Emtialardaki çöküş Türkiye için fırsat

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS [email protected]

Emtia değerlendirmesine altından başlayalım. Altının 46 dolarlık düşüşle başladığı bir haftada, diğer emtiaların çökmesi normaldir. Bazen, ‘‘Bu emtia diğerlerinden ayrışıyor’’ yorumları yapılır. Bu tez, bugünler için geçerli olmaz. Altının yüzde 4’lük düşüşle başladığı bir haftada, alıp başını gidecek bir emtia olmaz.

Çin belirleyici faktör

Yaşanan çözülmede Çin faktörüne vurgu yapılıyor. Zaten emtialarda Çin olmadan bir coşku da, kaos da olmaz. Çin Merkez Bankası, tam altı yıl sonra, rezervlerindeki altın miktarını açıkladı. 2009 senesinde rezervlerde 1054 ton altın vardı. 2015’te bu miktar 1660 ton olmuş. Yıllık bazda ortalama 100 tonluk artış var. Çin’in her yıl 400 ton civarında altın üretimi yaptığını belirtelim. Yani rezervlerdeki yüzde 1.5’lik altın oranı, piyasada biraz hayal kırıklığı yarattı. Çin rakamı dışında, büyük bir fonun geçen hafta altın pozisyonlarını boşaltması da fiyat üzerinde ekstra bir baskı oluşturdu. DÜNYA’daki yazılarımda bir noktaya mütemadiyen vurgu yapıyorum. Başta Çin olmak üzere Asya ülkelerinin fiziki altın alımları, fiyatı destekleyebilir. Fiyatta dönemsel dipler yaratabilir. Ancak Amerikalı ve Avrupalı yatırımcılar alım yapmadıkça, sadece Asya alımlarıyla altında bir yükseliş trendi başlamaz. Yükseliş hareketi için, önce Batılı yatırımcıların hisse senedi ve tahvil yatırımlarını azaltmaları gerekir. Yıllar süren yükselişten sonra, Amerikan tahvillerinde bir trend değişikliği başlamış olabilir. Fakat hisse senedi piyasalarındaki beklentiler devam ediyor. Batılı yatırımcılar yılbaşından beri bırakın altın almayı, ellerindeki altınları satıp alternatif araçlara yöneliyorlar. Bunun dışında, öncü göstergelerimden birisi olan madencilik endeksi 12 yılın düşüğünü gördü. Madencilik şirketlerinin geleceğine güvenmeyen yatırımcı, niçin altın alsın? Bu şartlar altında, altına ilgi nereden gelecek?

Fed, faiz için bekleyebilir

Gümüşün ağırlıklı olarak altınla birlikte hareket ettiği düşünülür. Gümüşün endüstriyel alanlardaki kullanımı fazla olduğu için, bakır ve platin gibi metallerin peşine takılabiliyor. Bakırın iki ayda yüzde 15 düştüğü hesaba katılırsa, gümüşün zayıflığı daha iyi anlaşılır. Global ekonomide enflasyon baskısı yokken, gümüşün gidecek bir yeri olmaz. Enflasyon ve büyüme beklentileri düşüyor. En azından, en önemli emtia olan bakırın verdiği sinyal budur. Deflasyon korkusu tekrar başlar mı, bilemiyorum. Fakat enflasyonun bir süre daha düşük kalacağı söylenebilir. Amerika’daki enflasyon, Fed’in faiz kararını etkiler. Başkan Yellen ve Fed üyelerinin, faiz artırımı konusunda istekli oldukları gözüküyor. Eylül opsiyonunun masada olduğunu sıkça belirtiyorlar. Diğer taraftan, ABD’deki ücret göstergelerinde, yılın ilk aylarındaki artışın sona erdiği göze çarpıyor. Ücretlerde birkaç aydır yatay bir seyir var. Emtialarda iki ayda yaşanan ortalama yüzde 15’lik düşüşle birlikte, enflasyon tartışması başlar. Enflasyon hedefine yaklaşılamaması halinde, faiz artırımı aralık ayına, hatta 2016’nın ilk çeyreğine kalabilir. Merkez bankalarının faiz artırmak istemeleri ayrı, ekonomik verilerin bunu desteklemesi ayrıdır. Fed ve İngiltere Merkez Bankası (İMB), son yıllarda defalarca kez söylem değişikliğine gitti. İMB Başkanı Carney, birkaç hafta öncesine kadar, faiz artırımının 2016’ya kaldığı sinyalini veriyordu. Son haftalarda, piyasaları faiz artırımına hazırlamaya çalışıyor gibi bir görüntüsü var. Zaten İngiliz Sterlini’nin gücü de buradan geliyor. Sterlin, dolar karşısında bile dengeli duruyor. Kısacası büyük merkez bankaları faiz artışı konusunda hızlı manevralar yapabilirler. 

İran anlaşması Türkiye’ye yarar

Fed’in faiz artırımını ötelemesi, bizim açımızdan isabet olur. İç ve dış politika olsun, ekonomik açıdan olsun, gerçekten çok sıkıştık. Ortada bir hükümet yok. Koalisyonun, 3-5 Ağustos tarihlerinde yapılacak olan Yüksek Askeri Şura’nın sonrasına kaldığı dillendiriliyor. Koalisyon görüşmeleri bitecek de, bakanlıkların dağılımı yapılacak da, hükümet güvenoyu alacak da, piyasalar yeni hükümeti analiz edecek de, önümüze bakacağız. Açıkçası ekonomik açıdan 2015’i kaybetmiş gibi gözüküyoruz.

Önümüzdeki kısa dönemde Türk ekonomisini biraz destekleyecek etken, petrol fiyatlarındaki gerileme olabilir. Brent petrolün fiyatı, iki ayda yüzde 20 düştü. Bu düşüşte, yazının ilk kısmında belirttiğim emtialardaki genel zayıflığın yanı sıra, İran anlaşmasının da etkisi var. Ambargonun kalkmasından sonra İran’ın petrol ihracatını artıracağı beklentisi fiyatlanıyor. İran anlaşmasıyla birlikte, Türkiye’nin bölgede büyük güç kaybedeceğine inananlardan değilim. İran’la ekonomik ilişkilerimiz belli bir çizgide devam eder. Doğal gazın Avrupa’ya ulaştırılması projesinde, İran’ın Türkiye’den daha iyi bir alternatifi yok. Bu avantajı kullanabiliriz. Enerji maliyetlerinin düşmesi, Fed’in faiz artırımına eylülde başlamaması, hükümetsiz geçirdiğimiz dönemin tesellisi olur. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019