EMO: Yaz saatini kalıcı hale getirmekteki amaç tasarruf değil, tüketimi artırmak
Bir yanda “yaz saatinin kalıcı hale getirilmesinin elektrik kullanımında tasarruf sağladığını savunan” İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), diğer yanda bir tasarrufun söz konusu olmadığını dile getiren Elektrik Mühendisleri Odası...
Geçenlerde bu konuyu işlerken şunu vurguladık. Hani iki taraf da bir tasarruftan söz etse ama bu tasarrufun miktarında anlaşamasalar neyse de, birbiriyle taban tabana zıt; bir tarafın tasarruf, diğer tarafın tüketim artışı dediği bir durumda kime inanacağız...
Ve şunu da söyledik, yine söylüyoruz. Ya taraflardan biri yanlış hesaplama yapıyor ya da kötü niyetli davranıyor ve gerçek durumu gizlemeye çalışıyor.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) yaz saatinin kalıcı hale getirilmesi karşısında çok sert ve çok iddialı bir açıklama yaptı. EMO, adeta meydan okuduğu İTÜ’ye yaz saatinin tasarruf sağladığına ilişkin görüşlerine dayanak oluşturan raporu kamuoyuna açıklama çağrısı yaptı.
EMO’nun çok iddialı bir görüşü daha var. Elektrik Mühendisleri Odası, yaz saati uygulamasının kalıcı hale getirilmesindeki amacın tasarruf sağlamak değil, tam tersine tüketimi artırmak olduğunu ileri sürüyor ve bu iddiasını sayılara dökerek açıklıyor.
EMO’nun yaptığı açıklamayı bilginize sunuyoruz. İTÜ de kendi raporunu açıklamak isterse, köşemizin o rapora açık olduğunu da peşinen belirtelim.
Elektrik Mühendisleri Odası’nın görüşü ne?
Elektrik Mühendisleri Odası’nın yaz saati uygulamasının kalıcı hale getirilmesine dönük eleştirilerini sıraladığı açıklamayı özetleyerek aktaralım:
“Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yaz saatinin kalıcılaştırılması olarak nitelendirilecek uygulamaya geçiş için İTÜ’nün hazırladığı bir rapor dayanak gösterilmiştir. Kamuoyuna açıklanmayan bu rapora ilişkin en ayrıntılı bilgiler ne yazık ki ancak İTÜ`nün web sitesinde yer alan 2016 tarihli bir haberden edinilebilmektedir.
Söz konusu haberde yer alan veriler doğru ise uygulama ile 2016`da 277.5 milyon megavat saat (MWh) olarak gerçekleşen elektrik tüketiminde 9 milyon 991 bin MWh tasarruf edilmesi hedeflenmekteydi. Yine kamuoyuna açıklanmayan ikinci İTÜ raporunda ise 1 milyon 308 bin megavat saatlik (MWh) enerji tasarruf sağlandığına ilişkin bilgi yer alıyor.
İddialı hedeften büyük sapma
Öncelikle ifade edilmelidir ki, Danıştay`ın iptal kararına rağmen kanun değişikliği ile uygulamanın devamında ısrar edilmesine gerekçe gösterilen ikinci raporda yer aldığı iddia edilen tasarruf miktarı ile ilk raporda hedeflenen miktar arasında 7.7 kat fark vardır. (Yaklaşık 10 milyon MWh’lık hedefe karşılık 1.3 milyon tasarruf.)
İkinci raporda ulaşıldığı iddia edilen tasarruf miktarı, Türkiye`nin 2016 elektrik tüketiminin yalnızca yüzde 0.47`sine denk gelmektedir. Benzer şekilde ilk raporda kış ayları için hedeflenen yüzde 8.58`lik tasarrufun, ikinci raporda yüzde 0.9 olarak gerçekleştiği iddia edilmektedir.
Herhangi bir mühendislik hesaplamasında bu boyutta bir hata payının olması mümkün değildir. Sadece bu nedenle bile söz konusu raporları hazırlayanların kim oldukları ve uzmanlıkları, kullandıkları veri setleriyle birlikte acilen kamuoyuna açıklanmalıdır.
Gerçekte yüzde 6.2 artış var
Kaldı ki, gerçekler her iki raporda iddia edilenin de tersine, bir tasarruf değil artış olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve ilgili kurumların resmi raporları, uygulamanın gerçekleştiği 2016 kasım ve aralık ayları ile 2017 ocak-şubat ve mart aylarında elektrik tüketiminin önceki yıllara göre çok daha yüksek düzeyde artmış olduğunu ortaya koymaktadır. Resmi verilere göre uygulamanın yapıldığı kış aylarına bakıldığında bir önceki aynı döneme göre toplamda yüzde 6.2`lik artış gerçekleşmiştir.
Dahası söz konusu dönemde sanayi üretiminde elektrik tüketimini önemli ölçüde etkileyecek kadar bir büyüme söz konusu olmamıştır. Ayrıca hava sıcaklıkları da mevsim normalleri çerçevesinde seyretmiştir.
Dolayısıyla elektrik tüketim artışını mevsimsel koşullara ve sanayi üretimine bağlamak mümkün değildir.
Göz önünde bulundurulması gereken bir diğer faktör ise, hatırlanacağı üzere aralık 2016 ve ocak 2017’de doğalgaz santrallarında elektrik üretim krizi yaşanmış olmasıdır. İstanbul başta Marmara Bölgesi`ndeki sanayi bölgeleri dahil olmak üzere elektrik tüketiminin yoğun olduğu büyük bir bölgeye günlerce düzenli elektrik verilememiştir. Dolayısıyla bu aylardaki tüketim artışları, elektrik verilemediği için baskılanmıştır.
Tüketim miktarlarında bir tasarruf olmadığı açıktır. Parasal bir tasarruftan söz edilebilmesi için ise her şeyden önce fazladan ortaya çıkan elektrik tüketiminin maliyetinin de dikkate alınması gerekir. Eğer uygulama ile mali olarak böyle olumlu bir etki söz konusu olsaydı, her üç ayda bir yenilenen tarifelerde tüketiciye yansıtılan birim maliyetlerinin de düşürülmesi gerekirdi. Halbuki 1 Ocak 2016 tarihinde meskenlerdeki tek zamanlı tarifeye yüzde 6.8 zam, 3 zamanlı tarifedeki gündüz saatlerindeki kullanıma yüzde 12.8, puant tarifesine yüzde 9.1 ve sözüm ona teşvik edici fiyat olarak öne sürülen gece tarifesine ise yüzde 19.6 zam yapılmıştır. Benzer durum ticarethaneler için de geçerlidir. Yani puant saatlerdeki tüketimi azaltmak için önerilen 3 zamanlı tarife bile amacından saptırılmıştır.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaz saatinin kalıcı hale getirilmesine ilişkin görüşmelerde kişi başına tüketimin azaldığı görüşüyle tasarruf edildiği savunulmuştur. Sanayinin tüketimini yok sayan kişi başı tüketim hesabıyla tasarruf edilebileceği düşünülemez. Zaten bu gerekçe de elektrik tüketiminde yaşanan artışı açıklamaktan uzak olduğu gibi sanayinin tüketimini yok sayan bir yaklaşımdır.
Amaç tasarruf değil, tüketimi artırmak
Sonuç olarak resmi veriler ışığında uygulama döneminde tüketimin azalmadığı, puant değerin düşürülmediği, elektrik fi yatlarında bir ucuzlamanın olmadığı net bir şekilde görülmektedir.
Yaz saatinin kalıcı hale getirilmesine gerekçe gösterilen İTÜ raporları kamuoyuna açıklanmamaktadır. Kaldı ki, ekonomik durgunluk nedeniyle düşmesi beklenen elektrik tüketiminde azalma değil artış olmuştur.
Ortaya çıkan fazla tüketim nedeniyle elektrik üretim şirketleri daha fazla üretip satmışlar, dağıtım şirketleri daha fazla elektrik satmışlar; özetle üreticiler ve dağıtım şirketleri kâr etmişler ve ülkemiz sadece beş ayda 2.8 milyar TL`lik bir zarara uğratılmıştır.”
Saatler 28 Ekim 2018’de geri mi alınacak!
Bakanlar Kurulu’nun geçen hafta sonu Resmi Gazete’de yayımlanan kararıyla yaz saati uygulamasının 2017-2018 kış döneminde de devam ettirileceği belirtildi. Bu, Danıştay’ın kararından sonra zaten beklenen bir adımdı.
Ancak Bakanlar Kurulu kararında dikkati çeken, saatlerin 28 Ekim 2018’de bir saat geri alınacağının belirtilmesi oldu.
Birkaç basit soru soralım:
Eğer sürekli yaz saati uygulamak Türkiye için iyiyse ve tasarruf sağlıyorsa, gelecek yıl bundan niye vazgeçeceğiz?
Yoksa gelecek yıl 28 Ekim’e birkaç gün kala yeni bir kararname ile “Vazgeçtik, yaz saati uygulamasını devam ettireceğiz” mi diyeceğiz?
Ya da torba yasaya eklenecek maddeyle artık Bakanlar Kurulu kararına gerek olmaksızın yaz saatini sürekli hale getirip 28 Ekim 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararını işlevsiz mi kılacağız?
Belli ki gelecek yıl 28 Ekim’de normal saate geçmeyecek, saatleri geri almayacağız. Hafta sonu yayımlanan kararnamede 28 Ekim 2018’de saatlerin geri alınacağını ifade etmek şu anki mevzuata göre yasal zorunluluk. Mevcut mevzuat, Bakanlar Kurulu’na saatleri ileri alma ve bunu yaparken geri alma tarihini de açıklama zorunluluğu getiriyor. Yapılan bundan ibaret...