El konan şirketlere kayyum ataması ciddiyetle ele alınmalıdır
FETÖ soruşturmasına bağlı olarak Sulh Ceza nahkemesi hakimleri milyarlık şirketlere el koyma kararı alıp, hemen kayyum atamaları konusuyla ilgili, şirket yöneticisi bir çok işadamı ve kamuda önemli görev yapmış bir barokrat dostumla konuştum. Söylediklerini şöyle özetleyebilirim: “Bir şirkete sulh ceza mahkemesi el koyabilir, ama atanacak kayyumlar şirketin üretim yaptığı alanda ehil kişler olmazsa telafisi mümkün olmayan zararlara ortaya çıkar”
Söylenenleri değerlendirmeleri aktarayım:
Bir sanayici dostum, “Ben sadece kendi iş alanımı bilip yönetebilirim. Başka sektörde kayyum olamam. Onun için Sulh Ceza hakimlerinin el koydukları şirketlere kayyum atamalarını mutlaka sanayi odalarıyla birlikte yapmalılar.El konan şirketi ehil ellere teslim ederek üretimini sürdürmesini, istihdamını devam ettirmeyi başarabilmelidir. Aksi halde sadece şirket yönecicileri değil, çalışanları ve işbirliği yaptığı diğer şirketler de cezalandırılmış olur” dedi.
Kayyum sözcüğünün sözlük anlamına baktığımda dostuma hak verdim. Çünkü sözlükte kayyumun karşılığı olarak, “Belli bir malı yada işi yönetmek için görevlendirilen ehil kişi” tanımı yer alıyordu.
Bir başka sanayici dostum, “Bu el konan dev şirketlerin büyüklüğündeki işletmelerin sadece günlük nakit akışının bile yönetilmesi çok önemli bir bilgiyle mümkündür. El konma zaten şirkette bir travmaya neden olacaktır. Eğer atanan kayyumlar o alanda uzman kişiler olmazsa, şirketin batmasına, içinin boşaltılmasına, işçilerinin işsiz kalmasına, devletin vergi gelirini kaybetmesine yol açarlar. Şirket içine düştüğü travmadan çıkamayacakları için batar. Şirketi ayakta tutup, üretimini sürdürmesini ancak, aynı sektörden atanmış, sektör bilgisi ve deneyimi olan kayyumlar sağlayabilir. Mahkemelerin el koymalarının ardından hemen rastgele kayyum atamaları ilerde bu şirketler için olumsuzluklara neden olacaktır.”
Bir dönem kamuda önemli görevde bulunmuş bir bürokrat dostum, “Türkiye’de kurumsallaşmalar sanayide son dönemde gündeme geldi. Patronlar şirket yönetimlerinde dışardan birçok uzman desteğiyle devam ediyorlar. Kendilerini finansal ve üretim kararları için denetim şirketleriyle ortak kararlara mecbur hissediyorlar.Böyle bir yönetim yapısında olan şirketlere el konulup kayyum atanırken bu durum unutulmamalıdır. Şirketin kurumsal gelişimi göz önüne alınıp, kayyum atamaları buna uygun yapılmalıdır. Aksi halde el konan şirketler batar sistem dışına çıkar.”
Yaşın yanında kurunun yanmaması, KHK’ların ekonomiye zarar vermemesi konusunda hükümetten de çeşitli açıklamalar yapıldı,yapılıyor.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, üç aylık Kanun Hükmünde Kararname uygulaması kararının alınmasının ardından, KHK’lardan ekonominin zarar görmeyeceğini, durgunluk yaratılmayacağını açıkça dile getirdi. Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş ise KHK uygulamalarının ilk haftasında uyarma gereğini duyarak, “Operasyonların başladığı gün bir şeye dikkati çektim. O da bu olayın cadı avına döndürülmemesi ve ekonomik işleyişe zarar vermemesi” diye açıklama yaparak kaygısını dile getirmişti.
Milyar liralık, binlerce çalışanı olan şirketlere FETÖ’cülük suçlamasıyla el konulup kayyum atanırken gerekli titizlikle hareket edilmesi gereğini, hükümet üyelerinin açıklamaları da ortaya koyuyor. Ancak, şu an el koymaların ardından yapılan kayyum atamalarının bu titizlikte olmadığını, konuştuğun sanayici dostlarım da ifade ettiler. İlerde zararlar doğmaması için, kayyum atamalarını mahkemelerin sanayi odalarına danşarak, sektörün ehli kişilerin seçilerek yapılmasını önerdiler. Bu görüşe katılmamam mümkün değil.
Hükümet içersinde ekonomiden sorumlu bakanların el konan şirketlere bugüne kadarki kayyum atamaları uygulamalarını incelediklerinde benzer sonuca varıp, kayyum atamalarında sektörel ehliyet arayacaklarına inanıyorum...