Enerji tahvillerindeki çöküşün Türkiye’ye etkisi
Rahmetli hocam Salih Neftçi, ‘‘Kritik piyasalarda sert fiyat hareketleri oluyorsa pozisyon alma’’ derdi. Vurguladığı nokta, önemli bir piyasadaki negatif fiyatlamanın boyut kazanarak benzer özellikteki piyasaları dağıtma olasılığıydı. Bugünkü piyasa konjonktüründe; Çin ekonomisinin durumu, Fed’in faiz artırımı bilinen risk faktörleridir. Bir de bilinmeyen etkenler var.
Küresel piyasalarda son günlerde görülen fiyatlamalar tedirgin edicidir. Düşük kalite tahvil piyasasından, yani yatırım yapılabilir seviyenin altındaki tahvillerden alarm sinyalleri geliyor. Özellikle enerji sektörünün yüksek getirili tahvillerinde tam bir panik havası gözleniyor. Enerji sektöründe baş gösteren sıkıntının, diğer düşük kaliteli tahvil piyasalarına sıçrama olasılığı nedir? Ya da problemin ne kadarı fiyatlandı? 2007’de, büyük finansal krizden önce Fransa’nın en büyük bankası BNP Paribas üç yatırım fonunun nakit ödemelerini durdurduğunu açıklamıştı. Kurum, ABD mortgage piyasasındaki ‘‘bazı’’ sıkıntılar nedeniyle yatırım fonlarının varlıklarının doğru fiyatlanamadığını açıklamıştı. Bu açıklama, Avrupa borsalarını yere sermiş, Amerikan tahvillerinin fiyatlarını yükseltmişti. Bu olaydan bir ay sonra İngiltere’nin beşinci büyük emlak kredi kuruluşu Northern Rock battı. Sonrasında ABD’de mortgage krizi başladı. Fed faizi indirdi. Tabii o dönemin şartlarıyla bugünkü şartlar farklıdır. 2008’deki gibi bir finansal krizin yaşanma olasılığı düşüktür. Amerikan ekonomisi, o dönemde olduğu gibi zayıf değildir. Bankacılık sektörünün sermaye yapısı da 2008’e göre daha güçlüdür. Yine de tedbirli davranmak lazım.
Enerji sektöründeki fiyatlamalar beni uzun süredir endişelendiriyor. Bundan tam üç ay önce Dünya’da yayımlanan yazımda; ‘‘Petrol fiyatındaki düşüş, Amerikan enerji şirketlerini zorluyor. 1.5 trilyon dolar büyüklüğündeki yüksek getirili tahvil piyasasında, enerji sektörü tahvillerinin ağırlığı yüzde 20’dir. Kısacası yüksek getirili tahvillere yatırım yapan her fon yöneticisinin portföyünde belli ölçüde ‘‘enerji’’ riski bulunuyor. Petroldeki düşüşün sürmesi, borçlu şirketleri iflasa veya borçlarını yeniden yapılandırmaya sürükleyebilir. Fon yöneticileri, yüksek getirili tahvillerden kaynaklanan risklerden dolayı portföy ayarlamasına gidebilirler. Portföyü dengelemek için ellerindeki diğer tahvilleri satabilirler. Bulaşıcılık etkisiyle, enerji dışındaki sektörler de etkilenebilir.’’ ifadelerini kullanmışım. Yazının yayımlandığı gün ham petrol fiyatı 48 dolarmış. Bugün yüzde 25 aşağıda, 36 dolar civarında bulunuyor. Şirketlerin riskleri daha da artmış. O yazıda bahsettiğim enerji dışındaki yüksek getirili piyasalara örnek olarak; otomobil kredilerine, öğrenci borçlarına, kredi kartı alacaklarına dayalı menkul kıymet piyasaları gösterilebilir. Gelişen ülkelerin şirket tahvilleri piyasası da bu gruba eklenebilir.
Krizleri bazı olaylar tetikler. ABD’de Third Avenue adlı şirket tarafından yönetilen fonlar, müşterilerin çok fazla para çekmek istemeleri nedeniyle geçen hafta nakit ödemelerini dondurdu. 2008 krizinin belki de nirengi noktası olan BNP Paribas hikayesinden yukarıda bahsettim. Bu dönemin tetikleyicisi Third Avenue olayı mıdır? Açıkçası, Third Avenue krizinin bulaşıcılık etkisini bilmek güçtür. Türkiye gibi yüksek getirili piyasalarda bu risklerin ne oranda fiyatlandığı bilinmiyor. Belirsizliğin olduğu yerde pozisyon almayacaksın. Anlam veremediğin fiyat hareketleri yaşanıyorsa kenara çekileceksin. Kasım ortasından beri, ‘‘Türk hisseleri çok ucuz’’ sloganını duyuyoruz. BİST 100 endeksi bir ayda 82.000’den 69.000’e kadar düştü. Fiyat/kazanç gibi borsa oranlarına itibar ederek pozisyon almanın sonucu bu oluyor.