Elektrikte şahsi suça kütlesel ceza!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

 

 

Ceza hukukunda iki temel ilke var: 1-Suç ve cezada kanunilik, 2- Ceza sorumluluğunda şahsilik. Yani, suç da ceza da kanunla tanımlanacak, kanuna dayanacak. Cezayı da suçu işleyen şahıs çekecek; o şahıs ve fiille uzak yakın ilgisi olmayanlar değil!
Temel ilkeleri başka bir ifadeyle şöyle formüle edebiliriz: Kimse, ilgili kanun veya kanunlarda suç sayılmayan eylem veya fiillerden dolayı cezalandırılamaz. Şu bilgiyi de ekleyelim: Ceza hukukunun evrensel nitelikli bu ilkeleri, mesela vergi hukukunda veya "ceza yaptırımı" içeren diğer hukuk ve kanun alanlarında da geçerlidir.
Genel hukuk teori ve pratiğinin özünü oluşturan bu ilkeler, Türkiye'de özelleştirmelerle elektrik dağıtım şirketleri lehine inşa edilen enerji hukukunda geçerli değil. O hukukta "şahsi suça kütlesel ceza" ilkesi geçerli!
Şöyle: Özel elektrik dağıtım şirketlerince tüketim faturalarına yansıtılan ve tümü kullanıcının cüzdanına yıkılan kayıp-kaçak bedeli ile sayaç okuma bedeli, temel hukuk ilkeleri ışığında 1- kanunsuz, 2- suçun ve cezanın şahsiliği ilkesine esastan aykırı.

Kanunla değil idari kararla
Elektrik kullanıcılarını, özelleştirmelerle "bağlandıkları" dağıtım şirketlerine kayıp kaçak ve sayaç okuma bedellerini ödemek zorunda bırakan kamu otoritesi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK). Kurumun bu uygulaması kanuna değil, idari kararlara dayanıyor.
EPDK, elektrik piyasasını düzenleyen ve yöneten kamu otoritesi sıfatıyla görev, yetki ve sorumluluklarını yürürlükteki 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu hükümlerine göre yerine getiriyor. Sorun da burada; kanun dağıtım şirketlerine kayıp-kaçak, sayaç okuma gibi, aslında kendilerinin üstlenmesi gereken bedelleri tüketiciye yükleme hakkını vermiyor, böyle bir hüküm yok.
Peki, Elektrik Piyasası Kanunu ile tanımlanmamış bu bedeller neye göre alınıyor? EPDK'nın karar ve icra organı olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun idari kararlarıyla alınıyor. Tüketici mahkemelerinin "kanunsuzdur, iade edilsin" kararlarına, Danıştay'da açılan davalara rağmen milyarlarca lira dağıtım şirketlerine zahmetsiz kaynak oluşturuyor.
Kaynak ne kadar mı? Sadece 2011 yılında bu yolla alınan kayıp-kaçak bedeli 2 milyar 700 milyon, sayaç okuma bedeli 129 milyon olmak üzere toplam 2 milyar 829 milyon TL. Burada soru şu: İdare, kanuna dayanmayan işlem ve yaptırım tesis edebilir mi, idare hukukunda böyle bir ilke var mı?     

Anayasaya da aykırı

Kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Çünkü;
"Anayasa Madde 11: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
"Anayasa Madde 73/3- Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
"Anayasa Madde 172- Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.
Anayasaya en üst düzeyde yansıyan temel hukuk ilke, kural ve hükümler bu kadar açık ve kesin. Tüketici yargısı bu bedelleri gerek hakem heyetleri gerekse mahkemeler tarafından "kanunsuz" buluyor, şimdiye kadar alınan paraların iadesine karar veriyor.
Yargı kararlarına rağmen kamu otoritesinin bu sorunu çözmemesi ayrı bir merak ve tartışma konusu. Zaten tartışılıyor, tepki çekiyor. Çünkü, teknik bir sorun var: yargı kararları bireysel hüküm ifade ediyor. Genelleşmesi mümkün değil. Mağdur olanların tek tek dava açması gerekiyor ki bu da haksızlığın sürdürülmesine imkan veriyor.
Bu yazıya TBMM'ye 1 Ekim'de sunulan bir kanun teklifi esin verdi. CHP İstanbul Milletvekilleri Bihlun Tamaylıgil, Umut Oran ve Dr. Sezgin Tanrıkulu'nun imzalarını taşıyan 2 maddelik teklif, hem bu haksız ve kanunsuz tahsilata son verilmesini ve şimdiye kadar alınan paraların iadesini, hem de 30 milyon elektrik abonesinin tek tek mahkemelerde dava açmasını önlemek amacını taşıyor.
Bakalım meclis bu haklı gerekçelere dayanan teklifi önemseyecek; özellikle kaçak kullanım ahlaksızlığının bedelini ahlaksızdan değil, dürüst aboneden çıkaran dağıtım şirketlerinin zahmetsiz finansman "musluğunu" kesecek mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013