Endişeli modernlikten endişeli demokratlığa
CHP'nin Parti Meclisi'ne seçilen bir hanım, kendisini "endişeli modern" diye tanımlamış. Dikkatinizden kaçmış olabilir. Üyenin sözünü ettiği endişe, Türkiye'nin batı kesimlerinde yaygın olarak gözlemlenen bir duyguyu yansıtıyor. Buna göre, iktidar partisinin nasıl bir Türkiye özlediği, ülkeyi nereye götürmek istediği belli değildir. Topluma muhafazakar değerleri egemen kılma temayülü güçlüdür.
Herkesin yaşam biçimine ve tercihlerine saygı gösterileceğine ilişkin vaatlere rağmen, icraatın bu sözleri yeterince doğrulamadığı izlenimi yaygınlaşmaktadır. Bu durumda, toplumda kendini "modern" diye niteleyen, mütedeyyin muhafazakarlıktan uzak kişiler huzursuz olmakta, yoğunlaşan baskılarla karşılaşacakları, yaşam tarzlarına müdahale edileceği endişesine kapılmaktadırlar.
Endişeli modernler haklı olabilirler. Fakat bana soracak olursanız, daha vahim bir sorunla karşı karşıyız. "Modernlerin" de kendilerini tehdit altında hissetmelerinin altında iktidarın demokrasiden sadece seçimle iktidara gelmeyi anlaması yatıyor. Ancak, sorunun sadece iktidardan kaynaklandığını ileri sürecek olursak, haksızlık etmiş oluruz. Toplumda da yeterince gelişmiş bir demokrasi bilinci yok. Bazen basit ve siyasetle ilgisi yokmuş gibi görünen bir örnek olayı bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Gazeteler yazdı, Türk Dil Kurumu kadınları aşağılayan bazı deyimleri son yayınladığı sözlükten çıkarmış. Siz hiç yerleşik demokrasilerde böyle şeyler yapıldığını duydunuz mu? Ben duymadım. Ama ister komünist ister faşist olsun, totaliter sistemlerde böyle işler yapıldığını muhtelif kaynaklardan okudum.
Örneğin "kan" gibi objektif olarak tanımlanacak biyolojik bir nesne, Mussolini döneminde faşist fikriyatın kana atfettiği öneme bağlı olarak sözlüklerde bambaşka bir anlatımla sunulmuştur. Yeni baskıları yapıldığında, Sovyet ansiklopedileri tarihi şahsiyetlerin özgeçmişlerini günün siyasi ortamına göre yeniden yorumlamışlar, geçmişte yücelttiklerini hainleştirilmis, yükselen kişilerin geçmişlerine ise kahramanlıklar eklemişlerdir.
Pekiyi, bu örneğin demokrasiyle ilgisi ne? Demokrasilerde,toplumsal hayatın önemli bir bölümü siyasetin dışında kalır, siyasete konu edilmez. Siz doğru bilgi niteliğindeki malumatı, ideolojiniz ne kadar sempatik olursa olsun, ideolojik nedenlerle örneğin bir sözlüğün dışına çıkarırsanız, siyasete konu yapmış olursunuz.
Siyaset farklılaşma üzerine kurulu olduğundan, siyasetin kapsamını genişlettikçe, kutuplaşmaya zemin oluşturursunuz. Kutuplaşma demokrasinin düşmanıdır. Her konuda karşılıklı keskin, ya hep ya hiç türünden tutumları teşvik eder, uzlaşma zeminini ortadan kaldırır. Uzlaşma olmayan yerde demokrasi işlemez, çöker.
Eğer sözlük örneği size uzak geldiyse, başkalarına bakalım.
Örneğin, iktidarımız her kamu görevine kendi fikriyatına yatkın kişileri yerleştiriyor, mesleki liyakat yerine siyasi liyakate öncelik veriyor. Eleştiriye karşı tahammülsüzlük her geçen gün artıyor, polisin muhalif fikir ifade etmek isteyenlere karşı denetimsiz güç kullanması tabiileşti, muhalif basının hayatı zorlaştırılıyor.
Sizi bilemem ama, ben endişeli modernlik sorununu geride bıraktım, düpedüz endişeli bir demokrat oldum. Demokrasiyi sadece seçimle iktidar olmaya indirgeyen, her olguyu siyasete bağlayarak toplumu kutuplaştıran, özgürlüklerin korunmasına duyarlılık sergilemeyen yönetimden endişeliyim. Ya siz?