Enerji dünyasında kadının adı yok, ama şimdilik
Enerji sektörü son 20 yıldır büyük bir dönüşüm içinde. Bu dönüşümün geldiği son noktayı geçtiğimiz günlerde Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr. Fatih Birol’dan dinlemiştik.
Dünya Enerji Görünümü 2017 Raporu’nu değerlendiren Birol, enerjide dört yapısal dönüşüm yaşandığını söylemişti. Kısaca hatırlatmak gerekirse; Birincisi, ABD, dünyanın petrol ve doğalgazda tartışmasız lideri olma yönünde ilerliyor. İkincisi, güneş enerjisi dünyanın bir çok ülkesinde en ucuz maliyetli elektrik üretim kaynağı olma yolunda yükseliyor. Üçüncüsü, Çin enerji politikasını “gökyüzünü yeniden mavi yapmaya”, yani temiz enerjilere odaklanmaya karar verdi ve bu karar hepimizi yakından ilgilendirecek. Dördüncüsü ise dünya enerji talebi yüzde 30 büyürken, elektrik talebinin yüzde 60’ın üzerinde büyüyor.
Enerji sektöründe yaşanan büyük ve hızlı değişimlere rağmen, sektörde değişmeyen tek bir konu var. O da kadın- erkek eşitsizliği.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan The Industry Gender Gap (Endüstri Cinsiyet Uçurumu) raporuna göre, enerji sektörü kadın çalışanların en az olduğu sektörlerden biri konumunda. Rapora göre, S&P 500 şirketlerinin hem yönetim kurullarında hem de CEO’luk pozisyonlarındaki kadınların sayısı son derece sınırlı.
Önce rakamlara bakalım: Enerji sektöründe kadın çalışan sayısı sadece yüzde 19. Bu oran sağlık sektöründe yüzde 51; hizmet sektöründe yüzde 40; medya ve eğlence sektöründe yüzde 37; finans sektöründe ise yüzde 36’larda.
S&P 500 şirketlerinde kadın CEO oranı yüzde 4.2. Enerji sektöründeki kadın CEO’ların oranı ise sadece yüzde 1.0. Enerji şirketlerinin üst düzey yönetimindeki kadın oranı yüzde 11; yönetim kurullarındaki kadın oranı ise yüzde 8.
Peki enerji sektöründe kadınların bu kadar az olmasının temel nedenleri neler?
Rapora göre üç temel neden var. Bunlardan birincisi, yöneticiler arasında hakim olan önyargılar. Yani kadınların enerji sektörüne uygun olmadıkları düşüncesi. İkinci neden, sektörde iş-özel yaşam dengesinin doğru bir şekilde kurulamamış olması. Üçüncü neden ise, kadın rol modellerin olmaması.
Oysa, akademik araştırmalar, enerji sektöründe kadın istihdamının artması ile inovasyonun da artacağını ortaya koyuyor. Kadın liderlerin sayısının artması ile şirket gelirlerinin artacağını ortaya koyan araştırmalar da oldukça fazla.
Fırsat verildiği takdirde, kadınlar enerji sektörünü dönüştürmeye hazırlar. Ve aslında sektörde yaşanan temel değişim, kadınların desteklediği bir değişim. Neden, derseniz, rakamlara bakalım: ABD Enerji Bilgi Yönetim İdaresi (EIA) verilerine göre, geçtiğimiz sene ABD’de üretilen elektriğin yüzde 15’i yenilenebilir enerjilerden sağlandı. Her ne kadar elektrik üretiminin büyük bir bölümü hala fosil yakıtlardan elde edilse de, yenilenebilir kaynakların kullanımı artıyor. Bu artış diğer tüm yakıtlardan daha hızlı. Kömür tüketimi ise hızla düşmeye devam ediyor. Bu değişimin en önemli etkenlerinden biri, ABD eyaletlerinin yarısından fazlasında uygulanan yenilenebilir portföy standartları. Bir diğer önemli etken ise, sektördeki kadınlar.
Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) danışmanlarından Lorena Aguilar şöyle diyor: “Kadınların enerji değer zincirinin her seviyesine entegre edilmesi ile, temiz enerji kullanımı artıyor, emisyonların azalması ve gelirin artması sağlanıyor.”
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Birliği tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, 40 farklı ülkedeki 90 yenilenebilir enerji şirketinde işgücünün yüzde 35’ini kadınlar oluşturuyor. Kadınların enerji sektöründeki payını düşündüğümüzde, bu gerçekten önemli bir oran.
Bu noktada enerji sektörünün kadınlara göre olmadığı önyargısından hemen kurtulup, sektörün kadınlara çok farklı iş fırsatları sunduğunu anlatmak gerekiyor. Özellikle de Fatih Birol’un bahsettiği büyük radikal dönüşümde kadınlara büyük bir görev düştüğünü anlatmak gerekiyor.