En büyük risk, sorunları ele alış tarzımızdır

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Aslı Selçuk' un, Cumhuriyet'te Angelia Jolie ile yaptığı söyleşide kısa bir paragraf, insanlık tarihinde büyük çözülme ve yeniden örülme sürecinin tehlikeli bir yanına dikkat çekiyordu. Standartların yok olduğu,birbirimizi anlama kodlarının yitip gittiğini anlatan cümleler şöyleydi:

“Tarihimize, özellikle yakın tarihimize bakarken neyin yüzde yüz iyi, neyin yüzde yüz kötü olduğunu ayırt edemiyoruz. Bu son derece güçtür. Dünyayı siyah ve beyaz diye algılamak kimseye bir şey kazandırmaz. Bazılarının neden yok edici, şiddet yanlısı olduklarını anlamalıyız.İnsanın insana karşı bu acımasızlığını kavramak çok güç.”

İnsanoğlunun kendi elleriyle yarattığı acımasızlığın en tehlikelisini de Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç dillendirdi. Koç, yakın geleceğin büyük risk alanını, en küçük bir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta anlattı:
“21. yüzyılın ilk yarılarına baktığımız zaman bu yüzyılın içinde pek çok sürdürülemez    sorun barındırdığını da görüyoruz. Çağımızın sorunlarının başında da bilhassa 2008'den beri artan işsizlik ve istihdamla ilgili sorunlar geliyor. Son dönemlerdeki krizler yaramızı- daha da derinleştirdi ve iyileştirmede arzu ettiğimiz seviyede değil. İşsizlik dünyanın her yerinde büyük sorun. Her kesimden milyonlarca insanın umutları yok oluyor, hayatları kararıyor ve onlar açısından dünya yaşanamaz bir konuma geliyor. Tabiki bu gidişat da beraberinde sosyal sorunlar ciddi gerginlikler getiriyor.Bunun her geçen gün arttığına tanık oluyoruz. Ben şahsen 6 ve 8  yaşında iki çocuk sahibi bir baba olarak, çocuklarımızın geleceğinden bu gidişata baktığımız zaman ,endişe duymamak mümkün değil, diye düşünüyorum. Emin bu da hepimiz için geçerlidir."

Ali Koç'un çocuklarının geleceğinden endişe duyduğu bir dünyada, bizim gibilerinin ne yapması gerektiğini kara kara düşünmekten başka bir şey gelmedi elimden.

Makinelerin iletişimini ve etkisini tartışalım

Eğer “geliyorum” diye haykıran büyük felaketin farkında olsaydık, işsizlik ve istihdamla ilgili, ne anlama geldikleri pek de net olmayan rakamlar üzerinde onca tartışma, sayfalarca tablo, sütunlar dolusu yazı, televizyonlarda çözüm üretmeyen söyleşiler yerine, odağımıza ayrıntıdaki dinamikleri yerleştirirdik. İşsizlik ve istihdam sorununun  bilim ve teknolojik bazını tartışma gündeminin ilk sırlarına yerleştirir; hakikatı doğru yerde arardık.

Makinelerin birbiriyle iletişim kurması, büyük veriyi ehlileştirerek bilginin ürünler içine sindirilmesi, akıllı, bağlantılı ürünlerin yeni bir  verimlilik savaşı yaratmasını  kavramadan sağlıklı bir gelecek inşa edemeyiz. Söz konusu savaş, ilk adımda çok ciddi işgücünü üretim alının dışına itiyor; böylesi bir savaşı kavramadan tutarlı çözümler üretemeyiz, insanlarımızın korku ve kaygılarını azaltamayız.

İş süreçlerini değiştiren teknik ve metotlarları tartışma gündemimizde gerektirdiği yoğunlukta ele alabilirsek, daha etkin çözümler geliştirebiliriz.

İki kuşaktır insan kaynakları, iyi bir okula ve kariyerini geliştirecek işyerine erişmeye odaklanmıştı. Üniversiteyi kazanmak ve bitirmek  önemliydi. David Brooks'un altını önemle çizdiği gibi, bugün insan kaynakları anlayışı, insanların sadece okula girmelerini değil, kendilerini tamamlamalarını ve geliştirmelerini sağlamak için tasarlanmaktadır.Yeni insan kaynakları yönetimi, daha sofistike  bir anlayışa dayanıyor. İnsanların gerçekte nasıl yaşadığını, sosyal sermayenin önemini, belirsizlik, dalgalanma ve muğlaklık koşullarında  güçlükleri aşmanın yol ve yöntemlerini sürekli öğrenmeyi vurguluyor. Yeni araştırmalar motivasyon ve bağlılık konularına odaklanıyor; bu gelişmeleri ilerletecek ve artıracak politikalar öneriyor.

Gazetelerde, televizyonlarda buzdağının dibindeki büyük kitleyi görmezden gelen tartışmaları durmadan tekrarlamak yerine, geleceği güven altına alacak bilgilere, fikirlere, düşüncelere, projelere ve uygulamalara yönelmemiz gerekiyor.

Kaysayıcılığın gerekleri

Kapsayıcı kurumların, kalkınmada belirleyici etken olduğu varsayımı bu kadar yaygın kabul görürken, ülkemizde kapsayıcılığı geliştirmek için bağımsızlığını korumamız gereken kurumlara karşı amacı aşan eleştiriler karşısında sesimiz çok cılız çıkıyor. Böylesi bir tutum, büyük bela olan işsizlik ve istihdam sorununa çözüm üretemez. Yanlışı kim söylerse söylesin, yanlışlığını olanca gücümüzle haykırmalıyız.

En büyük risk, günlük gazete haberleri ve gazete bilgilerinin sığlığında istihdam sorununu tartışan, ama endüstri 4.0 gibi asıl sorun  kaynağını tartışma gündemine taşıyamayan tutumdur. Sorunları ele alış tarzımız risklerimizi alabildiğine büyütmektedir. Hep birlikte, kısa dönemde de olsa işsizliği çiğ gibi büyüten bilimsel ve teknolojik gelişmelerin üretim alanındaki etkilerini ele almalıyız. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu ayırt edebileceğimiz belgeye, bilgiye dayanan tartışmalar yapmalıyız.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar