Emtia fiyatları ve cari açık
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Para Kurulu'nun geçtiğimiz hafta içinde yaptığı toplantıda kısa vadeli faiz oranları değiştirilmedi; fakat zorunlu karşılık oranları bir kez daha yükseltildi. Finansal piyasalar ve mali sektöre ilişkin belirsizlik artmaya devam etti. Para otoritesi ile söz konusu kesimler arasındaki bakış açısı farklılığı yüksek düzeyini korudu. Küresel düzeyde emtia fiyatlarında yaşanan yükseliş ve yarattığı dolaylı sonuçların Merkez Bankası tarafından hesaba katılması fakat diğerleri açısından görmezden gelinmesi hem belirsizliğin artması, hem de öngörülerin gerçekleşmemesinde etkili oldu. Ayrıca finansal eğilimlerin karmaşık bir "saadet zinciri" özelliği sergilemesine rağmen Merkez Bankası'nın bu durumu görmezden gelmeye devam etmesi kırılganlığı artıran temel unsurlardan biri oldu.
Emtia fiyatlarında küresel düzeyde yaşanan yükselişin devam etmesi, hem enflasyon ve faizlere ilişkin beklentileri bozuyor, hem de sermaye hareketlerine ilişkin belirsizliği artırarak varlık değerleri ve bilançoları tehdit ediyor. Enflasyonist bir durgunluk döneminin ufukta görünmesi riskten kaçınma yönündeki eğilimlerin paniğe dönüşmesi potansiyelini bünyesinde taşıyor. Emtia fiyatlarındaki eğilimin Türkiye ekonomisine yansıması ise istikrarsızlık tehlikesini artırıyor; zira cari açık büyüyor, dış finansman kalitesi bozuluyor, ekonomik daralmanın küresel ortalamanın çok üzerine çıkması ihtimali nedeniyle geleceğe yönelik öngörüde bulunmak nerede ise imkansızlaşıyor. Durumun böyle olduğu biliniyor. 2006 yılı Mayıs ayındaki dalgalanma ve küresel kriz sırasında neden en çok sorulan beş ülke arasında yer aldığımızı hiç unutmamak gerekiyor. Fakat bazı kesimler yaşananlardan alınan dersler ve buna bağlı olarak benimsenen yeni yaklaşımların sorunu çözmeyeceği gibi günü kurtarmayı bile zorlaştıracağını ima ve iddia ediyorlar.
Türkiye ekonomisi için Merkez Bankası ve siyasi irade, cari açığın gayri safi milli hasılaya oranının yüzde 5 düzeyinde tutmak ve bu değişkeni öncelikle dikkate almak konusunda uzlaştı ise küresel düzeyde emtia fiyatlarında yaşanacak eğilimler özel bir önem taşıyor demektir. Zira başta petrol olmak üzere emtia fiyatları yükseldikçe hem cari açık büyüyor, hem de olumsuzlaşan beklentiler nedeniyle istikrarsızlaşan sermaye hareketlerine bağlı olarak dış finansman kalitesi bozulacak; durumun daha kötüye gitmesini önlemek cari açıktaki tırmanışı durdurmak için büyüme eğilimini kademeli olarak aşağı çekmek, kredi hacminde yaşanacak yıllık artışın çok daha aşağılara çekmek ve paranın devir hızını iyice yavaşlatmak gerekecek. Başka bir deyişle ya kredi artış hızını yüzde 20-25'ten yüzde 15'e, büyüme tahminini yüzde 5'ten yüzde 4'e veya 3'e çekmek gerekecek; ya da dış gelişmeleri dikkate almadan cari açığın büyümesine izin verilecek, "finanse edebildiğimiz sürece cari açık sorun yaratmaz" denilerek çok ciddi bir krize koşa koşa gidilecek!.. Merkez Bankası Para Kurulu'nun son iki ayda aldığı kararlar cari açığın büyümesini engellemek konusunda kararlı olduğuna işaret ediyor; mali sektör ise bu durumdan rahatsız oluyor ve cari açığın büyümesine ve dış finansman kalitesinin bozulmasına kayıtsız kalınmasını öneren bir çizgide durmak konusunda ısrarlı olmaya devam ediyor. Ekonomi yönetimi şimdilik Merkez Bankası'na destek veriyor görünse de genel seçimler sonrasında bu tavrın devam edip etmeyeceği belirsiz kalmaya devam ediyor. Emtia fiyatlarının yükselmeye devam etmesi durumunda büyüme aleyhine mevcut tavrı sürdürmek çeşitli sebeplere bağlı olarak pek kolay olamayacak gibi görünüyor!.. Ne diyelim olağandışı koşullarda basiretli tavır sürdürebilmek kolay olmuyor; bazı kesimlerin hayal gücü emtia fiyatlarındaki yükselişe rağmen büyüme olabileceğini iddia edebilecek kadar hoş olabiliyor...
Geçtiğimiz haftaya baktığımızda doların diğer paralara karşı değer kaybettiği, emtia fiyatlarının yukarı yönde yeni bir hareket daha yaptığını gördük. Finansal piyasalar ise euro/dolar paritesinin bu eğilime devam edebileceğini dile getirerek emtia fiyatlarındaki eğilimin de devam edeceğini ima ediyor. Başka bir deyişle enflasyon ve faiz beklentileri bozuluyor, sermaye hareketlerine ilişkin belirsizlik artar iken finansal piyasalarda tehlike anlamına gelen fiyat oynaklığı yükselişe geçiyor. Karmaşık saadet zincirinin bir halkası olan ve böyle kalmak dışında seçeneği bulunmayanlar yaklaşan tehlikeyi görmezden geliyor ve herkesin de böyle yapmasını istiyor!.. Küresel krizde ikinci dip hareketini tetikleyecek gelişmelerin harekete geçmiş olabileceğini aklına bile getirmek ve duymak istemiyor.
Türkiye ekonomisinin çok ciddi akım problemleri vardır ve sermaye hareketlerinde yaşanan istikrarsızlık veya yön değişikliğinden en olumsuz etkilenecekler listesinde üst sıralarda kalmaya devam edecektir. Büyüyen tehlikeyi görmezden gelmek içine düşülen çaresizliğin itirafından başka bir şey değildir. Sonbaharla birlikte tehlikenin geometrik bir hızla büyümeye devam ediyor olacağını görmemek ve günü kurtarmaya devam etmek basiretsizliktir...