Enerji bağımlılığımız ve doğalgaz politikası
Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi Türkiye petrol fiyatlarındaki gerilemeden önemli bir fayda sağlayacak. Peki, diğer önemli (ve giderek de daha fazla önem kazanan) ithal enerji kaynağı olan ve gerek çevre kirliliği, gerekse de birim enerji maliyeti bakımından çok daha avantajlı olan doğalgazda durum ne?
Öncelikle Türkiye’nin enerji bağımlılığının boyutlarını bir perspektife oturtalım. Türkiye 2013 yılının tümünde 56 milyar dolarlık enerji ithalatı gerçekleştirmiş. Bu ithalatın bir kısmının ham ürünler olduğunu ve bunların işlenerek ihraç edildiğini de dikkate alırsak net enerji ithalatımız 49.3 milyar dolar ile milli hasılamızın yaklaşık % 6’sına tekabül etmekte. (AB’nin 2013 toplam net enerji ithalatı ise 380 milyar dolar ve milli hasılasının sadece % 2.2’si.) Kısacası enerji ithalatı bizim ekonomimizde göreceli olarak çok önemli bir yer tutmakta ve ciddi bir maliyet getirmekte.
Türkiye’nin enerji ithalatında 3 büyük kalem var: Ham petrol, doğalgaz ve motorin. Resmi rakamlara göre Türkiye 2013 yılında 18.5 milyon ton ham petrol ithalatı gerçekleştirdi. Yıl içinde petrolün varil fiyatının (Brent) yaklaşık 110 dolar civarında gerçekleştiğini dikkate aldığımızda geçen yıl petrolün bize faturasının 14.9 milyar dolar civarında olduğunu söyleyebiliriz. 2013’de 45.2 milyar m3 doğalgaz için ise yaklaşık 20.8 milyar dolar ödeme yapmış bulunuyoruz (birim maliyeti $12.90/mmBtu).
2013’de AB’nin toplam doğalgaz ithalatı ise 322 milyar m3 ve ödediği para 124 milyar dolar ($10.80/mmBtu). Eğer hesaplamalarım doğruysa (ithalat rakamları gizlendiği için az da olsa bir hata payı olabilir), Avrupa’dan hayli yüksek bir maliyetle doğalgaz ithal ediyoruz demektir, ki bu kesinlikle kabul edilebilir bir durum değil. Boru hattıyla alım yaptığımız ülkelerin AB’ye nazaran çok daha yakında olması ve toplam ithalatımızın % 20’sini oluşturan İran gazının hem kalori değerlerinin düşük olması, hem de bizim bu gazın dünyadaki tek alıcısı olmamızın getirdiği avantaj gibi nedenlerle birim başına ortalama gaz alım maliyetimizin esasen AB’den çok daha düşük olması gerekir.
Maliyeti düşüremememizin önemli bir nedeni Rusya, İran ve Azerbaycan ile yapılan uzun vadeli anlaşmalarda gaz bedelinin hesaplanmasında aleyhimize durumlar olabileceği gibi, asıl neden bu ürüne olan yüksek ve giderek de artan bağımlılığımıza karşılık arzda yeteri kadar çeşitlilik ve bolluk yaratamamış olmamız. Türkiye’de doğalgazın ağırlıklı olarak konutlarda ve sanayide kullanıldığı zannedilir. Ancak doğalgazın asıl kullanım alanı % 46 ile elektrik üretiminde. (Türkiye’de elektrik üretiminin % 50’den fazlası doğalgaz santralleri tarafından gerçekleştiriliyor.) Bu durum doğalgaza ne kadar bağımlı olduğumuzu da gösteriyor.
Kaynak çeşitlendirmesi ve arz bolluğu bizim tedarikçi ülkelerle çok daha iyi şartlarda pazarlık yapmamızı sağlayacaktır. Ancak şu an olduğu gibi boru hatlarının sadece nihai kullanıcı noktası olmaya devam edersek, hiç bir zaman doğalgazda arz güvenliği ve fiyat avantajı sağlayamayız. Bu bağlamda çok reklamı yapılan TANAP projesi de elimizi rahatlatmıyor çünkü projenin kapasitesi oldukça düşük. 2018’de bitmesi planlanan proje sonunda 6 milyar m3’ü Türkiye’ye ait olmak üzere senede 16 milyar m3 doğalgaz akışı öngörülüyor. Ancak 2018’e kadar Türkiye’nin toplam doğalgaz talebi zaten bu miktarın oldukça üzerinde artmış olacak.
Şimdilerde petrolde olduğu gibi spot LNG (tankerlerle taşınabilen likit doğalgaz) piyasasında da ciddi bir fiyat gerilemesi söz konusu. Her ne kadar ABD’deki kaya gazı üretimi şimdilik Dünya fiyatları üzerinde etkili değilse de (koca ABD’de doğru dürüst LNG dönüşüm tesisi yok, bu nedenle ihracat yapamıyorlar) Dünya’nın geri kalanında da doğalgazda bir bolluk var ve bu durum, yeni teknolojilerin devreye girmesi ile birlikte, giderek de artmaya devam edecek. Türkiye’nin bu durumdan istifade edebilmesi için spot LNG alımlarını hızla ve ciddi miktarda artırabilmesi ve boru hattı alımlarını azaltması veya satıcıları azaltmakla tehdit edebilecek duruma gelmesi gerekiyor. Ancak, senelik LNG dönüşüm kapasitemiz 12 milyar m3 ile sınırlı ve bunun 5.5 milyar m3’ünü zaten uzun vadeli anlaşma yaptığımız Cezayir ve Nijerya’dan aldığımız LNG ile kullanıyoruz. (Geçen hafta Enerji Bakanı Cezayir anlaşmasını yeniledi. Akdeniz havzasında arzın talebin çok üstünde olduğu ve halihazırda $10/mmBtu olan LNG fiyatlarının $8/mmBtu’ya kadar gerilemesinin beklendiği bir ortamda Sn. Yıldız anlaşmayı hangi fiyatlardan yeniledi acaba?)
Sonuç olarak, Türkiye doğru bir strateji izlerse önümüzdeki dönemde doğalgazda hem birim maliyetlerini düşürerek, hem de toplam enerji kullanım payını (petrol ve motorin aleyhine) artırmaya devam ederek önemli bir tasarruf sağlama imkanına sahip. Bu da enerji ithalat faturamızı düşürürken, nihai kullanıcıların elektrik ve ısınma masraflarını da önemli ölçüde düşürecektir.