler olur mu? Olacaksa da nereden kaynaklanır?
İşte bunun gibi sorulara cevap arayanların çoğu, yaptığı ya da yapacağı işten vazgeçecek değildir herhalde. Öyleyse, beklenmedik kazalara, afetlere karşı kendini güvenceye almak isteyecektir.
Gideceği yer de öncelikle sigorta sektörüdür. Aslında sigortacıların kapısına enerji yatırımcısından önce, onları finanse eden kredi kuruluşları gidecektir. Ve bunun sonuçları finansmandan başlayarak zincirin en son halkasına kadar yansıyacaktır. Yani elektrik üretim maliyetlerine ve dolayısıyla satış fiyatlarına… Tüm bunları düşündüğümüzde, nasıl ki enerji sektörü büyüdükçe ve dönüştükçe bütün üretim ve hizmet sektörleri üzerinde etkili oluyorsa, sigortacılık da bundan payına düşeni alacaktır.
Enerji yatırımlarını güvenceye alan sigortacılar olağan şartlar altında belli bir risk primi ile çalışır. Ancak olağanüstü durumların artmaya başlaması, onları da bir şekilde poliçelerin klozlarını gözden geçirmeye itecektir. Sakın “eşeğin aklına karpuz kabuğu getirme” demeyin. Çünkü eşekleri ömür boyu ahırda tutamayacağımıza göre, birilerinin bunu hatırlatması lazım. Gerçeklerden kaçmak yerine, ona uygun davranmak en doğrusu…