Enerji savaşında açılan petrol cephesi ne kadar yıkıcı olur?
Savaş, yaptırım ve krizlerle geçen bir yılı geride bırakmaya günler kaldı. Bu kaostan her zaman olduğu gibi en fazla zarar gören taraf ise gelişmekte olan ülkeler oldu.
Enerji krizinin ilk ayağını oluşturan taraf doğalgazdı. Ancak, en azından 2022 yılı için işlerin AB tarafında beklenildiği gibi kötü gitmediği söylenebilir. Şubat sonunda çıkan savaş ve peşi sıra gelen yaptırım kararları, diğer taraftan depoların da doldurulabilmesine olanak sağladı ve iklim koşullarının da beklenenden iyi gitmesiyle şimdilik arttırılan üretim hacmi sanki her şey yolundaymış izlenimi veriyor. Önümüzdeki sene için ise aynı şeyi söylemek, zor…
Geçtiğimiz hafta başlayan Rus petrolüne tavan fiyat uygulaması ise ilk günlerde yarattığı Boğaz trafiği ile tam bir keşmekeşe işaret ediyor ki keşmekeşi burada sadece trafik için kullanmadığımı ifade etmek isterim.
İlk etapta trafikten söz edecek olursam, kararın ilk sonucu bu hafta Boğaz’da trafiğin sıkışması oldu: İstanbul Boğazı'nda geçiş için bekleyen tankerlerin sayısının Cuma günü 19'dan 20'ye yükseldiği yönünde haberler çıktı…
ABD Hazine Bakanı Yellen, Türkiye'nin petrol tankerlerinin Akdeniz'e geçişlerini durduran kararında Rus hükümetinin müdahalesi olduğuna inanması için neden bulunmadığını söyledi… İnanmak istedikleri de söylenemez.
Boğazlarda inisiyatif
Türkiye’de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürlüğü, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Bir geminin veya bir yükün Türk boğazlarından geçiş yapması halinde meydana gelebilecek ve felaket boyutuna varabilecek bir kazada sigorta şirketinin tazmin sorumluluğunu karşılamaması riskini almamız söz konusu değildir” dedi.
Bu durumda elbette ki Rusya ya da herhangi bir ülkenin değil müdahalesi dahli bile olamaz çünkü Boğazlar’ın korunması tamamen Türkiye’nin inisiyatifindedir!
Trafik gelir geçer ancak Rusya’nın enerji savaşının öyle kolayca atlatılacağı söylenemez. Petrol, fosil yakıt türleri içinde aslına bakılacak olursa doğalgazdan bile stratejik bir konu.
Pek çok Avrupa ülkesinin elektrik üretiminde petrolün payı azımsanmayacak ölçüde… Üstelik petrol fiyatlarını da belirleyen pek çok parametre var.
Gerek Ural petrolüne getirilen tavan fiyat gerekse de ekonomik dinamikler açısından petrol fiyatını değerlendirecek olursam; tavan fiyatla ilgili son gelişmenin tedarik zincirinde az da olsa aksamalara neden olacağı bir gerçek zira gerekçesi sigortaya dayanıyor ve bu da pratikte sipariş sürelerine yansıyabilir.
Yunanistan iyi analiz edilmeli
Tedarik ve Rus petrolü demişken Yunanistan’ın durumunun çok az analiz edildiğini düşünüyorum. AB üyesi olan Yunanistan aslında Rus petrolünün de deniz yoluyla taşımacılığını en fazla yapan ülke, diğer bir not Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre ülkenin 2021 yılı Rus petrolü bağımlılık oranı yüzde 64, üstelik 2020’de bu oran yüzde 83 düzeyindeymiş.
Yunanistan’ın AB dolayısı ile yaptırımlara tabi olduğu bir gerçek ancak bu zamana kadar petrol taşımacılığı bağlamında hiç yorum getirilmemiş olması enteresan geliyor…
Diğer taraftan Türkiye’nin Rusya ilişkileri bağlamında dış basında çıkan yorumlara birazdan değineceğim… Petrol fiyatının oluşumuna etki eden faktörlere dönecek olursam;
● Tavan fiyat etkisi Çin, Hindistan ve Türkiye’nin alımları nedeniyle sınırlı kalabilir
● Çin’in Covid önlemlerindeki kademeli yumuşama ve emlak krizinin etkileri küresel ekonominin gidişatı bakımından önemli o nedenle Çin etkisi yön belirleyici bir parametre,
● Diğer taraftan AB’deki resesyonun derinleşmesi ve ABD’de henüz sadece teknik olan resesyonun iş gücü piyasasına sirayet ederek, gerçeğe dönüşmesi,
● OPEC+’nın üretim kısıtlarını arttırma olasılığı,
Tüm bu faktörlerin petrol piyasında yüksek volatilite yaratacağını ancak önümüzdeki sene resesyonun derinleşmesi halinde aşağı yönlü bir trende gireceğini düşünüyorum. Petrolle ilgili bu gelişmeler bir süredir Türkiye’nin Rusya ilişkilerinin irdelenmesi durumunu daha da popüler hale getirdi.
NYT’de yayımlanan enerji analizi ve Türkiye
NYT’de çıkan bir yazıda enerji bağının derinleştiği vurgulanırken; Türkiye'nin Rus enerjisine yönelik bir ambargo uygulamadığı, Ankara'nın bu sayede indirimli olarak Rus petrolü alabildiği belirtiliyor. Makaleye göre Türkiye bu sebeple rekor seviyede ham petrol alıp kendi topraklarında rafine ederek "Türk benzini" damgasıyla uluslararası satış yapıyor; aldığı dizel yakıtı ise iç piyasa için kullanıyor.
Bu ithamlara yönelik biraz araştırma yapıldığında; aynı IEA verilerinde Türkiye’nin Rusya’dan petrol bağımlılığı oranının 2021’de yüzde 14 düzeyinde olduğu, TÜPRAŞ’tan sonra ikinci büyük petrol rafinerisi olan Star için çıkan bir Reuters haberinde bu rafineriye ham petrol tedariki yapan Socar’ın Rusya’dan petrol alımını askıya alacağı yönünde bir gelişmeden söz edildiğini görüyoruz.
EPDK Petrol Piyasası Sektör raporuna bakıldığında ise Rusya’dan yapılan toplam ithalatta artış olduğu (raporda Ocak-Eylül dönemsel bazda en yüksek paya sahip olan ham petrolün artış oranı yüzde 4,96 ancak ithal edilen ülke payı olarak Rusya’dan yüzde 47 düzeyinde bir artış var) görülmekte ancak bu artışın da yine AB ülkelerinin alımının azalmaya başlamasıyla oluşan indirimli fiyat alımlarından kaynaklandığı söylenebilir.
Özetle savaşın petrol cephesi de yoğunluğunu arttırmaya devam ediyor ve gözler Türkiye’nin Rusya ile Avrupa arasında bir enerji transit hub’ı olup olmamasına odaklanıyor.
Her ne kadar AB üyesi olmasa da Türkiye bir NATO üyesi ve ABD, bu bakımdan Suriye ve silah ambargosu tarafında oluşturduğu kozlarını genişletebilir mi? Tüm bunları önümüzdeki sene yaşayarak göreceğiz…
Kim bilir belki de yıllar sonra fosil enerjiye olan bağımlılığımızı fosil enerji transitinden sağlanan gelirle yenilenebilir enerjiye dönüştürdüğümüzü konuşuruz…