En önemli kurumsal cevheriniz: Veri
İş dünyası son on yıl içerisinde büyük bir dönüşüm geçiriyor. Bilişim teknolojilerinin artık çok daha güçlü bir şekilde kurumların işleyişlerini değiştirdiği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu
dönemde kurumlardaki bu dönüşüme liderlik eden CIO’nun önemi gittikçe artmış durumda. Hatta kimilerine göre geleceğin CEO’ları, kurumlarının iş yapış şeklini doğrudan etkileyen kararları veren
CIO’lardan seçilecek. Bu durumun bir sonucu olarak da geleceğin CIO’ları, mühendislik kökenlerinden biraz daha sıyrılıp, iş süreçlerini bilen ve bunlara katma değer katabilecek beceriye sahip kişilerden seçilecekler. Bir anlamda CEO ve CIO rolleri birbirlerine gittikçe yaklaşacak.
Tüm bunlar hızlı bir şekilde yaşanırken bu sürecin en önemli değerinin veri olduğunu unutmamak gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Accenture Türkiye Genel Müdürü Tolga Ulutaş ile görüşürken, Türkiye’deki kurumların IT’yi kullanış biçimleri üzerine kendisi ilginç tespitler sundu. Tolga Ulutaş, Türkiye’deki kurumların 2000’li yıllardan önce IT’yi yalnızca donanım ve temel yazılım satın alarak kullandıklarını belirtiyor. Kurumlarının potansiyelini geliştirmek isteyen, IT’yi kurumu ileriye götürecek bir enstrüman olarak kullanmaya başlamaları ise daha sonradan gerçekleşiyor. Önümüzdeki dönemde ise kurumlar, özellikle sahip oldukları veriyi yoğun bir şekilde kullanabilecekleri, işleyebilecekleri ve analiz edecekleri bir döneme geçmiş olacaklar. Peki bu ne anlama
geliyor?
Kurumunuzda sahip olduğunuz en kıymetli şey aslında elle tutulur mal varlıklarınızdan çok, işinize ait verilerdir. Bu kimi zaman müşteri verisi, kimi zaman ürettiğiniz ürüne ait knowhow, kimi zaman da pazar verisidir. Kurumlara ve sektörlere göre değişiklik gösterebilir ancak nihayetinde sağlam veriler olmadan artık iş yapmamız mümkün değil. 1960’lı yıllardan başlayarak IT,
kurumlara bu verilerini depolayabilecekleri ve kolayca erişebilecekleri bir ortam sunmaya başladı. İlk kurumsal uygulamaların ve bilgisayarların amacı yalnızca veriyi depolama ve istendiğinde sunmaktı. 1980’lere gelindiğinde ise kurumlar artık veriyi sınıflandırmak istediler. Veritabanı sorgulamaları ve verilerin belirli kriterlere göre rapor edilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Yani tüm satışlardan
ziyade, belirli ürüne ait satışlar, belirli bir mağazanın yaptığı satışlar gibi raporlamaların yapılabilmesi en önemli şeydi. 90’lı yıllara gelindiğinde ise verinin karşılaştırılması ve iş süreçlerinde karar verme mekanizmalarına doğrudan etki etmesi önemli hale geldi. Halen Türkiye’deki birçok kurum 90’lı yıllardan gelen alışkanlıklarla, veriyi bu şekilde analiz ediyor. Ancak dünya, 2000’li yıllardan
başlayarak verinin daha kapsamlı analizi, iş zekası yazılımları ile kurumun gelecekteki durumunun tahmin edilmesi ve iş süreçlerinin buna göre optimize edilmesini konuşuyor ve uyguluyor.
Biraz gecikmeli dahi olsa, 2010 yılından bu yana Türkiye’de de bu alanda ciddi projelerin yapıldığına şahit oluyoruz.
Günümüzde artık kurumsal verinizi depolamak, sorgulamak, ihtiyaç duyduğunuz raporlara erişmekten daha da önemlisi, veriyi anlamlı hale getirip işinizin geleceği hakkında size bilgi vermesini sağlamak. Kurumların tüm kademelerindeki yöneticiler, artık bu bilgiye ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla yalnızca IT yöneticilerinin değil, kurumun bütünü IT’nin veri analitiği projelerini desteklemeleri ve hızlandırmaları gerekiyor.