En büyük afet insanoğlu

Kemalettin BULAMACI
Kemalettin BULAMACI Ters Köşe [email protected]

Şubat ayı başında 11 ilimizde milyonlarca kişiyi derinden etkileyen büyük afetin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Hem depremin ilk zamanlarında arama ve kurtarma çabaları sürerken hem de kurtarma çalışmaları sonlandırıldıktan sonra hayatın normalleştirilmeye çalışıldığı bu günlerde teknolojinin ne kadar önemli olduğunu kavradık.

Teknloloji, insanlığın afetlere hazırlıklı olmasında bir katkı sunabildiği gibi kurtarma çalışmaları sırasında da hayat kurtarıyor. Ardından yaralarımızı sarmaya çalşırken de bu süreci hızlandırıyor.

Türkiye, afetler açısından değerlendirildiğinde küresel risk endeksinde 191 ülke içerisinde 45’inci sırada yer alıyor. Her ne kadar ortalarda yer alıyor gibi görülsek de deprem kuşağında bulunan ülkemiz, iklim krizi ile birlikte kuraklık, yangın ve seller gibi doğal afetleri de yaşıyor. Tüm bu verilerin ışığında hayatı kolaylaştıran ve hayat kurtaran uygulamaların afetlerle ilişkisini ortaya koyan bir rapor yayımlandı.

GOOINN tarafından yayımlanan rapor, tüm dünya üzerinde kayda geçmiş tüm büyük afetleri ve Türkiye’nin durumunu raporlarken, mevcut ve geliştirilecek teknolojilerin afetlerle mücadelemize olan katkılarını yayımlamış. 136 sayfa olan bu “afet teknoloji raporu”nda çeşitli teknolojiler mercek altına alınıyor ve afet ile mücadeledeki katkıları anlatılıyor.

Fırsatınız olursa bir göz atın derim. Hem bireysel, hem ülke hem insanlık olarak yüzyüze olduğumuz afetlere ilişkin tehlikeler, teknolojinin şu aşamada nasıl bir yardımda bulunabileceği ve mevcut uygulamalar ışığında nasıl ürün ve hizmetler geliştirilebileceğine dair ufuk açıyor.

En büyük afet insanlık

Dediğim gibi raporun başında insanlık tarihinde kayda girmiş en büyük afetler özetlenmiş, kategoriler altında. İki tür afet var. Birincisi ani ve yavaş gelişen doğal afetler; sel, deprem, volkan patlaması, yangınlar, kıtlık, kuraklık. İkincisi ise insan kaynaklı afetler.

Nükleer, biyolojik, kimyasal kazalar bu kategoride yer alıyor. Ancak asıl büyük afetler ise savaşlar. Zaten dünya tarihinde kayıtlı tüm büyük afetler baktığımızda, en fazla can kaybı dünya savaşları sırasında yaşanmış. İspanyol gribi bunların ardından geliyor. Çin’de meydana gelen üç büyük sel felaketi en fazla can kayıplarının olduğu doğal afetler.

Dünya savaşları on milyonların ölümüne sebep olurken, en fazla can kaybının yaşandığı sel felaketlerinde rakamlar milyon seviyesinde. En büyük depremlerde de can kaybı milyonun altında kalmış. En büyük felaket, insanlık. Doğal afetlerde ise kullanılan teknolojiler can ve mal kaybını önlemede yüksek öneme sahip. Afet öncesinde, afet sırasında ve afet sonrasında insanların korunması, güvenliği ve hayatta kalması için kritik bir rol oynuyor.

Haberleşme teknolojileri, acil durumlar sırasında insanların birbirleriyle ve yetkililerle bağlantıda kalmasını sağlayarak, kurtarma ekiplerine hızlı ve doğru bilgi sağlamayı kolaylaştırırken bu konuda hem uygulamaların hem de teknoloji kullanımının artırılması gerekiyor. Ayrıca, yapay zeka, IoT, GPS ve uydu teknolojileri gibi diğer teknolojiler, afet bölgelerinin tespit edilmesi ve izlenmesi gibi kritik görevleri gerçekleştirmede yardımcı oluyor.

Afetlerin içerisindeki münferit olaylara göre bile hem dünyada hem Türkiye’de çeşitli teknolojiler mevcut. Çığ tespit sistemlerinden, uydu haritaları analizine, sismik sensörlerden izolatörlere pek çok teknoloji mevcut. Bu kadar teknolojiye rağmen, bu afetlerin bazılarının hala önlenememesi, afet sırasında can ve mal kayıplarının azaltılamaması bizi yine başladığımız noktaya götürüyor. En büyük afet insanlık.

Gerçekten biraz zaman ayırın ve bu raporu okuyun. Afetlerden korunmamız için gerekli teknolojik imkanların dünyada ve Türkiye’de mevcut olduğunu, bu kadar kayıp yaşanmasının tek sebebinin insanlığın bu nimetlerden yararlanmaması sonucu olduğunu görün. Yoksa hem önlem almada, hem afet sırasında hayat kurtarmada hem de afet sonrası hayatı kolaylaştırmada teknoloji bize her imkanı sunuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Türkiye’nin becerisi… 24 Haziran 2024
Yapay zekâda neredeyiz? 27 Mayıs 2024