En yaşanabilir 10 ülkeden biri olmak…
Diyarbakır’dayız. Kısa adı TÜRKONFED olan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun toplantısı için… TÜRKONFED, 39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi’ni bu şehirde düzenledi.
Toplantının yapıldığı Radisson Blu Diyarbakır henüz bir buçuk ay önce açılmış. Bu aralar, Diyarbakır’da peş peşe oteller açılıyor. Kente turizmcilerin ilgisi de arttı. Anı Tur, Jolly Tur, Setur gibi Türkiye’nin önde gelen 40 tur operatörünün TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy’un liderliğinde kısa süre önce yaptığı ziyaret meyvelerini hemen vermeye başlamış. Diyarbakır’a düzenlenen turlarda artış var.
Daha Diyarbakır’a adımımızı atar atmaz, öğreniyoruz bu bilgileri…
Kimden derseniz, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hüsnü Pervane’den…
Sağ olsun, gazetemizin Diyarbakır Bölge Temsilcisi Mahir Solmaz ile birlikte o saatte karşılamaya gelmişler. Kahvaltıcı Kadri’ye giderken büyük bir memnuniyetle anlatıyorlar. Serpme kahvaltımızı yer, demli çaylarımızı içerken Diyarbakır’da iş hayatının yavaş yavaş hareketlenmeye başladığını dinliyoruz. Yol boyunca gördüğümüz yemyeşil tarlalar, tarımda da işlerin iyi gittiğini müjdeliyor adeta.
“Çok önemli değerlerimiz var” diyor Hüsnü Pervane, “En önemli zenginliğimiz ise bu şehrin insanları… Diyarbakır modern bir şehir. İnsanları dışa açık. Kültür düzeyi yüksek…”
Cazibe merkezi olarak belirlenen Diyarbakır’ın önündeki fırsatlardan konuşuyoruz. Teşvikler elbette önemli. Ama yeterli mi?
“En büyük teşvik barıştır” diyor Pervane, “İstiyoruz ki, kentimizde sürekli barış ve kardeşlik olsun. ”
***
Toplantının sonunda Yönetim Kurulu Üyesi Nur Ger’in okuduğu, TÜRKONFED 39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi Bildirisi’nin son bölümünde de aynı dilek vardı…
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaratılacak kalkınma hamlesi Türkiye’nin geleceğinde önemli bir sıçrama olacaktır. Siyasi ve ekonomik olarak bu kalkınma hamlesini Diyarbakır’dan başlatmak anlamlı bir etki yaratacaktır. En büyük teşvik ve destek barıştır...”
Aklın yolu bir… TÜSİAD Başkan Yardımcısı Şükrü Ünlütürk’e sordum görüşünü. “Mesaj önemli” dedi, “kulak verilmesi lazım…”
Bildiri öncesindeki konuşmaların omurgasını benzer vurgular oluşturdu:
“Uzlaşmayı esas alan yeni ve yapıcı siyaset dili…”
“Ortak yaşama kültürünün güçlendirilmesi…”
“Huzur, barış kardeşlik ortamını yeşertecek adımların atılması…”
Doğu ve Güneydoğu İşadamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu…
Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal…
Verdikleri mesajlarda “barış ve kardeşliğe” vurgu yaptılar. “İş dünyası olarak hayatın normal akışını özledik!” dediler…
***
Esinlendirici pek çok fikrin ve mesajın dile getirildiği TÜRKONFED’in Diyarbakır buluşmasında notlar alırken, bir-iki hafta önce Forum İstanbul’da söylediklerim aklıma geldi.
Moderatörlüğünü Emeritus Profesör İlter Turan hocamızın yaptığı, “Dünyada ve Türkiye’de yeni dönem” konulu panelde özetle şunları söylemiştim:
“Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefi var. Şimdi hepimizin gönülden desteklediği bu hedefin yanına, ‘En çok yaşanmak istenen 10 ülkeden biri olma’ hedefini de koymamız lazım…”
***
Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefi, insanımızın gelişmişlik ve başarıya olan hasretinin büyüklüğünü gösteriyor.
Öte yandan, Diyarbakır’daki buluşma bir başka hasretimizin gücünü bir kez daha hissettirdi…
TÜRKONFED Başkanı’nın, tam da anneler gününde, kürsüden “annelerimizin üzülmediği, ağlamadığı, mutlu olduğu bir ülke” çağrısı, bu güçlü, güçlü olduğu kadar derinlere uzanan hasreti hepimize hatırlattı.
Başka hasret ve dilekleri de…
Örneğin, son dönemde çevremde sık sık duymaya başladığım, “gençlerin kısa yoldan yurt dışına kapağı atma planları yapmadığı bir ülke” dileğini de…
***
“10 büyük ekonomiden biri” olma hedefinin yanına “En yaşanabilir 10 ülkeden biri” olma hedefini koymak bunun için önemli…
“Dünyada en çok nerede yaşamak istersiniz” sorusuna “Türkiye” yanıtının ilk 10’a girdiği bir ülke…
Ekonomik refahı yakalarken, mutlu olmayı başarabilmiş bir ülke…
Sorunlarına sürdürülebilir çözümler üretir...
Çok söze ne hacet… Öyle bir ülkeye insanlar ziyaret etmek için koşar, otelleri dolar. Ürünleri beğeniyle satın alınır, iştahla tüketilir. Ve öyle bir ülkenin insanları Barcelona’dan ev almak için bu kadar uzun kuyruk oluşturmaz… Aksine dünyanın dört bir yanından insanlar öyle bir ülkenin kentlerinden ev almak için sıraya girerler… Öyle bir ülkenin evlatları sokak ortasında kavgaya tutuşmaz, bol bol kucaklaşır…
***
Diyarbakır’daki TÜRKKONFED toplantısında dile getirilenler, böyle ‘imrenilecek’ bir ülkeyi elbirliği ile yükselteceğimize olan inancımı artırdı.
“O kadar çabuk hayal kurma” dediğinizi duyar gibiyim. Ve haklı olarak soruyorsunuz; “Birkaç dilekle yıllanmış sorunlar bir anda aşılabilir mi?
Kolay değil, elbette. Sorunlar bir değil, iki değil…
“Sorunlarımızı elbette konuşacağız” diyor Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, “Ama kendimizi asla karamsarlığa kaptırmayacağız. Diyarbakır’ın geleceği parlak, Türkiye’nin geleceği parlak…”
Ülkesine, kendisine ve birbirine güvenen bireylerden oluşan, hayata pozitif bakabilen bir Diyarbakır’ın da, Türkiye’nin geleceğinden kimse kuşku duymaz.
Hele hele, Turcas CEO’su Batu Aksoy’un, panelde açıkladığı, ‘Diyarbakır- Şanlıurfa 4.0 Endüstri Parkı’ önerisi gibi, dünyadaki trendleri iyi okuyan projeleri gündemin ön sıralarına taşıyan bir Türkiye pırıl pırıl parlar!
Hayal kurmamızın önü kapalı değil. Birlikte başarmak, yan yana oturup hayal kurmakla başlıyor. Sorunlarımızı konuşacağız ve çözeceğiz. Hem en büyük 10 ekonomiden biri, hem de en çok yaşanmak istenen 10 ülkeden biri olacağız…
Bu iki hedefi tek bir kimlikte birleştirmek için en uygun rotayı, belki de DÜNYA gazetesi Diyarbakır temsilcisi Mahir Solmaz’ın bir süre önceki köşe yazısına referans vererek, DİSİAD Başkanı Burç Baysal çizdi:
“İş konuşmaya devam…”