Enerji HUB’ını ‘hava’ya kaptırmak
Türkiye’nin enerji alanındaki en büyük ticari partneri Rusya. Tükettiği doğalgazın yüzde 70’ine yakınını Rusya’dan alıyor.
Bu ülkeden bolca ham petrol ve akaryakıt da ithal ediliyor.
Türkiye ayrıca, kendisini bölgesel bir enerji merkezi (HUB) haline getireceğini hesapladığı bir proje üzerinde de Moskova ile birlikte çalışıyor.
Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nden söz ediyoruz.
Bu hat, yıllık 63 milyar metreküplük iletim kapasitesine sahip olacak şekilde projelendirildi.
Kapasitenin 15.75 milyar m3’lük kısmı, halen Ukrayna üzerinden gaz taşıyan Balkan- Batı Hattı’nın yerini alacak. Kalan kısmın ise Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya gaz taşımak üzere kullanımı söz konusu.
Türk Akımı için Moskova-Ankara arasındaki görüşmeler, 7 Haziran seçimleri öncesinde yavaşlamıştı. Seçimlerden sonra askıya alındı. 1 Kasım’daki seçimlerden önce fiili adım atılması da imkânsız görünüyor.
Ancak yine de bu proje çok uluslu ve çok boyutlu olduğu için konuşulmaya devam ediyor.
Türk Akımı son günlerde bu kez Suriye krizi ile birlikte enerji ve diplomasi haberlerinin merkezine oturdu. Nedeni ise Suriye’ye konuşlanan Rus savaş uçaklarının Türkiye’nin (Aynı zamanda NATO’nun) hava sahasını ihlali ve buna Ankara ile NATO’nun gösterdiği tepkilerin ardından Moskova’dan gelen bir açıklama...
Türkiye’ye doğalgaz satan Rus doğalgaz şirketi Gazprom’un CEO’su Aleksey Miller, Türk Akımı’nın kapasitesinin yarıya indirildiğini söyledi.
Bu açıklama üzerine, “Enerji HUB’ı Türkiye” hedefinin suya düşüp düşmediği tartışılmaya başlandı.
Peki düşer mi gerçekten?
Bunlar karışık işler. Benim diplomasi meselesinin inceliklerine aklım ermez.
Ama bildiğim bir şey var. Akacak kan damarda durmaz. Satılacak gaz da yer altında kalmaz.
Bir proje gerek ticari açıdan fizibıl, gerekse enerji dengeleri açısından gerekli ise öyle ya da böyle bir şekilde hayata geçirilir.
Ama Türkiye’nin bu oyunu oynarken bazı temel noktalara çok dikkat etmesi gerekiyor.
Birincisi, daha önce kurulmuş boru hatları üzerinden, geçmişte imzalanmış sözleşmelere bağlı olarak Rusya’dan getirilen gazın fiyatını, gelecek 50, belki de 100 yılı belirleyecek bir projede pazarlık konusu haline getirmek ne derece doğru düşünmek lazım. Yeni projeni fizibıl kılabiliyorsan hayata geçirirsin. Fiyat indirimi pazarlıkları için manevra alanın her zaman olacaktır. Yani önce stratejik bir değer yaratıp, sonra bu değeri de kullanarak enerji oyununu oynamaya devam edebilirsin.
Geleceği şekillendirme açısından bakılırsa, aynı şey, Doğu Akdeniz’deki İsrail gazının getirilmesi, Kıbrıs açıklarından çıkarılacak gazın Türkiye üzerinden taşınması projeleri için de söz konusu.
Doğu Akdeniz doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasında oynayabileceğin rolü, İsrail-Filistin ve Kıbrıs sorunlarına (Bunların çözümü tabii ki önemli) endekslersen, işin içinden çıkman çok zorlaşır.
Yani demem o ki, sınır ötesi uluslararası dengeleri belirleme kaabiliyeti bulunan projelerini, kısa vadeli, üç beş aylık, hatta birkaç yıllık işlerin, politikaların kurbanı etmezsin.
Ankara yakın geçmişte, Bağdat hükümetiyle ciddi sorunlar yaşama pahasına nasıl ki Kürt petrolünü Türkiye üzerinden dünya piyasalarına taşıyabildiyse, bunları da yapabilir.
Özetle, Türkiye tüm olumsuzluklara rağmen, coğrafi konumuyla bölgesel bir enerji merkezi olma potansiyeline sahip. Ülke başka bir yere taşınamayacağına göre, öyle de kalacak gibi görünüyor. Yeter ki petrol ve doğalgaz küresel enerji kullanımındaki payını korumaya devam etsin...