Ekosistemin kan dolaşımına işletmelerin etkisi
İşletmeler dev bir ekosistemin çok etkili ve önemli birer parçası. Ekosistemi insana benzetirsek, işletmeler kan dolaşımına etki ediyor. İşletmelerin kan dolaşımına etkisini Podcast konuğum Sürdürülebilirlik Danışmanı Dr. Sezin Baysal Berkup ile konuştuk.
Dünyada ve Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlamasının ilk adımları nasıl atıldı? Uluslarası standartlar hangi şirketleri nasıl etkiliyor? TSRS Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları neler istiyor? Cevaplarını sordum. Raporlar aslında işletmeler için bir chek-up. Sürdürülebilirlik süreçlerine uyum kan akışının devam etmesini sağlıyor. Durum analizi ile başlayıp iyileşme süreci için atılacak adımlar belirleniyor. Raporlama standartlarına öncülük eden ve 1997 yılınıda kurulan GRI, ilk sürdürülebilirlik raporu kriterlerini 2000 yılında belirledi.
Türkiye’de özellikle uluslararası kurumlar finansal raporların yanında sürdürülebilirlik raporları da yayınlıyor, hatta artık entegre raporlar hazırlıyor. Mevzuat düzenlemeleri sonrasında ihracat yapan işletmeler de raporlama sürecinde hızla ilerliyor. Dr. Sezin Baysal Berkup 2025 yılında Avrupa’da geçerli olacak ve ilk aşamada verilen kriterlere göre ortalama 50 bin şirketi etkilemesi beklenen Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları önemine değiniyor.
Adım adım sürdürülebilirlik raporlaması
İlk sorular “Raporlama ile kimi hedefliyorum? Raporu yatırımcı için mi, diğer paydaşlarım için mi yapıyorum?” Ardından sürdürülebilirlik çalışmalarının kalbi olan “önemlilik çalışması” geliyor. İşletmemizin hangi alanda sürdürülebilirlik çalışması yapması gerektiğini anlıyoruz.
Berkup “Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması sürecini KGK öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabiliriz.” diyor. Mart 2023’te T.C. KGK Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu çatısı altında Sürdürülebilirlik Standartları Daire Başkanlığı kuruldu. Sonrasında Türkiye’de sürdürülebilebilirlik raporlamasında çok hızlı bir gelişim oldu. 1 Ocak 2024 tarihindeTSRS devreye girdi. Türkiye, belirli ölçekte de olsa kendi standartları ile işletmelerine sürdürülebilirlik raporlaması zorunluluğu getiren ilk ülke oldu. Bu durum ihracatta Türkiye şirketlerine büyük rekabet avantajı sunacak.
Başarılı raporlar için ilk adım “Eğitim”
Rapor aslında bir çıktı, önemli olan raporda anlatılanları yaptığınız tüm süreç. Berkup diyor ki: Biz rapor yazmıyoruz, işletmelerin faaliyetleri rapor yazıyor.
Sürdürülebilirlik yönetim sistemi kurulumu gerekiyor. Sürdürülebilirlik eğer sadece üst yönetimin konusu olursa, bütünsellik sağlanamaz. Tüm çalışanlar temel sürdürülebilirlik konularını, raporlama sürecine dahil olanlar da raporlama konuları derinlemesine bilmeli. Böylece sürdürülebilirlik kurum kültürü haline gelebilir. Yoksa sadece bir yönetim stretejisi olarak kağıt üzerinde kalır.
Berkup, işletmelere ilk gittiklerinde şu cümle ile çok karşılaştıklarını söylüyor: “Biz sürdürülebilirlik ile ilgili hiçbirşey yapmadık.” Durum analizine başlayınca aslında işletmenin birçok adım attığını ancak farkında olmadıklarını görüyoruz. Yaptıklarının sürdürülebilirlik ile bağlantısını kuramamışlar. Bağlantıyı kuracak küçük bir adım ile önemli bir aşama geçilmiş oluyor.
En dirençli olan tedarik zinciri
Sürdürülebilirlik raporlama sürecinde tüm paydaşların katılımı çok önemli. Çok farklı sektörler ile çalışan Sezin Hanım’a sürece katılımı ve dirençleri sorunca şunları söyledi: Kültür oluşturmak kolay değil. Uyumda en çok zorlanan tedarik zinciri çünkü “beşikten mezara” uyum gerekliliği var. Doğal seleksiyon ile uyumlanan ayakta kalıyor, uyumlanamayan artık tercih edilmiyor.
Doğru ve etik olan her zaman kazanıyor
İşletmeler işlerini doğru ve etik yapıyorsa rapor sürecinde büyük kolaylık yaşıyor. Raporun gerektirdiği birçok kriteri rapor ihtiyacı doğmadan yapanlar her zaman bir adım önde oluyor.
* Sürdürülebilir Yaşam Okulu Podcast #080 Sürdürülebilirlik Raporlaması Tarihçesi. Türkiye’de Kamu Gözetimi Kurumu Etkileri