El adamıyla ortaklık…
"Türkiye'nin geleneksel yapısı içinde şirketlerin normal iktisadi ve ticari gerekçelerle birleşmeleri çok zor olmaktadır. 5520 sayılı kanuna eklenen geçici madde ile küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) mali yapılarını güçlendirmek, ölçek verimliliği sağlamak, rekabet ortamına uyum kapasitelerini güçlendirmek, istihdam düzeylerini artırmak ya da korumak gibi amaçlarla birleşmelerinin vergi yoluyla teşvik edilmesi amaçlanmaktadır."
"Bu şekilde reel sektörün yeniden yapılanmasına katkıda bulunulacak, daha sağlıklı ve rekabetçi şirketler oluşturulabilecektir. Bu sağlıklı şirketlerde üretimin, istihdamın ve ihracatın artırılması, yabancı ortaklar ve profesyonel yöneticiler nedeniyle kurumlaşmanın sağlanması, buna bağlı olarak bu şirketlerin kayıtlı ekonomi içinde çalışmalarının temini ile vergi gelirlerinin olumlu yönde etkileneceği öngörülmektedir."
Bu paragrafları, KOBİ'lerin 31 Aralık 2009 tarihine kadar birleşmeleri halinde, birleşmeden doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesini düzenleyen tasarının "Genel gerekçe"sinden aynen aktarıyorum. Tasarının haziran ayında TBMM'den geçerek kanunlaştığı ve yürürlüğe girdiği biliniyor.
İddia büyük ama…
Sanayide, ticarette, hizmetlerde ekonominin "hücrelerini" oluşturan KOBİ'lerin yüzde 90'a yakınını 1 ile 9 çalışanlı "mikro" işletmeler oluşturuyor. Bunların bir kısmı gelişmek, büyümek istiyor; uğraşıyor, didiniyor, yenilik peşinde koşuyor, bulunduğu noktadan dünyaya sıçramaya çalışıyor ve başarıyor. Örneklerini biliyoruz.
Çoğunluk ise "kaderine razı" görünüyor. "Bir lokma, bir hırka" mistisizmiyle beslenen bir "iş ve işletme felsefesine" adetâ tutkuyla bağlılar. Ekonomideki değişime karşı son derece dirençliler! Küçük ölçekten orta ölçeğe, oradan büyük ölçeğe doğru büyümeyi belki arzu ediyorlar; ama gerekli çabayı göstermiyorlar.
KOBİ birleşmelerini vergi indirimi yoluyla özendirmeyi amaçlayan kanunun gerekçesinde vurgulanan "Türkiye'nin geleneksel yapısı…" tam da bu tabloyu özetliyor. Hükümetin gerekçeye yansıttığı iddia çok büyük ve güçlü; KOBİ dünyasına egemen "geleneksel zihniyetin" bir yerinden kırılmasını hedefliyor.
Zihniyet küçük!
Yeri geldiğinde değiniyorum: En iyi kanun sahada en iyi sonucu veren kanundur! En iyi teşvik de öyle… Ne yazık ki, birleşme teşviki sahada en kötü sonucu veriyor. O kadar ki, ne yerelde ne genelde bu konuda herhangi bir bilgi yok.
Ama kesinlikle bilinen şu: KOBİ dünyası ortaklık kültürüne hâlâ çok uzak, birleşme bilincinden yoksun. Bu teşvik bırakın eylemi, gereken ilgiyi bile uyandıramamış. Yani, teşvik gerekçesindeki iddia çok büyük de… KOBİDER Başkanı Nurettin Özgenç'in ifadesiyle "el adamıyla ortaklık olur mu, bu yaştan sonra başkasının nazını çekemem" ile özetlenebilecek "geleneksel zihin modeli" çok küçük!
Fakat, bu teşvikin bir yararı da oldu: Sahada işe yaramadı; ama KOBİ dünyasında birleşme dinamiğine karşı gösterilen zihin ve felsefi direncin basit bir vergi indirimiyle, altı ayda kırılamayacağını gösterdi. Çünkü, olumsuz gelenekleri köklü değişimlerle yeniye dönüştürmek bir süreç meselesi.
Değişim sürecini doğru kurgulamak ve sabırla yürütmek de bu konuda daha etkili bir teşvik sistemini oluşturmakla mümkün. Öyle bir cazibe yaratılmalı ki, KOBİ'ler ortaklık edecek, nazını çekecek "el adamlarını" aramaya başlasın!