Endeksler riskin kaynağı olma çabasında
Hisse piyasalarında son iki yılın yükseliş trendini zorlar ölçekte “gelişmeler” yaşanıyor. Şu an için hareketi tanımlama biçimi “gelişmeler” düzeyinde. “Düzeltme” ya da “trend dönüşü” olup olmadığına kanaat getirmek için ortalamalar ve teknik seviyeler üzerinden bilinen doğrulardan oluşan yol haritasını izleyeceğiz. Artan algoritmik işlem ortamı, risk iştahında sonu gelmeyecek sanılan algılamayla birlikte satışların şiddetini ve oynaklığını yukarı çekiyor. Son yazıların ana temasını oluşturan “aman dikkat, temkinde fayda var” cümleleri için bugün “demiştik” vari ifadelerin pek de anlamı kalmıyor. Gemi içerisindeki herkes yükselişlerin bir noktada zorlanma ile karşılaşacağını biliyordu. Bilinmez ise, zamanlama ve neden başlıklarıydı.
Sıklıkla söylerim; pozisyonlanmadaki doğru bildikleriniz ve durduğunuz noktanın ifade ettiklerine göre, hareketleri anlamlandırmanız da farklılık gösterecektir. Benim son dönemde yaşananları açıklamakta kullandığım en popüler gerekçe, “pahalı euro fiyatlamasının endeksleri baskılaması” durumu. Çıkış noktası her ne kadar bu olmasa da tetikleyici faktör olarak önemli bir rol üstlendiği kanaatindeyim. Elbette ki ertelenen riskler, iyimserliğin ulaştığı rahatsız edici boyut, özellikle de ABD tahvil piyasasının Fed’in normalleşme sürecine gösterdiği geç ve sert tepki, ECB’yi yanlış okuma isteği ve yılın ilk yarısında artması beklenen ABD enflasyonunu göz ardı etmek imkansız. Hisse piyasaları ve tahvil faizlerinin eş zamanlı ve aynı yönde hareket etme durumunun sürdürülemez olduğu bilinmekle birlikte, kimi zaman kırılım gerçekten de kaçınılmaz olabiliyor.
2016’dan bu yana risk iştahının göstergesi konumunda bulunan küresel hisse piyasaları son bir haftadır oynaklığın çıkış noktası olarak dikkat çekiyor. Avrupa kıtasındaki fiyatlamanın ABD’den önce başlaması ve gösterge endeks DAX’ın önemli ortalamaları aşağı yönde kırması dünyanın geri kalanına da sirayet ettiğinde durumun ciddiyeti anlaşılmış oldu. Özellikle de majör ABD endekslerinde Cuma ve Pazartesi seanslarında gerçekleşen satış dalgasının gün içi oynaklıklarla desteklenmesiyle “ne oluyoruz?” sorusu yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
Peki, oluşan resim nasıl okunmalı? ABD dolarının gösterdiği zayıflamanın sürdürülebilirliğine yönelik şüpheyle yaklaşma durumu devam ediyor. Üstelik ABD-Avrupa para politikalarındaki ayrışmanın tüm beklentilere rağmen ABD lehine devam etmesi bu düşüncenin haklılığını destekler nitelikte. Mevcut durumda endekslerin gerilediği sırada yatırımcıların likit pozisyonlanmadan ziyade tahvil piyasalarına giriş yapma isteğinin belirmesini önemsemeliyiz. Bu durum bizim, oynaklığın çıkış sorumluluğunu tek başına Fed’e yüklememize engel oluyor. Ayrıca, ABD’de kısa vadeli faizlerin yükselişi ile birlikte gelecek 12 aylık dönemde şirketlerden beklenen temettü getirilerinden daha olumlu bir getiri ortamı sunması, “düzeltmenin dayanılmaz cazibesini” anlamamıza yardımcı olabilir.
Nette yükseliş hareketinin bir noktada soluklanması gerektiği gerçeğini bilerek yola devam etmek şüphesiz ki mantıklı olan. S&P 500’de 2500 puan bölgesine dek geri çekilmeyi sağlıklı karşılayıp, genel gidişatı gözeterek yeni pozisyonları gözetmek 2018’in geri kalanı için de fayda sağlayacaktır. Tartışmasız bir şekilde yükseliş gösteren oynaklıkta gösterge olarak izlenen VIX’in aynı zamanda hedge etmek –ters yönde pozisyon almak- için de kullanıldığını ve böylesi zamanlarda talep gördüğünü unutmayalım. Gelişmekte olan ülke varlıkları satış dalgasında gelişmişlerde alınan yüksek pozisyonlar rahatsız etmeden ciddi sorgulanmaya maruz kalmayabilir. Gelecek hikayesi böylesi günlerde bir adım öne çıkmanızı sağlayabiliyor.