Elektriği metalaştırmak...
Türkiye’nin enerji sorununu tartışmak kanaat önderi kabul edilen insanların tekelinden çıkmış durumda.
Bürokrat, iş insanı, gazeteci ve akademisyenlerin yanı sıra bugün sokaktaki vatandaş da, mahalledeki esnaf da bir şekilde enerji tartışmasının içinde.
Yüksek doğalgaz ve elektrik faturaları gündeme geldiğinde, lafın ucu Türkiye’nin enerji sorununa, hatta bölge ülkelerindeki savaşların arka planında yatan senaryolara kadar uzanıveriyor.
Ve artık tartışmalar “Aslında Türkiye’de petrol var ama çıkarılmasına izin vermiyorlar” klişesinin çok ötesine geçmiş durumda.
Herkes farkında ki petrolde ve doğalgazda dışa bağımlılık, hatta gazda neredeyse tek ülkeye, Rusya’ya yüksek bağımlılık aşılması gereken bir sorun...
Hükümet ve kanun koyucu dışa bağımlılığı azaltmaya dönük çalışmalar içinde.
Enerji yatırımlarında yerli ve yenilenebilir kaynaklara avantajlar sağlanması bunlardan biri. Yerli kömüre dayalı tesisler destekleniyor, kömür sahaları elektrik santrali kurma karşılığında
özel sektöre açılıyor... Hidroelektrik, jeotermal, güneş ve rüzgar santrallerinin önü de açık.
Bunlar idari tasarruflar...
Bir de etkileri büyük oranda uzun vadede görülecek mevzuat değişiklikleri var...
Yeni Petrol Kanunu Tasarısı ile Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı, bunlardan en önemli ikisi... Aslında bunların hepsi yapılsa bile Türkiye’nin enerji konusunda dışa bağımlılıktan tamamen kurtulması zor. Bu yüzden, dışa bağımlılığı azaltmaya çalışmanın yanı sıra enerjide dışa bağımlılığın etkilerini ortadan kaldırmaya dönük çalışmalar da kilit öneme sahip...
Ve bu kilidi açacak anahtar da Türkiye’yi her türlü enerji kaynağının ve tüm enerji oyuncularının yarışacakları adil bir piyasa ortamına kavuşturmak...
Bunun yolu da Türkiye’yi bütün enerji kaynaklarının rahatlıkla pazarlanabildiği, enerjiyle ilgili faaliyetlerin rekabet ortamında yürütülebildiği bir ekonomi haline getirmekten geçiyor. Madem Türkiye ciddi bir enerji tüketicisi, o halde bunun avantajlarını da kullanabilir.
Elinde enerji adına satacak bir şeyi olan dünyada her kim varsa, Türkiye’yi mutlaka kapısından içeriye adım atılması gereken bir pazar olarak görmesi sağlanabilirse bu mümkün...
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ile Petrol Kanunu Tasarısı’nın ikisinde de bunun ipuçları var.
Yeni Petrol Kanunu ile arama ve üretime dönük sermaye girişinin hızlandırılması amaçlanıyor.
Elektrik Piyasası Kanunu da, herkesin ortak paydası olan elektriği, fiyat-risk analizi ve tahminine konu edilebilen bir metaya, yani serbest ticarete ve vadeli işlemlere konu bir ürüne, dönüştürmeyi hedefliyor.
Ve bir ürünün metalaşması, onun üretimine yönelik yatırımların önünün açılması için gerek şartlardan biri. Tabii bu gerek ama yeter şart değil.
Sürdürülebilirlik gözden kaçırılmaması gereken bir faktör artık... Yani çevreye duyarlılık...