”En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir: Birbirini anlamayan”

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Yazı ustamız Çetin Altan'dan öğrendiğim çok şey var. Öğrendiklerimden biri de, dürüstlüğün, anlatılan olayın aktörleri sağ, yanlış söylemi düzeltecek durumda oldukları bir zaman kesitinde, en şeffaf ortamlarda bildiklerimizle söylediklerimiz arasında makası alabildiğine daraltmasına fırsatları yaratmadır.

Şişecam Topluluğu'nda çalıştığım her yıla, rutin işler dışında bir önemli proje sığdırma istediğimi, işe girdiğim ilk günden beri herkese söyledim; iddialarımın hayata taşınması için de çalıştım.

Ayrıntılarını bir kitap kapsamında yazılması gereken projelerden biri de " Ahşap Ambalaj" konusu idi.

Çok uzaklarda değil 1970'li ve 80'lı yılların koşullarında Şişecam'ın kurduğu her düzcam tesislerinin yanında bir de ahşap ambalaj atölyesi vardı.

Şişecam'da göreve başladığım 1980'lı yılların ortalarına kadar "ahşap ambalajın önemi" konusunda herhangi bir tartışma anımsamıyorum.

Orman Genel Müdürlüğü tomruk tahsisi yaptığından, tesisler kurulurken,  pazarlama ve satış çalışmalarında mevcut durum  "veri" olarak ele alınmış, fizibilitelerde ambalaj konusuna özel yer verilmemişti.

Orman Genel Müdürlüğü üretici kuruluşlara danışmadan  aniden "tahsisi kaldırdığını" bildirdi.

Önce bir envanter gerek

Şişecam Genel Müdürü Talat Orhon, Planlama Müdürlüğünün yöneticilerine ve uzmanlarını  bu sorunun nasıl çözülmesi gerektiğine ilişkin görev verdi.  Ceyda Erdem ile birlikte konuyu araştırmaya başladık… Önce Mersin'deki ahşap ambalaj üretimini yerinde inceledik. Sonra Çayırova ve Lüleburgaz'daki tesisleri gezdik. Yetmedi,  Orman Genel Müdürlüğü'nün  Bolu ve  Antalya dolaylarındaki  ahşap işleme tesislerini dolaştık. Artvin'deki tesisleri de ben inceledim.

Bir yandan da Belge ve Bilgi Merkezi'ndeki arkadaşları seferber ederek, ahşap konusunda literatür taraması yaptık. World Woods Dergisinin bir yıllık geriye doğru sayılarını istedik.

Dergiler kısa zamanda elimize ulaştı.

Yetmedi Düzce yöresinde ahşap ambalajla uğraşan irili ufaklı  özel kesim üretim tesislerini gezip, kapasite ve teknik olanaklarını saptadık.

Gördük ki  Şişecam, devletin tesisleri dahil  en büyük ahşap ambalaj üretim tesislerine sahip. Bu büyüklük hem kapasite açısından, hem de işleme makine-donanımlarının çeşitliliği açısından yapılan hesaplarla ulaştığımız bir genelleme idi.

Ön araştırmaları kısa zamanda bitirmek zorundaydık; eldeki stok yetmiyordu.  Tomruk ihtiyacının ivedilikle karşılanması gerekiyordu.

Şili'nin en büyük tomruk ihracatı yapan ülke olduğunu, başlıca ihracatçı firmaların adreslerini World Woods dergisindeki yazılardan ve reklamlardan derledik.

Satın Alma Müdürlüğü Şili'den pinüs radiata denen, 25 yılda yetişen, kavaktan biraz iyi, bizim çamlara göre dayanıksız bir tomruk cinsinin ilk siparişini metreküpü 66 dolardan  verdi.

Tomruk kaynağı bulmuş olmanın "rehavetine" kapılmadık.

Tomruk işleyen üç tesisin yetkililerini bir araya getirdik. Aynı kuruluşa bağlı oldukları halde, tomruk işlemeden palet çakmaya kadar ortak bir standardın olmadığını saptadık.

Pazarlamacılar tam kapalı sandıkları olmaksızın düzcam ihracatının yapılamayacağını söylüyorlardı.

Teknisyenler kafes ve "end cape" uygulamasının ahşap tasarrufu yaptığını, daha sonraki aşamalarda sehpalarda çıplak cam taşımasının mümkün olduğu görüşünde idi.

Ortak standardın önemi

Uygulamalarda "ortak standart" geliştirme ve giderek ahşap kullanımını azaltma konusunda neler yapılabileceğini saptamak için toplantıların tabanını genişlettik. Teknik ekip yanında üretim sorumlusu mühendisler ve pazarlama ve satış elemanlarını da tartışmalara kattık.

Bir toplantıda, bir mühendis arkadaşımız söz aldı, içtenlikle, " Ben pazarlama ve satış elemanlarını ellerinde çantaları dolaşan asalaklar olarak değerlendiriyordum. Şimdi gördüm ki, onların sorunları bizdekinden az değil" dedi… Pazarlamacı bir arkadaş da söz alarak, "Ben de mühendisleri fabrikada akşama kadar oturan, kontrol düğmelerine basmaktan başka iş yapmayan insanlar olarak algılıyordum. Bu toplantıları düzenleyenlere teşekkür ederim. Kazın ayağının hiç de öyle olmadığını, sorunların bir bütün olduğunu, bizim sorunlarımız kadar mühendis arkadaşların da sorunlar varmış," diye duygularını aktardı. Bu iki açık yürekli itiraf toplantıda müthiş bir katkı yapma istekliliği yarattı.

Ahşap Ambalaj Projesi'nin ayrıntıları ile yazılmasının  "öğretici bir yönetim olayı" olduğunu düşünürüm. O çalışmaları anımsadığımda Can Yücel'in şiirini mırıldanırım: "En uzak mesafe/ Ne Afrika'dır/ Ne Çin/ Ne Hindistan/ Ne Seyyareler/Ne de yıldızlar, geceleri ışıldayan/ En uzak mesafe / İki kafa arasındaki mesafedir/Birbirini anlamayan"

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar