Empati, şefkat ve liderlik
Empati ve şefkat kelimeleri genelde birbirine yakın duran, birbirinin yerine de kullanılabilen kelimeler olarak karşımıza çıkar. Her ikisi de olumluyu işaret eder ve fedakarlığı temsil eder. Empatiden şefkate geçiş, liderlerin ekipleriyle etkileşim biçiminde tüm taraflara büyük fayda sağlayan önemli bir değişimdir. Bu değişim, empati ve şefkat arasındaki farkı anlamakla başlar. Bu iki kavramı derinlemesine incelediğimizde, şefkatin iki farklı niteliğini göz önünde bulundurmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Çeşitli kaynaklardan araştırdığımda bana en yakın gelen iki niteliği şöyle özetleyebilirim. Birincisi; bir başkasının ne hissettiğini anlamak, ikincisi ise bir başkasının acısını hafifletmek için harekete geçme isteği. Şefkat duygusunu düşündüğümüzde, aklımıza ilk acıma duygusu gelir. Potential Project tarafından hazırlanan merdiven şeklindeki grafikte, ilk basamak acıma duygusu, ‘’sana acıyorum’’ sonra sempati ‘’acını anlıyorum’’, sonra empati ‘’acını paylaşıyorum’’ en son olarak da şefkat ‘’yardım etmek için buradayım’’ gibi, adım adım bu geçişlerin hayatımızda yaşandığı anlatılıyor. Empati genellikle doğru olanı yapmamıza yardımcı olur fakat bazen de bizi yanlış yönlendirebilir daha doğrusu varsayımla hareket etmemizi de sağlayabilir.
Şefkat ise, empatiden bir adım öteye geçmek, acı çeken kişiyi desteklemek için, ne yapabileceğimizi kendimize sorduğumuzda ortaya çıkıyor. Bu şekliyle şefkat bir duygu değil de amaç olarak düşünülebilir mi?
Peki liderlikte empati neden önemlidir? Öncelikle ekibimizdeki kişilerle ilişki ve bağlantı kurmak için empati geliştirmemiz şarttır. Önemli olan empati gösterip, sadece empatide- burada kalarak olaylara veya kişilere bakmamaktır. Aksi halde ekibimizdeki kişilere sürekli yardım eden, zaman zaman rollerin değiştiği, aslında tek taraflı fedakarlık ile devam eden bir döngü yaratmış oluruz.
Empatiden şefkate nasıl geçeceğiz?
Empatiden şefkate geçişin, bir lider için önemli bir beceri olduğunu düşünüyorum. İş hayatında şefkatli bir lider olabilmek için, empati becerisini çok iyi kullanarak hatta empatiyi bir katalizör gibi düşünmenin anlamlı olduğuna inanıyorum.
Bir lider olarak çalıştığımız kişilere ‘’Neye ihtiyacın var’’ gibi bir soru ile karşımızdaki kişiyi düşünmeye sevk ederek, bazen çözüme kendi başına gitmesini teşvik etmiş bazen de gerçekten yardım isteme refleksini çalıştırmış oluruz. Yukarıdaki merdiveni ve aşamaları düşündüğümüzde, karşımızdaki kişinin sorununu görmek, anlamak, onun üzerine düşünmek fakat nasıl çözelim mantığından çıkarak, çözümü için soracağımız soru ile sorumluluğu karşı tarafa vermek, şefkatli davranış için güzel bir örnek olur.
Yöneticiler hatta bazen liderler sorun olduğunda, çoğunlukla hızlıca sorunu halletmek için harekete geçme eğilimi içinde oluyorlar. Halbuki bu durum ekipteki kişiler tarafından çok faklı algılanabiliyor. Örneğin, bize güvenilmiyor, fırsat verilmiyor, delegasyon yok gibi sorunları doğurabiliyor. Burada asıl beceri, çalışanları dinlemek, varlığınız ile destek olduğunuzu hissettirmek, ihtiyaç duyulduğunda orada olmak yani şefkatli bir lider olabilmek…
Liderlik, insanların sorunlarını çözmek değil, insanları yetiştirmek, onlara sorunlarla nasıl başa çıkabileceklerini öğretmek, onlara güçlü sorular sorarak yani koçluk yaparak güçlenmelerini sağlamak, onların geleceği hayal etmelerini sağlamaktır. Tüm bunları yaparken de empati ve şefkat en önemli becerilerdir.