En zayıf para yarışı
Malum, kriz sonrasında neredeyse bütün gelişmiş ülke ekonomileri maliye ve para politikalarında yüksek miktarda genişlemeye gittiler. Mamafih, maliye politikalarındaki genişlemeler pek çoğunun yükselen ve sürdürülebilir olmaktan çıkan kamu borçlulukları nedeniyle oldukça kısa sürede son buldu. Hatta, son dönemde, Almanya ve İngiltere gibi ülkeler bütçe açıklarını önümüzdeki dönemlerde sıkı sayılabilecek şekilde kontrol altına alan politikaları devreye sokmuş durumdalar. Ancak, her ne kadar kısa sürdüyse de, bu genişlemeci politikaların krizin daha derinleşmesini engelleyerek "ucuz" atlatılmasında önemli etkisi olduğu yadsınamaz.
Geldiğimiz noktada, Almanya'nın 2. çeyrekte ilk çeyreğe göre %2.2 (yıllık olarak %4.3) gibi oldukça yüksek bir oranda büyüme gerçekleştirmesi, devreye soktuğu daraltıcı politikalara destek vermekteyse de, pek çok ekonomist bu politikaların uygulanmasının yersiz ve zamansız olduğunu düşünmekte. ABD tarafında ise, %10'lara ulaşmış bulunan bütçe açığı karşısında maliye politikalarında daha fazla genişleme anlamlı bir seçenek olmaktan çıkmış durumda. (Aslında kamu harcamalarının doğru altyapı yatırımlarına yöneltilmesi ABD'nin orta vadede güçlenmesini sağlayabilir. Ancak, anlaşılan son 30 senenin liberal endoktrinasyonu kamuoyu yoklamalarında popülerliğini yitirmekte olan Obama'yı da esir almış vaziyette.)
Hal böyle iken, ekonomilerde toparlanmanın devamlılığını sağlamak tamamen para politikalarına kalmış vaziyette. Ancak, burada henüz aşılamamış bir sorun söz konusu. O da, düşük faizlerin neredeyse 2 seneden fazla bir süredir sürdürülmesine ve tüm Merkez Bankalarının toplantı kararlarında düşük faiz ortamının devam ettirileceği güvencesi verilmesine rağmen, gelişmiş ülkelerdeki iç talebin yeteri derecede canlanamamış olması. Bu durumda, gelişmiş ülkeler ihracat kanalıyla büyümeyi de önemli bir alternatif olarak görmek durumundalar. Ancak burada aralarında bir yarış söz konusu: En zayıf para birimine sahip olma yarışı!
Euro Bölgesi ekonomilerinin yaklaşık %30'unu oluşturan Almanya'nın 2. çeyrek performansının arkasında euro'nun senenin ilk 6 ayında dolara karşı %20'ye yakın değer kaybetmesinin etkisi olduğu yadsınamaz. (Almanya'nın AB-dışı ülkelere ihracatı sadece Haziran ayında %37.3 oranında artış gösterdi.) Ancak, Avrupa'da işlerin göreceli olarak iyi gitmeye başlamasıyla birlikte (Hollanda ve Fransa'nın da beklenenin üzerinde büyüme göstermesiyle euro bölgesi 2. çeyrek büyümesi %1 oldu) neredeyse eşzamanlı olarak ABD ekonomisinden yeniden çatlak sesler gelmeye başlamış olması, euro'nun tekrar değer kazanmasına yol açmakta.
Son dönemdeki diğer bir gelişme de yen'in dolar karşısında son 15 yılın en değerli konumuna gelmesi oldu. Zaten uzun yıllardır deflasyonist bir ortamda bulunan Japonya'nın parasının değerlenmesi hem ihracat potansiyeline darbe vuruyor, hem de deflasyonist süreci daha da körüklüyor. Nitekim, Japon hükümeti ve merkez bankasının kura müdahele etme olasılığı konuşulmaya başlandı. Ancak, dalgalı kur rejimi uygulama iddiasında olan bir ülkenin parasına müdahele etmesi uluslararası çevrelerde pek de hoş karşılanmayacaktır. (Özellikle, Çin parasının değerini aşırı düşük tutmakla suçlanırken.) Ayrıca, yen nominal olarak değer kazanmış gözükmekle birlikte, ekonominin uzun süredir deflasyonda olması nedeniyle, reel efektif kur endeksi hesabına göre aslında 10 sene öncesine göre daha az bile değerli durumda.
Eski günlerde, para birimleri arasında belirgin reel faiz farkları söz konusuydu. Bu farklar kur oranlarını belirlemede belli ölçüde etkili olurdu. Bugün için ise, ana para birimleri arasındaki hem nominal, hem de reel faiz farkları o kadar düşük seviyelere gerilemiş durumda ki, kur oranlarının belirlenmesinde başka "hikayeler" devreye girmekte. Bu da, kur oranlarındaki oynaklığı (volatilite) ciddi şekilde artırmış vaziyette.
Son bir söz de altının durumuyla ilgili. Bütün ana para birimlerinde düşük faiz ortamı devam ettiği sürece altının değerinde kalıcı bir gerileme olması son derece zayıf bir ihtimal. Nihayetinde altın diğer varlık sınıflarına göre en "para-benzeri" enstruman ve sadece dolardan değil, diğer rezerv para birimlerinden kaçışlar da altına yarıyor. Gelişmiş ülkelerde faiz artırımları ufukta görülene kadar altın güçlü kalmaya devam edecek.