Enerji tarımı sözleşmeli üretimle gelişiyor

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

Türkiye, enerjide büyük oranda dışa bağımlı. Enerji ithalatına ödenen döviz yıl bazında 40 milyar dolar sınırına dayandı. Petrolden sonra en çok ithal edilen ürünlerin başında yağlı tohumlar ve bitkisel yağlar geliyor.

Tarımsal potansiyeli son derece yüksek ve iklimi uygun olmasına rağmen uygulanan yanlış politikalar sonucunda Türkiye, ihtiyacı olan yağlı tohumlu bitkileri üretmek yerine, yağlı tohum ve ham yağ ithal ediyor.

Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği'nin verilerine göre; yaklaşık 3 milyon tonluk yağ arzının 751 bin tonu yerli üretimden karşılanırken hammadde ihtiyacının yüzde 75'i ithal ediliyor. Yağlı tohum ve türevleri ithalatı için yılda ortalama 3.5 milyar dolar başka ülkelerin çiftçilerine ödeniyor.
Böylesine zorlu ve ithalata dayalı bir yapı içerisinde, ithalat faturasını düşürmek için tamamen yerli yağlı tohumlu bitkilerden biyodizel üretiliyor. Her yıl artan biyodizel ihtiyacı, sözleşmeli yağlı tohum bitkileri üretimini artırıyor.

Yerli üretim ile ithalatın faturası düşürülüyor

Sözleşmeli tarımla yağlı tohumlardan ve atık yağlardan biyodizel ve yan ürün olarak saf gliserin üreten DB Tarımsal Enerji'nin Genel Müdürü Gökay Biraltın ve yağlı tohumlar konusunda uzun yıllardır çaba gösteren önder çiftçilerden Nezih Suyaran ile sektördeki gelişmeleri değerlendirdik.

Sektöre 10 yıl önce giren, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) Biyodizel İşleme Lisansı alan DB Tarımsal Enerji, işe tohumdan başlayarak ekilecek tohumları geliştirerek sertifikalandırıyor. Çiftçilerle, kooperatiflerle sözleşme yapılarak kanola, aspir üretimi yapılıyor. Yağlı tohum bitkisi olan kanola ve aspir üretildiği bölgelerdeki kırıcı tesislerde kırılıyor. Küspesi orada kalıyor ve hayvancılık sektörüne gidiyor. Elde edilen ham yağ ise tesislere getirilerek rafine ediliyor. Yağlı tohumların yanı sıra atık yağlar da yine bu tesiste rafine edilerek biyodizel üretiliyor. Biyodizelin yan ürünü olarak ise gliserin elde ediliyor. Ham gliserin rafine edilerek farmakolojik gliserin elde ediliyor. Gıdadan, kimya sektörüne, kozmetikten sağlık sektörüne birçok alanda kullanılan gliserin büyük oranda ithal edilirken, Torbalı'daki tesisin devreye girmesi ile yaklaşık yarısı yerli üretimden karşılanır hale geldi. Yılda 25 bin ton gliserinin ortalama tonu 1100 dolardan ithal edildiği düşünüldüğünde yerli üretimle ithalat faturasının ne kadar düşürüldüğü açıkça görülüyor.

Enerji tarımı çiftçi için yeni çıkış yolu olabilir

Tarımsal ürünlerden enerji üretimi, para kazanamamaktan şikayet eden çiftçi için yeni bir çıkış yolu olabilir. Türkiye tarımı için yeni bir çıkış yolu olabilir. Denilebilir ki, insanlara yetmeyen ve ithal edilen yağlı tohumları arabalara yakıt olarak yedirmek ne kadar doğru?

Türkiye'nin sahip olduğu topraklar ve üretim potansiyeli dikkate alındığında doğru politikalarla hem insanlara hem arabalara yetecek kadar yağlı tohum üretilebilir. Gökay Biraltın’ın Avrupa Birliği'nin resmi verilerine dayanarak verdiği bilgilere göre, 2017 yılı itibariyle Türkiye’nin 23 milyon 830 bin hektar tarım yapılabilir alanı var. Biyodizel üretimi 74 bin ton. Yunanistan’ın tarım yapılabilir alanı 2 milyon 630 bin hektar, yani Türkiye'nin yüzde 10'u kadar. Biyodizel üretimi ise, 138 bin ton. Biyodizel üretiminde Avrupa'nın lideri konumundaki Almanya'nın 11 milyon 900 bin hektar tarım arazisi, 3 milyon 17 bin ton biyodizel üretimi var. Fransa'nın 18 milyon 510 bin hektar tarım yapılabilir arazisi ve 1 milyon 703 bin ton biyodizel üretimine sahip. İspanya’nın 13 milyon 700 bin tarım arazisine karşılık 1 milyon 105 bin ton biyodizel üretimi yaptı. Polonya 12 milyon 140 bin hektar tarım arazisi, 779 bin ton biyodizel üretimi, İtalya’nın ise 6 milyon 280 bin hektar tarım arazisi ve 503 bin ton biyodizel üretimi var.

Yerli tarım ürün kullanılması zorunlu

EPDK kararı ile 1 Ocak 2018 itibariyle motorinde binde 5 oranında biyodizelin harmanlanması zorunlu hale getirildi. Yani her 200 litre motorine 1 litre biyodizel katılması zorunlu. Katılacak biyodizelin ise yerli tarım ürünlerinden ve atık yağlardan elde edilmesi gerekiyor. Bu uygulama ile enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, kaynak çeşitliliğinin arttırılması, bitkisel atık yağların etkin olarak geri kazanımının sağlanması, çevre kirliliğinin azaltılması ve Avrupa Birliği'nin yenilenebilir enerji politikalarına uyum sağlanması amaçlanıyor.

Avrupa Birliği ülkelerine bakıldığında biyodizel harmanlama oranları oldukça yüksek. Almanya'da yüzde 4.4 oranında karbon emisyon tasarrufu olarak uygulanıyor. Bunun karşılığı yüzde 8 civarında biyodizel harmanlaması anlamına geliyor. Fransa'da biyodizel harmanlama oranı yüzde 7.7,Avusturya'da yüzde 6.3. İspanya'da yüzde 5, Polonya'da yüzde 7. İtalya'da yüzde 6.5, Yunanistan'da ise yüzde 5.75 oranında biyodizel artı biyoetanol harmanlama yapılıyor.
Türkiye'de 2007 yılında sadece 666 ton biyodizel satışı gerçekleşirken 2017’de 74 bin tona ulaştı. Bu yılın hedefi ise 105 bin ton. Harmanlama oranı Avrupa'nın yarısı kadar olsa Türkiye’nin enerji tarımı için üreteceği ürün miktarında çok büyük sıçrama olur.

Biyodizel üretimi özünde tarım projesidir

Biyodizelin kullanımı arttıkça hammaddesi olan tarım ürünlerine talebin artacağını vurgulayan Gökay Biraltın, enerji tarımının önemini şu sözlerle anlatıyor: "Biyodizel üretimi aslında bir tarım projesidir. Biyodizel üretmek için yerli tarım ürünü kullanmak zorundasınız. Bunun için çiftçiden yağlı tohum almanız, tüketiciden ise kullanılmış atık yağları toplamanız gerekiyor. Her ikisi de ekonomiye, özellikle tarımsal üretim bakımından yerel ekonomiye önemli bir katkı sağlıyor. Enerji tarımı kapsamında Güneydoğu ve Ege'de pamuk, Adana’da yerli soya, Eskişehir’de aspir, Trakya [U1] Bölgesi'nde kanola üretimi yapılıyor. Biz aspiri kullanmaya başlayınca 2007'de 20 ton olan aspir üretimi 2017'de 45 bin tona çıktı. Kanola üretimi bu sektör sayesinde gelişti ve hızla büyüdü. Normalde dekara 300-350 kilo alınan kanolada Konya'da bize sözleşmeli üretim yapanlar 500-550 kilo alıyor. Bu sene 175 bin ton kanola üretimi olacak. Bunda bizim kanola yağı almamızın çok büyük rolü var. Biz şimdi ketencik tohumu üzerinde çalışıyoruz. Çok önemli bir yağ bitkisi olan ketencik için deneme çalışmalarına başladık. Bu ürünü de ülke tarımına kazandıracağız."

Enerjide kullanılacak yağ tağşiş amaçlı gıdada kullanılıyor

'İnsanların tüketeceği bitkisel yağın enerji üretiminde kullanılması' eleştirisine yanıt veren Biraltın: "Dünyadaki tüm biyodizel tesisleri tam kapasite çalışsa kullanacağı yağlı tohum toplam üretimin yüzde 2'si olur. Bu nedenle insanların yiyeceği tarım ürünlerini arabalara yakıt olarak tüketiliyor tezi kesinlikle doğru değil. Enerji tarımı için üretilen yağın tamamı bize gelmiyor. Ayçiçeğine, zeytinyağına karıştırılarak tağşiş yapılıyor. Tüketici aldatılıyor. Kanola yağı raflara girdi, fakat satılmadı. Biz gıdaya giden yağı kullanmıyoruz. Gıdacılar, biyodizele gidecek yağı alıp fiyatı daha yüksek yağlara karıştırarak tüketiciyi aldatıyor. Bunun mutlaka önlenmesi gerekir. Pamuk yağı sadece margarinde kullanılır. Fakat margarinciler daha çok palm yağı kullanıyor. Eğer pamukyağı, soya, kanola, aspir yağları biyodizelde kullanılırsa tarımımız daha çok gelişir. Bizim bu yağları almamız üreticiye para kazandırır. Mısır ve ayçiçeği tohumu biyodizel üretiminde kullanılmaz. Gıdaya giden yağları kullanmıyoruz. Tam tersine bizim kullanacağımız yağlar gıda sektörü tarafından tağşiş amaçlı kullanılıyor." bilgisini verdi.

Atık yağlar ekonomiye kazandırılıyor

Biyodizel üretiminde kullanılan hammaddelerden birisi ise kullanılmış atık yağlar. Doğaya çok büyük zararı olan atık yağlar toplanarak biyodizel üretiminde kullanılıyor. Gökay Biraltın'ın anlattığına göre, Almanya'da biyodizel üretiminin neredeyse tamamını atık yağlardan elde ediyor. Türkiye'de ise, 2017'de toplanan atık yağ miktarı 35 bin ton. Yıllık 3 milyon ton yağ arzı olduğu düşünüldüğünde Türkiye bu konuda henüz çok gerilerde. 2018'de 70 bin ton atık yağ toplanacağı tahmin ediliyor. İyi bir organizasyonla yılda 600 bin ton yağ toplanabileceği öngörülüyor.

Özetle, iklimi, toprağı, bilgi birikimi ile yağlı tohumlar üretiminde büyük potansiyele sahip Türkiye, doğru politikalarla gerekli destekler sağlanırsa gıda sektörü ve enerji tarımı için ihtiyacı olan yağlı tohumların tamamını üretebilir. Çiftçi para kazanır, ülkenin kaynakları ithalata gitmez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar