Endonezya’da 3 tane, Türkiye’de daha yok
Bu haftaya “benim dikkatimi doğrusu Endonezya çekti” diye başlamıştım. Oradan devam edeyim. Bilin bakalım, Endonezya’da üç tane olup, Türkiye’de daha hiç olmayan nedir? El cevap: Unicorn (tekboynuz)’dur.
11. Beş yıllık Kalkınma Planı içinde unicorn olacaktı hani?
Biz burada “aman Türk lirası dolar karşısında epey değer kazandı da şöyle bir ferahladık” diye kendimizi avuturken, Endonezya’da 3 adet unicorn olduğunu biliyor muydunuz? Türkiye’de değeri 1 milyar doları aşan bir startup’ımız, tek bir unicorn’umuz bile yok. Sözde 11.Plan içindeki hedeflerden biri, bu plan döneminde 3 unicorn çıkartmak olacaktı. 11.Plan hazırlık çalışmalarında konu gündeme bile girmişti. Ne oldu? Orta vadeli plan çıktı, bütçe çıktı ama hedefleri koyacak, hedeflere nasıl ulaşabileceğimizi belirleyecek belge daha çıkmadı. Daha ortada 11. Plan yok. Yeni bütçe tasarısında referanslar hala 10.Plana. Garip yani. Biz kaalu beladan beri yılın bu zamanında bir kalkınma planı çıkmasına alışmıştık. Olmadı. Değil bir unicorn çıkartmak, bu yıl ilk kez geleneği bozduk ve bir beş yıllık kalkınma planı bile çıkaramadık sanırım. O kadar hazırlıklıyız yani.
Önce çıkan kısmın özetinden başlayayım. 1970’ten bugüne, küresel imalat sanayi üretiminden G7 ülkelerinin aldığı pay azalırken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir avuç ülkenin küresel imalat sanayi üretiminden aldığı pay artıyordu. Neden? G7 ülkelerinden kaynaklanan küresel değer zincirleri üretim üslerini bizim gibi ülkelere taşıyordu.
Endonezya yapıyor, Türkiye yapamıyor
Hal böyleyken, benim dikkatimi Endonezya’nın performansı çekmişti. Endonezya’nın küresel imalat sanayi üretiminden aldığı pay 2010 öncesinde Türkiye’nin küresel imalat sanayi üretiminde aldığı paydan düşük iken, 2010 yılı civarında Endonezya durumu eşitliyor, sonrasında ise Türkiye’yi sollayıp gidiyordu. Oradan çıkarak, “Endonezya reform yoluna çıkarken Türkiye Seddülbahir bataryası gibi hareketsiz bekledi” demiştim. Üstelik Endonezya’nın yaptığı reformlar, Türkiye’nin Turgut Özallı 1980’li yıllarda yapmaya başladığı birinci nesil reformlardı diye de eklemiştim. Onlar fiyat kontrollerini kaldırmaya başladılar, biz fiyat kontrolüyle enflasyonla topyekûn mücadele tribine kapılmıştık. Hatırlayın.
Bundan bir süre önce Kore’ye gittiğimde, Kore’nin kalkınma sürecinde yer almış kıdemli bir bürokrata, “1980’lerin başında Kore’nin kişi başına milli geliri Türkiye’den düşüktü. Sonra siz bir şeyler yaptınız, bizi sollayıp geçtiniz. Arkanızdan bakakaldık. Siz ne yaptınız da bizi geçtiniz diye merak ediyorum.” demiştim. Bu gidişle, çok uzak olmayan bir gelecekte, Endonezya’da bir yetkiliye’de korkarım aynı soruyu soracağım.
İçinden küresel değer zinciri geçen ülke olmak içinden petrol boru hattı geçen bir ülke olmaktan daha zor
Neden? Endonezya, Türkiye’yi solladı geçti, küresel imalat sanayi üretimi içindeki payı ile? Kişi başına gelir açısından bakarsanız, Türkiye 10 bin doların üzerinde, Endonezya 5 bin dolar civarında. Neden Endonezya ekonomisi küresel imalat sanayi üretiminden aldığı payı artırırken, Türkiye arkasından bakıp kalıyor? Endonezya ekonomisinin içinden daha fazla küresel değer zinciri geçtiği için elbette. Zaten bunu Endonezya’nın yüksek teknolojili ihracatı ile Türkiye’ninkini kıyaslayınca da görüyoruz. Endonezya’nın toplam ihracatının yüzde 30’u yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor. Türkiye’nin toplam ihracatının yalnızca yüzde 5’ini yüksek teknolojili ürünler oluşturuyor.
Neden? İçinden petrol boru hattı geçen bir ülke olmak, ülkenizin nerede olduğu ile yakından alakalı. Halbuki içinden küresel değer zinciri geçen bir ülke olmak, ülkenizin ne olduğu ile, niteliği ile yakından alakalı. Eğitim sisteminiz kadar, altyapınız kadar, hukuki istikrar, bürokratik istikrar son derece önemli. Zamanı geldiği halde 11inci planı çıkaramamak bu nedenle, trenlerin vaktinde kalkmaması, uçakların havada çarpışması bir hadise bana sorarsanız. Ne yapalım, bu yılki böyle olsun, denebilir mi? Denebilir, elbette. Ama bu işi zamanında yapacak, bürokratik ve hukuki istikrar yoksa, küresel değer zinciri işletmek için iyi lokasyon da olamazsınız, bana kalırsa. Endonezya’da var. Bizde yok.
Herhalde bunun da katkısıyla Endonezya’da piyasa değerei 1 milyar doları aşan 3 adet startup firma var. Türkiye’de daha hiç unicorn görmedik. Zaten kayıtlara göre Türkiye’de 356, Endonezya’da 1925 startup var. Ne kadar ekmek o kadar köfte, bir nevi.
Peki, hakikaten ferahladık mı?
Bugünlerde etrafta, “lira yeniden değerleniyor, Türkiye ferahlıyor” havası var. hakikaten öyle mi? Bir Çin atasözü “dağa tırmandıkça, perspektif değişir” diyor. Hangi lira-dolar kuru grafiğine baktığınıza göre değişir. Son bir aylık grafiğe bakıyorsanız, ferahlamış gibi hissedebilirsiniz kendinizi. Ama son bir yıllık hele hele son beş yıllık döneme ait bir dolar-lira kur grafiğine bakarsanız, Türk lirasının Amerikan doları karşısında halen nasıl yerlerde süründüğünü görürsünüz. Aynı o fıkradaki gibi. Hızlandırarak anlatayım.
“Temel, Fadime ve beş çocukları tek göz bir evde oturmaktadırlar. Temel sonunda hocaya gider. “Biz artık mahvolduk, çocuklar büyüdü, bu eve sığamıyoruz aman bana bir çare” der. Hoca “kolayı var” diye cevap verir. “senin inek, koyun ve tavukların var mı?” diye sorar. “Tabii” der Temel. “Bu akşam” der hoca onları da eve al. Ertesi hafta Temel “yandım Allah” diye geri gelir. Hoca, gülerek, “şimdi der tavukları dışarı çıkar.” Temel ertesi hafta yine şikayetçidir ama ortada bir ferahlık olduğunu da inkar etmez. “tamam” der hoca şimdi de “koyunları çıkar odadan”. Temel, artık “yahu bizim ev bayağı genişmiş” havasındadır. Hoca “şimdi de der inekleri dışarı çıkar. Temel ertesi sabah koşarak hocayı bulur “Allah razı olsun, hocam” der “Yahu bizim ev ne geniş, ne ferahmış. Sağol.”
Vaziyet böyleyken böyle işte.