Elektrik tüketicisini derhal serbest bırakın!
İki hafta önceki yazımızda elektrik abonelerinden kayıp- kaçak bedellerinin alınmaması, geçmişte alınan tutarların da 10 yıl geriye yürüyecek şekilde iade edilmesi yönündeki Yargıtay kararını ele almıştık. Kararı, “hayatın akışına ters” diye niteleyip yanlış bulduğumuzu söylemiştik.
Diyelim ki karar doğru, pratikte uygulanma şansı yok, o yüzden de bu yolla adaleti sağlamak imkansız. Çünkü 35 milyona yakın abonenin tek tek yargı süreci başlatması ve bunların sonuçlandırılması gerekiyor.
Bir hafta önceki yazımızın konusu da kayıp kaçak elektrik ile ilgiliydi. Belli belli bir miktarın altındaki elektrik tüketiminden para alınmamasını (ya da çok düşük tarife uygulanmasını), üzerindeki kısmın ise normal tarifeden faturalandırılmasını önermiştik. Çünkü bu sayede temel bir insan hakkı olduğu için kamusal yanı ağır basan elektriğin, sosyal tarife ile asgari düzeyde istisnasız herkese ulaştırılması sağlanmış hem de kaçak elektrik kullanımının azaltılması sağlanır demiştik.
Bugün yine kayıp kaçak elektrikten gidelim. Ancak araya bir yeni bilgi. Serbest tüketici limiti 500 kWh’lık indirimle, 4000 kWh’a çekildi. Yani elektriğini istediği satıcıdan tedarik etme hakkına sahip olanlar artmış oldu. Ancak mevzuatta, olağanüstü bir durum oluşmadığı sürece serbest tüketici limitinin bu yıl sıfırlanması öngörülüyordu.
Bize göre, ortada olağanüstü bir durum yok. Elektriğini istediği satıcıdan alma hakkının, kullanma imkanı bulsun ya da bulmasın, bir an önce bütün tüketicilere tanınması şart. Zira bunun kayıp kaçak bedeli tüketiciden alınır mı alınmaz mı kararıyla da bir ilgisi var. Ne ilgisi var demeyin hemen... Yargıtay’ın “elektrikte kayıp kaçak bedeli alamazsınız” kararının gerekçeleri arasında, bu hizmeti başka bir satıcıdan daha ucuza alabilme imkânının bulunmaması da yer alıyor.
Şayet bütün tüketiciler elektriği serbestçe istediği satıcıdan alabiliyor olsaydı, “fiyatlar serbest kardeşim, sen de git daha ucuza satandan al ya da kayıp-kaçak bedelini sana yüklemeyen tedarikçinin abonesi ol” diyebilirdiniz.
Oysa serbest tüketici limitini sıfırlamayarak, kendinizi, tüketiciye böyle bir şey söyleme hakkından mahrum etmiş durumdasınız.
Peki niye sıfırlanmıyor? Var elbette bazı gerekçeler ama ikna edicilikten uzak. İşte bunlardan birkaçı (varsa daha iyileri onları da dinleriz, ama);
1) Efendim dağıtım şirketlerinin altyapısı hazır değil. Kusura bakmayın ama tüketicilere bu gerekçeyi kabul ettiremezsiniz. Yıllardır hazırlansaydılar, ellerini tutan mı vardı?
2) Sıfırlasak bile zaten herkes pratikte bundan yararlanmayacak. Çünkü şu anda tarifeler zaten düşük...
Bakın hele... Size ne kardeşim, siz imkanı tanıyın, yararlanıp yararlanmamak tüketicinin bileceği iş. Madem serbestleşme işe yarayacak diye özelleştirdiniz, piyasa hazretlerinin asabını bozmayın. Açın önünü, herkes kararı kendisi versin.
Evet, unutmuş değiliz. Geçen haftaki yazımızda, dağıtım şirketlerini şaşırtacağımızı yazmıştık. Ama bugün de yerimiz bitti, onu sonraki yazılara bırakalım.
Yine de şunu söyleyelim. Serbest tüketici limitini sıfırlama önerimiz, sadece EPDK’ya bir çağrı değil, oyunun diğer aktörlerine de mesajlar içeriyor.
Dolayısıyla, geçen hafta şaşırtmayı vaadettiğimiz dağıtım şirketleri de şimdilik bu yazının mesajıyla yetinsinler...
Devam edeceğiz...