En yerli enerji: İnsan kaynağı!
Türkiye yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmanın, onu en iyi şekilde değerlendirmenin ne kadar önemli olduğunun farkında.
Ancak bu farkındalık pratikte istenen adımların istenilen zamanda atılmasına yetmiyor.
Bunda şaşılacak bir şey yok. Bazı şeyler zaman, kimi konular ısrar ve her hedef de kesintisiz çalışmayı çabalamayı gerektiriyor.
Ve enerji denilince aklımıza ille ve sadece kömür, gaz, güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle gelmesin. Aslına bakarsanız, en önemli enerji kaynağımız beşeri zenginliğimizdir. Yani insanımızdır, bilgi birikimimizdir...
Elinizde bütün enerji kaynaklarından bolca bulunsa bile bunları en iyi şekilde değerlendirmeyi becerecek bir insan kaynağına, tecrübeye, birikime, kurumsal hafızaya, kültüre ihtiyacımız var.
Çünkü, insan unsuruna önem vermeyen, onu korumayı geliştirmeyi içermeyen hiçbir yerli ve yenilenebilir enerji kaynağını destekleme, yerli teknolojiyi geliştirme çabası ve mekanizması kalıcı sonuç vermez.
Türkiye şu anda yerli enerji kaynaklarından daha fazla yararlanmanın derdinde. Üstelik bunu yerli ekipman ve mümkünse yerli teknolojilerle yapmak istiyor.
Bu ay içinde yapılacağı duyurulan, Yenilenebilir Kaynak Alanı (YEKA) Güneş Enerjisi Santrali Lisans ihalesi de bu kaygıyı yansıtıyor.
1000 MW’lik GES lisansı, Türkiye’ye teknoloji transfer etme ve yurt içinde ekipman üretim tesisi kurma şartlı olarak verilecek.
Yani isteklinin en ucuza ben yaparım, elektriği en ucuza ben üretip, en düşük fiyattan ülkenin kullanımına sunarım demesi yetmeyecek, tüm bunları yurt içinde üretilmiş ekipman kullanarak ve daha da geliştirilmek üzere teknoloji transfer ederek yapması beklenecek.
Tüm bunları aynı anda sağlamak çok kolay değil tabii. O yüzden olsa gerek, ihale sürecine son başvuru tarihi ötelendi.
Diyelim ki tüm bu şartlar sağlandı. Teknoloji transfer eden, yurt içinde tesis kuracak olan istekliler bulundu, yarıştırıldı ve en iyi teklifi sunanda karar kılındı.
Transfer edilecek teknolojinin bugünün değil, geleceğin teknolojisi olması, en azından geleceğin teknolojisini geliştirmenin platformu özelliklerine sahip olması şart.
Aynı şekilde, Türkiye’ye kurulacak ekipman üretim tesisinin, diyelim ki güneş paneli üretim tesisinin geleceğin ekipmanlarını üretmesi gerekiyor.
Bunu neden söylüyoruz. Çünkü teknolojide jenerasyon atlayınca eski bildikleriniz çöpe gitmese bile geleceğin teknolojisiyle ilgili bilgi ve birikimi onun üzerinden ilerletemiyorsunuz. Ve yine çünkü, şu anda birim kurulu güç başına güneş santrali kurulum maliyeti ya da panel üretim maliyeti 100 birim ise bir, bilemedin en geç iki yıl sonra bu rakam 60 birime düşecek.
Ve bunu da yeni teknolojiye dayalı olarak kurulacak fabrika eliyle gerçekleştirebilmek mümkün. Yani eski fabrikayı geliştireyim diyemiyorsunuz. Eskileri tamamen çöpe atıp (kim bilir belki hurdacılar sökme parası almaz da en azından o maliyetten kurtulursunuz) sıfırdan yeni tesis kurmanız gerekiyor.
Tüm bunlar da gösteriyor ki, evet Türkiye içeride enerji ekipmanı üretmeli, teknolojiyi de geliştirmeli. Ama tüm bunları yapabilmek için iyi bir insan kaynağı oluşturmalı, eldeki hazır kaynağı heba etmemeli, onu da iyi değerlendirmeli. Tamam her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Ama gelen yiğit de yeni yoğurt kabını çöpe atıp daha iyi kap bulacağım diyerek vakit harcarsa işimiz zor.
Çünkü meselemiz kap değil, içindeki yoğurt!