Enerji dönüşümünün ayak sesleri "risk kapıda" diyor
Küresel enerji sistemi; fosil yakıt temelli bir sistemden, yenilenebilir enerji kaynaklarını temel alan bir sisteme geçiyor. Bu dönüşümün sonunda, fosil yakıt talebinin sonlandığı bir dönem başlayacak. Enerji dönüşümünü tetikleyen unsurları üç temel başlıkta özetlemek mümkün: Gereklilik, politika ve teknoloji.
Kömür, doğal gaz ve petroldeki talebinin gerilemesinde; yenilenebilir enerji ve depolama maliyetlerinin hızla düşmesi, gelişmekte olan ekonomilerin temiz enerji yatırımlarına yönelmesi; solar PV, lityum iyon gibi yeşil enerji teknolojilerinin yaygınlaşması ve ucuzlaması; dijitalleşme, devletlerin emisyon azaltma politikalarını hayata geçirmesi, iklim değişikliğiyle mücadele bilincinin artması gibi unsurlar ön plana çıkıyor.
Bağımsız düşünce kuruluşu Carbon Tracker tarafından yayınlanan ‘2020 Vizyonu: Fosil Yakıtların Düşüşü’ isimli rapor; 2020 itibariyle hız kazanacak olan temiz enerji dönüşümünün çok sayıda sektörü trilyonlarca dolar riske sokacağını ortaya koyuyor.
Rapora göre, 2020’lerde enerji talebindeki artışın yenilenebilir enerjilerden karşılanmaya başlaması ile, fosil yakıtlarda yaşanan düşüş, fosil yatırımlara öncelik veren tüm sektörleri trilyonlarca dolarlık riske sokacak.
Raporun yazarı Kingsmill Bond: “2020’ler, yenilenebilir enerjinin kaleleri birbiri ardına fethedeceği ve fosil yakıt talebinin düşüşe geçeceği yıllar olacak. Bu durum birçok sektörde trilyonlarca dolar değerinde varlığın atıl kalmasına yol açacak. Ekonomileri petrole dayalı olan ülkeler politika değişikliğine gitmedikleri takdirde, çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalacaklar” diyor.
Rapora göre, güneş ve rüzgar enerjisinin yaygınlaşması, fosil yakıtların büyüme payının tamamına el koyacak. Küresel enerji talebinde yılda yüzde 1-1,5 oranında büyüme beklenirken; güneş ve rüzgar enerjisinin yılda yüzde 15-20’lik büyüme gerçekleştirmesi, fosil yakıt talebinin ise 2023 itibarıyla düşüşe geçmesi bekleniyor. Fosil talebindeki düşüşü tetikleyen ve enerji dönüşümünü hızlandıran üç temel unsur şöyle sıralanıyor:
Dönüşümü tetikleyen 3 temel unsur
1. Fotovoltaik güneş (PV), rüzgâr enerjisi ve depolama maliyetleri hızla düşüyor. Maliyetler her iki kat kapasite artışı için yaklaşık yüzde 20 düşmüş durumda. Bu düşüşün devam etmesi bekleniyor. Bu gelişme, yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik olmadan fosil yakıtlarla rekabet edebilir konuma getiriyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA)’ya göre, yenilenebilir enerji kaynakları 2020 yılına kadar dünyanın birçok bölgesinde fosil yakıtlardan daha ucuz olacak.
2. Nüfus yoğunluğu, hava ve su kirlililiği ve artan enerji bağımlılığı gibi sorunlarla mücadele etmeyi hedefl eyen gelişmekte olan ülkeler, fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjilere yöneliyor. Kurulu fosil yakıt altyapısı çok fazla olmayan bu ülkeler, bir yandan enerji bağımlılıkları azaltırken, diğer yandan yenilenebilir enerji kaynaklarının sunduğu fırsatlardan faydalanmayı amaçlıyorlar. Bu dönüşümün en somut iki örneği Çin ve Hindistan. Çin 2012’de güneş ve rüzgar enerjisi kurulu gücünde; 2016’da ise elektrikli araçlarda ABD’yi geride bıraktı. Uluslararası Enerji Ajansı, önümüzdeki 25 yıl içinde enerji talebindeki artışın yüzde 27’sinin Hindistan ve yüzde 19’unun ise Çin’den kaynaklanacağını öngörüyor.
3. Dünya genelinde hükümet politikaları temiz enerji dönüşümünü destekliyor. Kingsmill Bond’un dediği gibi, “Karbon emisyonlarını sınırlama ihtiyacı, temiz hava soluma arzusu ve enerji bağımsızlığı konusundaki azim, küresel ölçekte fosil yakıt endüstrisi üzerindeki düzenleyici baskıların artacağı anlamına geliyor.”
Dönüşümün etkileri büyük olacak
Rapora göre, yatırımcılar bu dönüşüm sürecinde üç farklı risk türü ile karşı karşıyalar. Bunlar; sistemsel riskler, ülke riskleri ve stok durumuna yönelik riskler.
* Sistemsel riskler açısından baktığımızda, fosil yakıt sektörünün 25 trilyon dolarlık bir altyapı yatırımı gerçekleştirdiği tahmin ediliyor. Önümüzdeki dönemde atıl kalacak bu varlıkların finans sistemi tarafından sindirilmesi zor olacak. Bankacılık sektörü, sermaye varlıklarına yönelik önemli riskler söz konusu olabilecek.
* Ülkesel riskler olarak baktığımızda, fosil yakıt ihraç eden ülkeler büyük oranda kayıp yaşayacak. Örneğin Rusya, fosil yakıt rantlarının GSYİH’nın en az yüzde 10’unu teşkil ettiği 12 ülkeden biri.
* Enerji dönüşümünden etkilenecek sektörler sadece fosil yakıt stoklarına bağlı olan sektörler olmayacak. Kömür, petrol ve gaz sektörünün yanı sıra, bankacılık sektörü, sermaye varlıkları, ulaşım ve otomotiv sektörleri geniş çapta etkilenecek. Özkaynak endeksleri ve borç piyasalarının yaklaşık dörtte biri fosil yakıt bağlantılı olan şirketler ise bu dönüşümden doğrudan etkilenecek.
Kingsmill Bond yaşanacak etkilere yönelik, “Fosil yakıt kullanımı 200 yıldır artıyor ancak artık yapısal bir düşüş eğilimine geçmek üzere. Neredeyse tüm sektörler bu geçişi yapabilmek için mücadele verecek. Bu şirketler fiyatlarda düşüş, artan rekabet, yeniden yapılanma, atıl varlık ve piyasalarda reyting indirimleriyle karşılaşmayı bekleyebilir. Benzer bir duruma geçmişte birçok enerji dönüşümde rastladık. Yakın zamanda elektrik, kömür ve otomobillerde; geçmişte ise at ve gaz lambalarında benzer süreçlerden geçtik. Konvansiyonel sektörler açısından talep erken tavan yapıyor ve yerleşik sektörlere yatırım yapanlar erkenden para kaybediyor” yorumlarını yapıyor.
Fosil yakıt endüstrisi riski görmüyor
Raporda altı çizilen bir diğer konu da, fosil yakıt endüstrisinin mevcut riski görmüyor olduğu.
Rapora göre, BP, OPEC ve Uluslararası Enerji Ajansı fosil yakıt talebinin düşüşe geçmesi için en az bir kuşak geçmesi gerektiğini düşünüyor.
Fakat sektörde yaşanan gelişmeler, yenilenebilir enerjilerin yeni yatırımlardan aldığı pay, fosil yakıt talebinin 2020’lerden sonra düşüşe geçeceği yönünde.
Rapor, fosil yakıt talebi için geri dönülmez eşiğin, güneş ve rüzgar teknolojilerinin toplam enerji arzının yaklaşık yüzde 6’sını ve küresel elektrik arzının yüzde 14’ünü teşkil ettiğinde meydana geleceğini ortaya koyuyor.
Oysa birçok Avrupa ülkesi bu oranları daha şimdiden geride bırakmış durumda...
Dönüşümün ilk etkileri hissedilmeye başladı
Carbon Tracker enerji dönüşümünün ilk etkilerinin, talep tavan yaparken yerleşik sektörlerin etkilenmesiyle birlikte şimdiden hissedilmeye başlandığına dikkat çekiyor. Raporda şu örneklere yer veriliyor:
● Avrupa ve ABD’nin bazı eyaletlerindeki kömürlü ve doğal gazlı termik santraller ekonomik olmadıkları için kapatılmaya başlandı; Çin, son bir yıl içinde 100 GW kurulu gücünde kömürlü termik santralin yapımını durdurdu.
● Dünyanın en büyük özel sektör kömür üreticisi Peabody Energy, küresel kömür talebinin tavan yapmasından iki yıl sonra, 2016’da iflas etti. Sektör, Hindistan ve diğer gelişmekte olan piyasalardan kaynaklanacağını düşündüğü talep için kapasite inşa etti ancak talep gerçekleşmedi.
● 2017 yılında elektrikli araba sayısı 3 milyon olmasına rağmen (dünyadaki binek otomobil sayısı 800 milyon), elektrikli otomobiller binek otomobil satışlarındaki büyümenin yüzde 22’sini teşkil etti. 2020’lerin başlarında binek otomobil satışlarındaki büyümenin tamamının elektrikli otomobillerden gelmesi bekleniyor. Bu durum, başlıca otomobil üreticilerinin elektrik araç stratejilerine yeniden odaklanmalarına yol açtı. 2018 itibarıyle elektrikli otomobillere 90 milyon dolar değerinde yatırım yapıldı.