En sert freni kim yapar?..
Gelişmelere ve basına yansıyan değerlendirmelere bakılır ise hem iş dünyası içinde, hem de hükümet içinde kafaların karıştığı, görüş ayrılıklarının belirginleştiği dikkat çekiyor. Belirsizlik ve kırılganlığın artması, hareket yeteneğinin kademeli olarak daralması bu sonuçta etkili olmaya devam edecek gibi görünüyor. Farklı bakış açılarını seslendirenler kendi mantıkları çerçevesinde haklı gibi görünselerde durum değişmiyor. Eğilimlerin sürdürülebilir olmadığı ve geleneksel olmayan yaklaşımların ön plana çıktığı olağandışı dönemlerde benzer görünümleri anormal saymamak gerekiyor. Mevcut küresel koşullar ve dış politika tercihleri çerçevesinde, sadece para ve maliye politikası uygulamalarını tartışarak gaza mı, yoksa frene mi basılacağını tartışmak havanda su dövmeye benziyor… İç talep ve dış satım imkânlarındaki daralma tehlikesi, enflasyon ve büyüme konusundaki endişeler bu süreçte etkili oluyor. Boşa konsa dolmuyor, doluya konsa almıyor, tartışmalar bu olumsuzluğu gideremiyor.
Bu hafta basında açıklanan, bütçe açığındaki genişlemeyi telafi etme amacına yönelik özel tüketim vergisi artışları, bazı kesimlerce frene basmak şeklinde yorumlandı ve olumludan olumsuza çok farklı tepkiler ortaya çıktı. Küresel kredi krizi sonrasında öncelikle mali disiplin diyen bankacılık sektörüne yakın yorumcular bu kez ağız değiştirdi; söz konusu dönemde vergi oranlarını gevşeterek iç talebi artırmak yolu ile bütçe gelirlerini artırmaya çalışan yaklaşım ise tam aksi bir siyasi tercihe dönüştü. Kimin daha haklı olduğu anlaşılamadı! Kimisi enflasyon artacağı, kimisi ise iç talepte umduğu artış olmayacağı ve borç-alacak zincirinde yeni kırılmalar yaşanacağı için eleştirdi; kimisi ise maliye politikasının gevşetilmesini kolaylaştıracağı, Türk Lirası'ndaki değer kaybının sınırlı kalabileceği tesellisi ile daha olumlu tepki verdi. Belli ki genel bir uzlaşı yok ve kafalar karışık; erkes önce ben diyor diğerlerini dinlemeden aynı şeyleri söylüyor; temel dinamikler sorulanmıyor ve koşullardaki değişim sağlıklı bir şekilde izlenemiyor. Özetlemeye çalıştığımız bu tablo belirsizlik ve kırılganlığın olağandışı seviyelere ulaşma eğiliminde olduğu anlamındadır.
Euro Bölgesi'nin daha ciddi daralmalara koştuğu bir ortamda Türkiye'nin benimsediği Suriye politikası dış satım imkânlarını belirsiz bir süre için daralmaya mahkum etmiştir. Hanehalkı gelirinde ve borcundaki eğilim iç talebi genişletmeye çalışmanın çok tehlikeli olabileceğini düşündürmektedir. Bu ortamda ekonomi nasıl büyüyecektir ve enflasyon nasıl gerileyecektir? Bu saatten sonra frene basarsanız veya gaz verseniz bir şeyler düzelir mi? Maliye politikası sıkılaşır iken para politikasını gevşetmek iç talep ve cari açığı mı artırır yoksa nakit akışları olumsuzlaşmış iş dünyasının ucuzlayan Türk Lirası krediler lehine ve döviz cinsinden borçlar aleyhine ilgisini mi patlatır?.. Herkes son karar mercinin Başbakan olduğunu biliyor, onu kendi görüşü lehine hareket etmeye ikna peşinde koşuyor ve temeldeki olumsuzlukları dillendiremiyor. Ne yazık ki, bizim demokrasimiz ve serbest piyasamız böyle çalışıyor!.. Gaza veya frene basmak detayları etkilese de sonucu değiştirmiyor, ikisini birden basmak hiç olmuyor… Öncelikle dış destekçiler ve seçmen konusu ön plana çıktığında, ekonomi cephesinde iki kere iki dördün yanına yaklaşamıyor; sonra da pirincin içindentaşları değil de, taşların içinden pirinçleri ayıklamak zamanı geldiğinde kafalar karışıyor. Körler ve sağırların birbirini ağırlaması gibi bir durum ortaay çıkıyor…
Bu saatten sonra her türlü para ve maliye politikası uygulaması hem doğrudur, hem de yanlış. Doğrudur çünkü sonucu etkilemez, yanlıştır çünk çözüm getirmez… Vergi artışları Başbakanı'ın tercihini yapmış olduğunu düşündürüyor, fakat artan endişeler, algılamalar galiba köreltiyor. Bugüne kadar olduğu gibi yeni bir uyarı kafa karışıklığını giderebilir!.. Yorumların çoğu dünkü söylemini unutur aksini dilinden düşürmez hale gelebilir… Gün kurtarılır, gerisi sonra düşünülür… Ne dersiniz mevcut statoku eski köye yeni adedi kabul edebilir mi?.. Merak etmeyin en sert freni en çok gaza gelenler yapar…