Ekümenik futbol hukuku ve Ankaraspor olayı

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Bilindiği üzere Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)'nun 6 Ekim 2009 tarihinde almış olduğu bir karar ile Ankaraspor bir alt lige düşürüldü. TFF'nun almış olduğu kararın gerekçesi ise daha sonra TFF'nun web sayfasında ve gazetelerde açıklandı. Buna göre, Kulüplerin ve TFF kapsamındaki birliklerin yapısına ve tesciline ilişkin esaslar ile TFF Statüsü'nün 18/3. ve 76/6. maddelerinde belirlenmiş olan "Hiçbir gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir müsabaka ya da turnuvanın dürüstlüğünü herhangi bir biçimde zedeleyecek şekilde birden fazla kulübü yönetemeyecekleri veya kontrollerini elinde bulunduramayacakları"hükmü gereğince Ankaraspor küme düşürüldü. Bu hükme gerekçeyi oluşturan maddeleri aşağıda sizlerle paylaşıyoruz.

Bu maddeler aşağıda yer almaktadır.

TFF statüsü:

Madde 18-3 Hiçbir gerçek veya tüzel kişi (holding şirketleri ve grup şirketleri de dahil) herhangi bir müsabaka veya turnuvanın dürüstlüğünün tehlikeye düşmesine neden olacak şekilde birden fazla kulübün veya grubun kontrolünü elinde bulunduramaz.

Madde 76 - 6 Hiçbir gerçek veya tüzel kişi (holding şirketler ve bağlı kuruluşları dâhil) herhangi bir müsabaka ya da turnuvanın dürüstlüğünü herhangi bir biçimde zedeleyecek şekilde birden fazla kulübü yönetemez veya kontrolünü elinde bulunduramaz.

Kulüp tescil talimatı:

Madde 17 -

(1) Gerçek veya tüzel kisiler, aynı ligdeki birden fazla kulübün hakim hissedarı veya yönetim kurulu üyesi olamazlar.

(2) Çoğunluk hisseleri veya yönetime hakim hisseleri aynı gerçek veya tüzel kisiliğe ait kulüpler aynı ligdeki müsabakalara istirak edemezler. Bu sekildeki kulüplerden birinin sportif basarısızlık sonucu bir alt lige düsmesi halinde bu kulüpler aynı ligdeki müsabakalara istirak edebilirler.

(3) Ayrı liglerde takımları bulunan söz konusu kulüplerden birinin sportif basarı göstererek bir üst lige çıkması halinde, aynı ligde müsabakalara istirak etme hakkını kazanacaksa, bu kulüp bir üst lige çıkamaz. Ayrıca basarısının gerektirdiği herhangi bir ayni veya nakdi getiri bir sonraki sırada bulunan kulübe verilir. Bu halde, puan durumuna göre bu kulübün altında bulunan kulüp bir üst lige çıkma hakkını elde eder. TFF tarafından düzenlenen kupa müsabakalarında da bu türden takımların aynı gruplarda yer almamalarına özen gösterilir.

Kulüplerin taahhüt ve yükümlülükleri de TFF Statüsünde uluslararası düzenlemelere paralel olarak açıkça düzenlenmiştir. TFF Statüsünün 4/2. maddesine göre, "Futbol alanında faaliyet gösteren her kişi ve kuruluş FIFA ve UEFA'nın statülerine, talimatlarına, düzenleme ve kararlarına ve ayrıca fair play kurallarına uygun olarak bağlılık, dürüstlük ve sportmenlik ilkelerine saygı göstermekle yükümlüdür." Yine TFF Statüsünün "Üyelerin Yükümlülükleri" başlıklı 13/1-a maddesine göre,"Kulüpler FIFA, UEFA ve TFF'nin statü, talimat, düzenleme ve kararlarına tam olarak uymak ve kendi statü, tüzük veya diğer düzenlemelerinde yer alacak bir hüküm aracılığıyla kendi üyelerinin de bunlara her zaman uymasını sağlamak" yükümlülüğü altındadır.

TFF'nun ilgili talimat ve yönetmelikleri gereğince gelecek yıl bir alt kümede mücadele etmek durumunda kalacak Ankaraspor'un çoğu oyuncusunun takımdan ayrılmak durumunda kalması, Ankaraspor'u Bank Asya Ligi'nde zor günlerin beklediğinin de bir habercisi.

Bu hafta bu konuya ilişkin görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız. Bunu yaparken de, Futbol Yönetimi ile Futbol Ekonomisi isimli kitaplarımızı birlikte kaleme aldığımız, Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) koordinatörü Doç.Dr. Kutlu Merih ile konuya ilişkin bir söyleşi de yapmış olacağız.

Soru: Geçmişte de Avrupa'da aynı gruba ait AEK ve Slavia Prag futbol kulüpleri de benzer bir olaya neden olmuşlardı? İsterseniz kısaca olaya burdan başlayalım. Bu vaka neydi? Nasıl sonuçlandı?

Yanıt: FIFA talimatları doğrultusunda UEFA'nın konuya ilişkin vermiş olduğu hükümlere bakıldığında; sahibi ve yönetimi aynı kişi ya da grup olan kulüplerde, olası aynı şampiyonaya iştirak halinde ancak bu kulüplerden sadece bir tanesi şampiyonaya katılabiliyor. Bu kural artık neredeyse yerleşik bir teamül haline gelmiş durumda. UEFA bu kararını FIFA'nın statülerine dayandırarak uygulamaya alırken; kendisine bağlı federasyonları da aynı uygulamaya yönlendirmiştir. Bu durum federasyonın kendi içlerinde bağımsız kararlar almasına olanak sağlıyor.

Ankaraspor Başkanı Ruhi Kurnaz'ın da örnek gösterdiği üzere evet geçmişte 1998 yılında yaşanılan bir AEK- S.Prag olayı var. Ve bu iki kulübün de o yıllarda çoğunluk hissesi ve yönetimi ENIC gruba aitti. ENIC gruba salt bu iki kulübün değil aynı zamanda İngiliz Tottenham kulübünün de çoğunluk hissesine sahipti. UEFA bu durumda AEK ve Slavia Prag'dan ancak birinin UEFA Kupası'na katılabileceğine ilişkin karar verdi. Bunun üzerine CAS'a giden ENIC grup, CAS'tan ek sure aldı. Bu süreçte de incelemesine devam eden UEFA'dan bu iki takımın bir şekilde birbirleriyle eşleşmemesi istendi. ENIC Group'un çoğunluk hisselerine sahip Vicenza'nın da 1997 yılında bu iki kulübe ek olarak aynı sezonda Kupa Galipleri Kupası'nda yer aldıkları dönemdeki UEFA kararlarını da gözden geçirdi ve 1999 yılında nihai kararını açıkladı. Nihai karardan evvel takımlar birbirleriyle karşılaşmadan şampiyonalardan elenmiş, ENIC Group da ihlalleri ortadan kaldırmaya yönelik hisse satışı girişiminde bulunmuştu. Sorun bu şekilde çözüldü ve 3 yıl öncesinin Slavia Prag-Tottenham UEFA kupası eşleşmesinde kurallara aykırı herhangi bir durum ortadan kalkmıştı.

Soru: Peki geçmiş yıllardaki İstanbulspor-Adanaspor; Kayserispor- Erciyesspor; Oftaş- Gençlerbirliği; Hacettepe-Gençlerbirliği uygulamaları neydi?

Yanıt: Evet TSL'de bu aykırı durumları yaşadık ama o yıllarda bugünkü talimat ve tescil kuralları yoktu? Bu statüler TFF'nun 12 Haziran 2009 tarihli Olağan Genel Kurul'unda kabul edildi. Ve bildiğiniz üzere de değişen TFF yasası içine bu kararlar daha sonra monte edildi. Yani anlayacağınız, gerekçeli kararda da belirtildiği üzere Ankaraspor'un ve Ankaragücü'nün ihlal ettiği maddeler daha önceden yoktu. Keza bir diğer ihlal edilen talimatname yani Kulüp Tescil Talimatnamesi'nin genel metni de yeniden değiştirildi. Örneğin, bu talimatnamenin daha önceki metninde kulüplerin hangi koşullarda birleşebilecekleri yer alırken; şimdi FIFA yönlendirmeleri doğrultusunda bir grup ya da kişinin birden fazla aynı kulüpte çoğunluk hissesine sahip olması ve yönetiminde bulunması durumunda nelerin yapılacağı yer alıyor.

Bu nedenle geçmişteki Adanaspor-İstanbulspor; Oftaş-Gençlerbirliği; Kayserispor-Erciyesspor ve Hacettepe-Gençlerbirliği olaylarına bu maddeler uygulanamadı. Ama bu maddelerin uygulanamamış olması, o uygulamaların da fair olduğunu göstermez. Aksine, TFF o durumlarda da gereken aksiyonu alabilirdi ve bunu engelleyecek herhangi bir durum da sözkonusu değild. Çünkü UEFA sana bu ekümenik yapıyı sağlamış zaten.

Spor Hukuku koruyucu ve önleyici olmalı!

Aslında bu olaylar da ortaya koyuyor ki, bu tür olayların önüne geçilebilmesi için bir çeşit koruyucu yönetim ve hukuk anlayışına da ihtiyaç var. Yani, böylesi bir uygulamaya daha başından izin vermemek ya da tescil için TFF'na başvurulduğunda "makul bir sure" vererek, sorunu çözümlemek futbolumuz açısından daha iyi olabilirdi. İşte biz bu bağlamda olayı sorgulamak ve değerlendirmek istiyoruz.

Bu tür olası risklere maruz kalmamak açısından Federasyon ve Kulüplerin önünde acil eylem planları duruyor. Günümüz futbolunda futbol kulüpleri, risk yönetimini artık futbolda da hayata geçirmek; bu doğrultuda kabul edilebilir riskleri alarak yollarına devam etmek zorundalar. Endüstriyel gelişim ve dönüşümün yaşandığı, sonuçta, kulüpler yüzmilyon dolarlara ulaşan devasa bütçeleriyle her türlü yönetim ve diğer riskleri hesaplayarak adımlarını atmak durumunda olan kulüplerin, en küçük riski bile göze alırken, ne tür sonuçlarla karşılacaklarını da ölçmek ve değerlendirmek durumundalar. Aksi taktirde, katlanılan riskler, varlıklarınızı yok edebilir ya da size oyun dışına itebilir.

Soru: Futbol federasyonu Tahkim Kurulu'nun 6 Ekim 2009 Kararı ile rasyonel bir futbol yönetişim sisteminde oluşması mümkün olamayacak bir olay gerçekleşti ve bir Süper Lig takımı olan Ankaraspor ligin başlangıç döneminde küme düşürüldü. Öncelikle olayı kurumsal yönetim ve futbol yönetimi açısından nasıl yorumlarsınız?

Akşar, seninle bu konularda çok önemli çalışmalar yaptık ve en son 2008 yılında da Futbol Yönetimi isimli kitabımızı yayınladık. Bu tür gelişmelerin olabileceğini o zamandan kitabımızda da öngörmüş ve futbol otoritesine regülatör bir kurum olması nedeniyle bazı önerilerde bulunmuştuk. Bunlara söyleşinin ilerleyen bölümlerinde teker teker değineceğim ama öncelikle bu konuya genel yaklaşımımı aktarmak istiyorum.

Ankaraspor'un Süper Lig'den düşürülmesiyle, futbol yönetiminde daha doğrusu kurumsal yönetimde defoları ortaya çıkartan ve bunun ardından gerçekleşecek olan zincirleme travmatik olaylar tetiklenmiş oldu. Böyle bir olay, rasyonel bir yönetişim sisteminde oluşamaz çünkü sistemdeki taraflar birbirlerinin yetki ve kapasitelerine saygılıdırlar ve böyle bir durumda olayın hukuki arka planı herkese açıktır ve bu süreç birlikte yaşanır. Ankaraspor ile MKE Ankaragücü arasındaki birleşme projesi yaklaşık bir yıldır gündemdedir, medyaya taşınmıştır ve bu konuda tarafların bilgisi dışında gizlice gerçekleştirilen kriminal bir durum söz konusu değildir. Futbola egemen olan bir umursamazlıkla bu olaydan alınması gereken derslerin alınmadığı ve futbolun hala "ben yaptım oldu" ekümenik hukuku ile yönetildiği anlaşılıyor.

Soru: Olayı bir de FIFA talimatları doğrultusunda ele alırsak; bir ligde mülkiyeti ve yönetimi aynı kişi ya da gruba ait iki takımın mücadele etmesi mümkün müdür? FIFA ne diyor bu konuda?

Yanıt: FIFA'nın bu konuda söyledikleri net ve çok açıktır. Burada asıl olan bir kişinin veya kurumun aynı anda iki kulüp üzerinde hakimiyeti olmaması değildir. Kaldı ki, bir kişi ya da grup iki ayrı kulübün sahibi ve yönetiminde olabilir. Buna engel yok ama aynı şampiyona da veya ligde bulunmaması gerekiyor, dürüstlük, şeffaflık ve izlenilirlik bakımından. Kaldı ki bu bir suç da değildir. FIFA'nın düşünceleri fair play ilkeleri doğrultusundadır. FIFA bu bağlamda lokal federasyonlara aynı kişinin veya kurumun hakimiyetindeki kulüplerin aynı şampiyonada yer almamaları gerektiğini tavsiye etmektedir. Bu tavsiyeler genelde uygulamada emir şeklinde algılanır. Böylesi durumlarda, iki takımdan birisinin farklı ligde yer alması sağlanmak durumundadır. Bunu tarafların yapması beklenir, ancak bu yapılmazsa Federasyon iki takımdan birisini küme düşürür. Bu durum böyledir. Ama benim vurgulamak istediğim daha başkadır. Ben böylesi bir uygulamaya daha başından TFF'nin müdahil olmamasını; ilgili kulüplere düzeltme için makul bir sure verilmemesini ve Federasyon'un ekümenik hukuk anlayışı içinde karar vermesini eleştiriyorum.

FIFA'nın meşruiyet açığı

Soru: Ama zaten FIFA, UEFA ve TFF ekumenik bir yapıya sahip olduklarına göre ekumenik bir hukuk anlayışı ile hareket edecektir. Bunun aksini nasıl bekleriz ki? Sizin bu konuda "Meşruiyet Açığı" saptamanız var. Biraz bu konuyu açabilir miyiz?

Yanıt: Bugün "Meşruiyet Açığı" sorunu uluslararası futbol düzeninin de gündemindedir. Futbolu düzenleyen uluslararası organizasyon FIFA'nın bir "Meşruiyet Açığı" sorunu var mıdır? Bize göre vardır ve bu durum BOSMAN ve OULMERS davalarında yargı tarafından da vurgulanmıştır. FIFA bu davalarda kendisinin uluslar üstü olduğunu ve ulusal mahkemelerde yargılanamayacağını, ticari bir kuruluş olmadığını, futbol kurallarının hukuk sistemine tabi olmadığını ileri sürmüştür. Bu iddialar yargıçlar tarafından kabul edilmemiştir. Bu süreç AB Spor Üzerine Beyaz Kitap yönergesi ile bir sonuca ulaşmış ve futbolun AB hukukuna tabi olduğu resmen kabul edilmiştir. FIFA kendinde varsaydığı ekümenik (yasalarüstü ) yetkilere sahip değildir bir "Meşruiyet Açığı" sorunu yaşamaktadır.

FIFA'nın ekümenik yapısı doğal olarak "ben yaptım oldu" anlayışının da filizlenip gelişmesine neden oluyor. Ehh durum böyle olunca lokal federasyonlar da aynı anlayışı kendi liglerinde çekinmeden uyguluyorlar. İşte bu işe karşıyım ben…Hiçbir kimse ve kurum hukuk üstü olamaz, olmamalı da…Hiç kimseyi dinlemeden, kurumsal yönetim ilkelerini göz önüne almadan, gerekli süreyi vermeden, "ben yaparsam olur" mantığıyla verilmiş bir karar. Başka çözüm yolu da bulunabilirdi. Burada amaç yarışmacı rekabete zarar vermemek ise, kulübe başka cezalar da verilebilirdi. Kulübü düşürmek işin en kolayı. Kulübün ortaklık ve yönetim yapısı değiştirilebilinir ve böyle de devam edilebilirdi.

Soru: Ankaragücü Başkanı Ahmet Gökçek medyada çıkan haberlere göre, her fırsatta "Ankaraspor ile bir oluşum istediklerini, ancak görüşmelerin kısır döngüye girdiğini; Ankara'dan şampiyon bir takımın çıkabilmesi için iki takımın bir araya gelmesi gerektiğini; Ankaraspor'un tesis, teknik kapasite ve gücünün bulunduğunu ancak seyircisinin bulunmadığını; bu nedenle Ankaragücü ile birleşerek bunu başarmak istediklerini; bunun gerçekleşmesi halinde Ankara'dan daha kuvvetli bir sesin çıkacağını" ifade ediyordu. TFF'nun ve UEFA'nın konuya ilişkin açık hükümleri bulunmasına ve üstelik te geçmişte bir AEK- Slavia Prag olayı yaşanmasına karşın, böylesi bir riski Ankaraspor yönetimi nasıl üstlendi? Ankaraspor yönetimi bu riski üstlendiğine göre TFF neden bu haberleri ihbar Kabul edip, daha baştan kulübü ilgili madde hükümleri doğrultusunda uyarmaya gitmedi? Burada sizce eksik ya da yanlış olan ne?

Yanıt: Tahkim Kurulu'nun 6 Ekim 2009 tarihli kararında olaya tahkim mekanizmasının gereği olan ciddi ve hukuk disipline uyan bir yaklaşım gösterilmediği ve bir tür TFF avukatlığı misyonu yüklendiği görülüyor. Karara gerekçe olarak gösterilen FIFA kuralları uzun bir süredir gündemdedir. TFF talimatlarının buna yeni uyum göstermiş olması geçmişte bu tür olaylara göz yumulmuş olmasının gerekçesi olamaz. Ayrıca FIFA kuralları Abramowitch veya Gillette tipi bir sermaye gücünün aynı ligde birden fazla kulübün mülkiyetine sahip olmasını önlemek amacı ile düzenlenmiştir. Bir ligdeki iki kulübün birleşme arzu ve iradesi farklı bir konudur ve TFF burada cezalandırıcı bir otorite olarak değil, bir hukuk danışmanı olarak süreç içinde uyarıcı ve bilgilendirici şekilde yer almalıdır.

Soru: TFF'nun kulüp birleşmesi sürecine daha önceden müdahale etmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? TFF maddeleri çok açık. TFF'nun buna rağmen yine dönüp sürece müdahil olması gerekiyor muydu? Yasayı bilmemek mazeret olmayacağına göre, Ankaraspor yönetiminin de önemli hataları var görünüyor bu konuda.

Yanıt: TFF kamuoyu gözü önünde gerçekleşen bir sürece seyirci kalmış ve sürece ani ve kahredici bir hamle ile dahil olmuştur. Kulüplerin birleşme ile ilgili diyalogları sürerken TFF caydırıcı veya doğru yöntemi gösterici bir irade ile sürece dahil olmalıydı. Bunun yerine TFF yönetmeliğine böyle bir davranışı cezalandıran maddeler ekleyerek bir tür olayın gelişmesini beklemiş ve sonunda olaya hukuk mantığının dışında asimetrik bir uygulama ile müdahale etmiştir. Buna bir tür "olaya karşı tuzak hazırlamak" yorumu da yapılabilir.

Eğer bir ligdeki iki kulüp birleşerek kurallara aykırı davranıyorlarsa ya ikisi birden cezalandırılmalı veya ikisi de cezalandırılmamalı fakat bu süreç engellenmeli idi. TFF ve tahkim kurulunun yaptığı tercihin herhangi rasyonel bir hukuk kuralı ile uyumlu olduğunu söyleyebilmek güçtür.

Soru: TFF Ankaragücü ve Ankaraspor'dan, Ankaraspor'un küme düşürülmesine karar verdi. Burada seçim konusunda TFF'nun tercihini nasıl yorumluyorsunuz?

Yanıt: Öncelikle CAS'ın AEK ve Slavia Prag olayındaki uygulamasına bir göz atalım isterseniz. TFF da buna bakarak karar vermiştir ve bence de doğrudur. CAS'ın AEK-Slavia örneğindeki kararı verirken; ENIC grup çözüm yoluna gitmeseydi, UEFA takım puan sıralamasına göre hareket edecekti. Puanların eşit olması durumunda da local ligdeki puan ve geçmiş performansa bakılarak karar verecekti. O dönem için AEK'nın puanı S.Prag'dan yüksek olduğu için AEK UEFA'daki yoluna devam etti. Federasyon da bu kapsamda karar aldı. Geçmişi daha güçlü olan takımı ligde bıraktı. Bu karar doğruydu.

Soru: İlgili kulüplere verilen 3 günlük süreyi nasıl değerlendiriyorsunuz? AEK ve Slavia Prag olayında UEFA kulüplere makul bir süre vermişti?

Federasyon Yönetim Kurulu tarafından hem Ankaraspor'a hem de MKE Ankaragücü Spor Kulübüne çekilen ihtarnamede genel hatlarıyla, TFF Statüsü 18 ve 76. Maddeleri ile TFF Kulüp Tescil Talimatı 17. Maddesine aykırı mevcut durumun düzeltilmesi için verilen 3 günlük sürenin, sorunun çözümünden daha çok, sorunun adeta bir oldu bittiyle halledilmesi için verildiği anlaşılıyor.

SONUÇ

Soru: Konuyu toparlayacak olursak, bu uygulamadan TFF'na ve kulüplere ne tür dersler çıkıyor? TFF satüsü açık olarak belli iken bir kulübün kendi varlığını riske edebilecek böylesi bir eylem içine gitmesine kurulları nasıl izin vermiştir?

Kurumsal yönetişim ve risk yönetim anlayışı eksikliği

Yanıt:

Öncelikle TFF uygulamasını biraz daha toparlayıcı ve koruyucu yapabilir; fair play'e aykırı ve daha da önemlisi ilgli talimatlara aykırı bir yaplanma içinde olduğu iddia edilen kulüplere daha makul bir sure verilerek, bu uygulamanın daha z bir hasarla atlatılması sağlanabilirdi.

Ancak burada bir diğer ve asıl önemli olan sorun, Ankaraspor'un ve Ankaragücü yönetiminin kurumsal yönetim anlayışı ile risk yönetim bilgisine ne kadar sahip olduğu ile ilişkili…Bir yönetim kurulu bir kulübü nasıl olur da, kurallar çok açık ve net iken, böyle bir felakete sürükleyebilir ki? Bu yöneticilerin sadece takım oyuncularına değil, aynı zamanda paydaşı olduğu taraftara ve ligdeki diğer kulüplere de karşı bir sorumluluğu bulunuyor. Şimdi oyuncular, teknik adam ve hatta kombine kartı olan taraftarın da hukuksal hakları var. Ve bunlar ne olacak şimdi?

Profesyonel meslek örgütlerinin bulunmayışı büyük sorun

Bu tür kararlar alınabilmesinin arkasında kulüplerin ve futbolcuların ciddi anlamda bir profesyonel meslek örgütlerinin bulunmaması yatmaktadır. Ayrıca bu pozisyon TFF ye özel yetkiler veren bir yasa gücü ile de desteklenmektedir. Kâr amaçlı bir sermaye kuruluşu olan Ankaraspor'un alına karar ile rekabet gücü engellenmiş ve ekonomik zarara uğratılmıştır. Ayrıca Ankaraspor futbolcuları da gelişmelerden mesleki kariyerleri açısından zarar görmüşlerdir. Bunu futbol hukukunun sportif rekabet kuralları ile yorumlamak uygun değildir. Ekonomik hukuk spor hukukundan farklıdır ve farklı tahkim kurallarına tabidir. TFF bu süreçte biraz daha koruyucu ve önlem alıcı uygulamalarla devreye girebilir, böylesi bir sorunun daha baştan önlemiş olabilirdi. TFF talimatlarının bulunuyor olması, buna da engel değildir. Sonuçta TSL'de böylesi bir olay hiç hoş olmamış ve futbol markamızı zedelemiştir. Aynı zamanda AB sürecinde ekonomik konular futbol hukukuna değil AB rekabet hukukuna tabidir. AB Adalet divanı bu konuda bir çok karar almış ve AB Komisyonu tarafından yayınlanan Spor Üzerine Beyaz Kitap bu olguyu tescil etmiştir.

Konuyu toparlarsak olayda bir çok mekanizmanın yanlış çalıştığı ve futbol hukukunun abartılı yorumlanarak kapsam alanı dışına çıkıldığı açıkça görülebilmektedir. Tahkim Kurullarının yetki alanları ve bunun medeni hukukla ilişkisi bir kere daha gözden geçirilmeli ve Tahkim Kurulları denetleme durumunda oldukları Federasyon yönetimlerinde bağımsız hale getirilmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar