Emlak vergisi ve uygulamada bazı sorunlar
Bilindiği gibi, emlak vergisi, servet üzerinden alınan vergilerin en eski ve hemen hemen her ülkede uygulanan örneğidir. Kişilerin vergi ödeme gücünün göstergelerinden olan bina ve arazi gibi taşınmaz servet unsurları vergilendirilir. Geçen haftaki yazımızda Emlak alımında bildirim verme süresi ve önemi, Emlak Vergisi'nin oranı ve sıfır oran uygulamasında sorunlar, hiçbir geliri olmayan mükelleflerin geliri olmadığını belgelemelerinin zorluğu konularına değindiğimiz yazımıza indirimli vergi oranlarının uygulaması ile bina ve arazi vergilerinde zamanaşımı süresinin başlangıcındaki belirsizliği ele alarak devam edeyoruz.
İndirimli vergi oranının uygulanması ile ilgili diğer hususlar
a) İndirimli vergi oranının uygulanması için meskende bizzat oturma şartı aranmamaktadır. Bu nedenle, sahip olduğu tek meskeni kiraya verip, kirada oturanlar da diğer şartlan taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından faydalanabileceklerdir.
b) 200m2'yi geçmeyen tek meskene hisse ile sahip olunması halinde indirimli vergi oranı, meskenin vergi değerinin hisseye isabet eden kısmına uygulanacaktır.
c) Birden fazla meskeni olanların veya birden fazla meskende hisseye sahip olanların meskenlerine indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır.
d) Muayyen zamanlarda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler için söz konusu indirimli vergi oranının uygulanması mümkün değildir.
e) Sosyal güvenlik kurumlarından emekli, dul, yetim, ölüm ve maluliyet aylığı alanların, bu aylıkları dışında başka gelirlerinin bulunması halinde, bunların meskenine indirimli vergi oranı uygulanmayacaktır. Mükelleflerin gelir getirmeyen işyeri, arsa ve araziye sahip olmaları, indirimli vergi oranından yararlanmalarına engel teşkil etmemektedir.
f) İndirimli vergi oranından yararlanan mükelleflerin, bu orandan yararlanma ile ilgili şartlardan herhangi birini kaybetmeleri halinde, bu durumu mükellefiyetlerinin bulunduğu belediyeye bildirmeleri gerekmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan emekli aylığı alan tek meskene sahip mükelleflerin, diğer gelirlerine bakılmaksızın vergi istisnasından yararlandırılmaları, ülkemizin bu günkü gelişmişlik seviyesinde, sosyal adaletin sağlanmasına önemli bir katkı olurdu.
Bina ve arazi vergilerinde zamanaşımı süresinin başlangıcındaki belirsizlik
Emlak Vergisi Kanunu’nun 40'ıncı maddesine göre, bildirim dışı kalan bina ve arazinin vergi ve cezalarında zamanaşımı, bu bina ve arazinin bildirim dışı bırakıldığının idarece öğrenildiği tarihi takip eden yılın başından itibaren başlar.
Emlak vergisi dışında diğer vergi kanunlarında zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri esas alınmıştır.
Vergi Usul Kanunu'nda zamanaşımı 113 ve 114'üncü maddelerinde düzenlenmektedir. Vergi Usul Kanunu'nun 113'üncü maddesine göre zamanaşımı: belli bir sure geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır. Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder. Maddenin bu kesin ifadesine göre, zamanaşımı tüm ilgilileri bağlar.
Vergi Usul Kanunu'nun 114'üncü maddesi ise zamanaşımı sürelerini düzenlemiştir. Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş (5) yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Zaman aşımı ancak, takdir komisyonuna başvurulması halinde durur, takdir komisyonu karan vergi dairesine verildiğinde yeniden işlemeye başlar ve hiçbir şekilde işlemeyen süre bir yıldan fazla olamaz.
Emlak vergisi uygulamasında ise zaman aşımı süresinin ,bildirimde bulunulmaması halinde başlangıç tarihi belirsizdir. İdare yirmi yıl sonra tespit yaparsa yada emlak vergisi mükellefi bildirimde bulunursa bu tarihten sonra zamanaşımı süresi işlemeye başlayacak ve beş yıl sonra zamanaşımına uğrayacaktır.
Emlak vergisinde de, diğer vergi kanunlarında olduğu gibi zamanaşımı süresi Vergi Usul Kanunu'ndaki genel hükümlere tabi olmalı; bu mümkün görülmüyorsa idarenin tespit yapabileceği süre belirli olmalıdır. İki-üç yıl gibi. İnternet gibi ileri teknolojinin sağladığı imkanlar göz önünde tutulduğunda bu ek süreye de ihtiyaç yoktur. Aksi halde vergi hukukundaki hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesinden uzaklaşılmış olur.