Elektronik devrimin tanığı olmak (1)

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

 

Önce gül ağacından kasası olan lambalı Aga marka radyo ile ilgilenmiştim. İçini görmeye çalışmış, nasıl çalıştığını anlamaya gayret ederken, tam bozmak üzere (!) hızla yol almışken neyse ki transistörlü radyolar devri başlamıştı! Koca radyo küçülmüş, el kadar bir şey olmuştu. Gerçi sesi ötekisinin gümbür gümbürlüğü yanında biraz sinek vızıltısı gibi kalıyordu ama olsun, taşıması kolaydı, artı pilleri vardı, bahçemize götürüp yemek yerken orada bile akşam ajansını dinleyebiliyorduk.

Minibüs muavinlerinin "Topkapı, Sağmacılar, Bereeeç'teen" (Bereç o zamanlar pil üreten bir fabrikaydı) diye bağırdıkları günlere çok yoktu... Artık radyo lambalarını bırakmış, pillerle ilgilenmeye başlamıştım. Dış yüzeyleri kâğıt kaplı, hemen hepsi akan o iptidai piller… Onları bir bıçakla kesip içlerini görebilmek, alttaki ellerimi boyayan siyah şey'i anlayabilmek uğraşlarından  kısa sürede sıkılmış, gözümü evimizin transistörlü radyosuna dikmiştim... Önce bir tornavida ele geçirmiş, sonra arka kapağını sökünce karşıma çıkan kablolar, dirençler, transistörler, kondansatör ve potansiyometreleri daha anlayabilmek için Karaköy'deki Selânik Pasajı'ndan bir havya ve lehim telleri satın almaya karar vermiştim... Tabii bu alışverişten sonra da söküp lehimlemek devri başlamıştı... Neyse ki transistörlü radyoların fiyatları hızla düşüyordu da babam, bozulanların sayısının yükselmesine pek sesini çıkarmıyordu...
Radyoları pikaplar, teypler izlemişti... Artık elektronik devrelerden biraz olsun anlayan, hatta işi anfi yapımına kadar götüren, arkadaşlarının bozulan aletlerini tamir etmeye çalışan birisi olmuştum. Odamdaki küçük kutularda yedek transistörler, dirençler, kondansatörler bulunuyordu. Lehim kokusuna da epey alışmış, çubuk lehim aletinden tabanca biçiminde daha gelişmiş olanına geçmiştim...

Evin siyah-beyaz televizyonu dışında içinde elektronik devreler barındıran hemen her aleti karıştırıyordum. İçinden şemalar çıkarsa onları inceliyor, daha fazla bilgi sahibi olmaya çalışıyordum...
Yıllar yılları kovalıyordu... Bilgisayar sözcüğünü duymuş ve Türkiye 'de bilgisayar kullanımının Karayolları Genel Müdürlüğü'nde, 1960 yılında başladığını öğrenmiştim. Bu, birinci nesil, lambalı bir bilgisayardı. Her biri 10 karakter ve 1 işaretten oluşan 2 bin sözcüklük tambur belleği bulunuyordu, dakikada 78 bin toplama- çıkarma, 5 bin çarpma ve 138 bin mantıksal karar verebilme özelliği vardı, delikli kart ile bilgi girişi yapılıyordu. Ve kocaman bir katı dolduracak kadar büyüktü. Nasıl olduğuna, nasıl çalıştığına ilişkin merakım yıllar sonra İstanbul Teknik Üniversite'de - bu kez bir oda büyüklüğüne inmiş, ancak yine delikli kartlarla çalışanı - görünce biraz olsun giderilmişti...

Tabii onu açıp nasıl çalıştığına tanık olma şansım hiç olmayacaktı!
Mekanik daktilolarla yetindiğim yıllar başlıyordu. Teypler küçülmeye başlamış, kaset devrine geçilmişti... Söküp araştırma hevesim de pek kalmamıştı. Nasıl çalıştıklarını okuyarak öğrenmeye çalışıyordum... En iyi kayıt yapılabilecek kasetler hangi markaydı? Memorex'lerin reklamında Ella Fitzgerald gerçekten sesiyle bir bardağı çatlatmış mıydı? Pink Floydların, Deep Purpleların konserlerindeki ışık oyunlarına rağmen televizyon kameraları nasıl çekim yapabiliyorlardı? TRT 3 fm kanalından stereo yayına geçtiğinde bu nasıl gerçekleşmişti?

Bu ve benzeri yüzlerce sorunun yanıtlarını araştırıyordum...
Seneler geçiyor, elektrikli daktiloların keyfini ve kolaylığını yaşarken sevgili dostum Nevzat Işıltan'ın ödünç verdiği ilk dizüstü bilgisayarlardan birinde pratiğimi artırıyordum. Hocam, yaşça benden çok büyük, elektronik merakında ise çok daha ileride olan İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde birinci flüt Kâmil Şekerkaran'dı. Microsoft'un ilk işletim sistemi olan MSDOS'u ondan öğrenmiştim. Windows yeni yeni kullanılmaya başlanılmıştı. Bu arada da Amiga'lara hayran olmama rağmen 1982 yılında piyasaya sürülmüş 16 KB'lik RAM'li Sinclair ZX Spectrum'un başlangıç modelini taksitle alarak kendime ait bir bilgisayara kavuşmuştum…
Ama teknoloji hızla ilerliyordu, bakalım gelecek yıllarda neler olacaktı? Haftaya devam edeceğiz...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar