En akıllısı Deli Bekir, o da köstekli yatır

Cem KÜTÜK
Cem KÜTÜK Tersi Düzü cem.kutuk@dunya.com

Eskinin ölmek­te olduğu ama yeninin doğamadı­ğı durum. Gramsci krizi böyle tanım­lıyordu. Dun ar­tık bitmiştir, yârin ise henüz kendisi­ni göstermemek­tedir. Yılın ilk çey­reğini geride biri­kirken uluslararası ilişkiler ve ekonomi alanında 19. Yüzyılı hatırlatan haberler okuyoruz. Diplomatik tavırlar ve ima­ların yerini daha evvel kapil­lerin ardında yapılan nobran meydan okumalar almış du­rumda.

Tarafların her birinin statü­koya göre bir şeyler kazanama­dığı, zor yoluyla kurulan uzla­şıların, baskının biriktiği ve ilk fırsatta statükoyu eskiye veya daha da ötesine çevirme ham­lesi ile sonuçlandığı, tarih hak­kında biraz olsun bilgi sahi­bi olanların malumu. Versail­les’da (1919) aşırı taleplerin zor yoluyla kabul ettirilmesinin Dünyaya bir büyük savaşa mal olduğunu okullarda öğrendik.

Son 75 yılda oluşturulan kü­resel düzende para, mallar ve kısmen hizmetler yerkürede -bir ölçüye kadar- serbest do­laşabiliyor. Ancak İnsanlar için vize, büyük ölçekli varlık­ların mülkiyetinin el değiştir­mesi için ise çeşitli onay me­kanizmaları yürürlükte.

Al gülüm, ver gülüm.

Esasen bir üretim optimizas­yonu ve ayni zamanda servet transferi mekanizması olan dış ticaret konusunda göreli ser­bestiyet uzunca suredir tarife dışı engeller ile zorlanmaktay­dı. Zengin ekonomiler arasında gümrük tarifeleri son derecek düşük (AB’de ABD malları için ortalama %1.7, ABD’de AB mal­ları için ortalama %1.4) olsa da özellikle hizmetler konusunda önemli derecede tarife dışı en­geller mevcut.

Ticaret kaçınılmaz olarak maddi ve ardından manevi güç üretir, Biriken güç de gü­nün sonunda dengeleri yeni bir noktaya iter. Bu yeni den­gelenmede kaybettiğini düşü­nen taraf(lar) gidişatı (trendi) değiştirecek hamlelerde bu­lunmak zorunda kalmak veya yeni dengeyi kabul etmek iki­lemi ile karşılaşır.

Bretton-Woods anlaşması ile kurulan uluslararası ekonomik sistemde ilk değişim 1973’de ABD’nin doları altın karşısın­da devalüe etmesiyle meyda­na gelmişti. Almanya Fransa ve İngiltere’nin yanıtı Avru­pa Parasal Sistemi’ni devreye sokmak oldu. Daha sonraları Euro’nun dogmasını sağlayan bu değişim Avrupa pazarları­nın parasal şoklara karşı daya­nımını artırmanın yanı sıra po­litik üstyapısını da oluşturdu.

1980’lerden itibaren Çin’in düşük katma değerli malla­rı çok yüksek hacimlerle ve ucuz emek girdisiyle üretmesi, Çin’de milyonlarca köylünün şehirlerde (düşük ücretli de ol­sa) iş bulabilmesinin yanı sıra gelişmiş ekonomilerde daha ucuz tüketici malları ile enf­lasyonun düşürülmesini sağla­yarak günün sonunda yerküre­deki herkes için bir refah etki­si yarattı. Al gülüm, ver gülüm.

ABD’nin yeni yönetimi bu düzende verdiklerinden daha az gül aldıkları görüşünde. Bu görüşün temelinde, (I) borç­lanma gereksinimi ve borç sto­ğunun rahatsız edici düzeye ulaşması, (II) orta ve orta-alt sınıfların teknolojik ilerleme­nin ve finansallaşmanın yarat­tığı refahtan yeterince pay ala­maması, (III) Çin’in alternatif politik sistemi ile özellikle tek­noloji konusunda ABD’ye rakip olarak sivrilmesi ve (IV) Cum­huriyetçilerin vergileri düşür­me arzusunun yer aldığını dü­şünüyorum.

Yönetimdeki kadro ve onları destekleyen kesimler, ABD’nin ticaret açığı, askeri gücü, dola­rın rezerv parası olması, ban­kacılık sistemindeki konumu gibi yapısal avantajlarını kulla­narak ticaret ortakları üzerin­de baskı yaratarak, Amerikan mallarının diğer pazarlara da­ha elverişli koşullarda girmesi­ni ve ithal mallara uygulanacak gümrük vergileriyle hazine açı­ğının finanse edilmesini sağla­nabileceğini düşünüyor.

Bugünlerde yapılan bazı yo­rumların aksine, ABD’nin sa­nayi üretimi sanıldığı gibi dü­şük değil. GSMH içinde üreti­min pay son 20 yılda 300 baz puan düşerek %10.2’ye geri­lemişse de, üretimde kullanı­lan teknolojiler nedeniyle isçi başına ortalama üretim raka­mında (141.000 $) ABD, ikinci sıradaki Güney Kore’nin %45 üzerinde bir seviye ile birinci sırada yer alıyor.

Kalıcı politika değişikliğinin başlangıcındayız

Havacılık ve uzay sistemleri, savunma sistemleri, otomotiv, kimyasallar, ilaç, petrol ve do­ğal gaz, kereste, madencilik gibi sektörlerde dünyanın en büyük veya ilk üç üretici ülkesinden biri. Tarifelerin ABD içinde üretimi teşvik edeceği açık olsa da birçok sanayi kolunda ABD de üretim yapmanın maliyeti tarifelerle birlikte karşılaştı­rıldığında bile alternatif lokas­yonlardan yüksek. Üstelik pek çok ürün grubunda farklı coğ­rafyalardaki iş gücü uzmanlaş­mış durumda.

Tayvan’daki ya­rıiletken üretim kümelenmesi buna güzel bir örnek, zira Kan­sas’a da aynı tesisi kurabilirsi­niz ancak Taipei’deki yan sana­yiyi ve teknik deneyime sahip işgücünü bulmanız kolay değil. Başka bir ürün grubunda bul­duğunuzu farz edelim, yeni ma­liyetlerle o üretim, her çeyrekte yatırımcılarına hesap vermek zorunda olan halka açık şirket­lerin yönetimleri için ne derece çekici olacak? Bunlar ve başka bazı sebeplerle denizaşırı üre­timin önemli bir kısmının yur­tiçine geri getirilmesi, orta va­dede fizibil olmayacaktır.

Buna rağmen kalıcı bir po­litika değişikliğinin başlangı­cında olduğumuz net. Bu deği­şikliğin şiddeti ve süresi, şüp­hesiz ‘görünmez el’in (piyasa oyuncularının) çıkarları doğ­rultusunda yeni bir dengenin kurulması ile netleşecek. Zira ticaret, alanın da satanın da çı­kar sağladığı bir faaliyet.

Politika değişikliğinin etki­lerini hemen gözlemlemek im­kânlı değil. Finansal piyasalar­daki hızlı etkilerinin aksine, tarifelerin ekonomik gösterge­ler üzerindeki ilk etkileri 9-12 ay sonra görülebiliyor. Açıkla­nan tarifelerin kısmen de olsa kalıcı olarak devreye alindığı durumda, GSMH ve halka açık şirketlerin karlılığı üzerindeki hasarın tespiti, ancak 2025 fa­aliyet sonuçlarının açıklanaca­ğı 2026 ilk çeyreği içinde görü­nür kılınacak.

Enflasyon ve işsizliğin artması olası

Çin ve diğer Uzakdoğu As­ya ülkelerine uygulanacak ta­rife oranlarının farkı, bölgede­ki ekonomilerin geleceği üze­rinde belirleyici olacak. Son on yılda birçok ABD şirketi üre­timini Cin’den basta Vietnam olmak üzere bölgedeki diğer ülkelere kaydırdı. Cin’e uygu­lanacak tarifelerin bu ülkele­re de ayni oranda uygulanması büyümeleri sınırlandırır ve bu ülkelerin en büyük yatırımcı olan Japonya’yı da olumsuz et­kiler. Japonya’ya uygulanacak tarifelerin diğer ülkelerden da­ha hızlı şekilde netleşeceğini, Japonya’nın diğer Asya ülkele­ri ile yapılacak müzakerelerde de destekleyici rol oynayacağı­nı öngörüyorum.

Tarifelerin, oranlara göre de­ğişmekle birlikte, ABD enflas­yonunu %4-5 düzeyine çıkar­ması, işsiz sayısında %15-20 artışa yol açması olası. Bu yıl yürürlüğe girmesi muhtemel kurumlar vergisi indirimleriy­le birlikte değerlendirilince, bu politika değişikliğinin, borç­lu ancak karlı, görece fiyatla­ma gücü yüksek ABD şirketle­ri için daha sınırlı olumsuz et­ki yaratmasını, şirket karlarına dair öngörüler netleşene dek sermaye piyasalarındaki hare­ketliliğin sürmesini beklemek yanlış olmayacak.

ABD ekonomisi gündeme ge­lecek vergi indirimleri ile bir miktar hareketlense de 2025- 2028 döneminde yatırım işta­hı ve şirket karlılıkları üzerin­deki baskılar, ABD’ye ihracatı yüksek olan ekonomilerde da­ha da önemli düzeyde olmak üzere, gözlemlenir hale gele­cek.

Tarifelerin Türk şirketle­ri için yeni fırsatlar yaratabil­mesi ise, yetkin is geliştirme ve ABD merkezli tedarik zincirle­rine dâhil olabilmeyi sağlaya­cak stratejik planlama kasları gerektirecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yıl biterken manzara 12 Kasım 2024
Yeni altına hücum 06 Haziran 2024