Ekonominin gerçekleri tedbirli olmayı gerektiriyor
Seçimlerin geride kalması ile birlikte siyasi belirsizlik kısmen azaldı. İktidar bloğu hem Cumhurbaşkanlığını ilk turda kazandı, hem de Meclis’teki çoğunluğunu korudu. Piyasalar bu durumu, beklentileri biraz olsun düzeltmek ve kayıpları kısmen de olsa geri alabilmek için kullanmaya çalıştı; küresel cephedeki olumsuzlaşma eğilimi, umulan sonucun ortaya çıkmasını şimdilik zorlaştırmaya devam etti, makroekonomik görünüme ilişkin algılarda önemli bir değişiklik yaşanmadı.
Siyasi İradenin öncelik ve tercihlerini desteklemeyen küresel koşullar nedeniyle, bu yılın ikinci çeyreğinde beklentiler seri bir şekilde olumsuzlaşmıştı. Döviz kurları ve faizlerdeki yükselişler, bu değişimin işareti niteliğinde idi. Türk Lirasının değer kayıplarına bağlı enflasyon baskıları azmış ve tüm algıları yıpratarak riskten kaçınma eğilimini güçlendirmişti. Cari açık ve bütçe açığından oluşan ikiz açık alarm vermeye başlamış, dış finansman ihtiyacını karşılamak zorlaşırken kaynak maliyetindeki artışlar sistemik risk endişelerini güçlendirmişti. Ekonomik büyüme ve işsizliğe ilişkin beklentiler de olumsuzlaşmıştı.
Finansal yapı ve bütçe yorgun iş dünyası ise sıkıntılı
Finansal yapı ve yabancı sermayenin öncelikleri ve uyarıları, seçim süreci genelinde ihmal edilmiş ve yıpranma hızlanmıştı. Artık seçimler sonlandığına göre, siyasi İradenin öncelikleri ve yol haritasında ne tür değişiklikler olacağı yakından izlenecek. Küreselleşmeci kesimlerin talepleri ile Siyasi İradenin yaklaşımları arasındaki farkın, nasıl bir seyir izleyeceği gözlenecek; her iki kesimi de memnun edecek bir ortak paydanın kalmamış olması, muhtemelen belirsizlik unsuru olarak sıkıntı yaratmaya devam edecek.
Finansal yapı ve bütçenin çok yorgun, iş dünyasının çok sıkıntılı ve insanlarımızın ise daha sabırsız olduklarının dikkate alınması gerekecek! Tüm kesimleri eşanlı olarak tatmin edebilmek pek mümkün olamayacak! Geçmişten gelen ve ağırlaşmış olan sorunlar, giderek olumsuzlaşan küresel koşullar ve seçime özel tercihlerin yarattığı tahribatın telafisi kolay ve sancısız olamayacak. Farklı kesimlerden gelen talepler arasındaki çelişki ve uyumsuzluklar, ciddi olumsuzlukların sebebi olabilecek.
Finansal kesimin talepleri biliniyor. Öncelikle döviz kuru ve enflasyonun gerilemesine ihtiyaç duyuyorlar. Eşanlı olarak ta cari açığın hızla küçültülmesini ve maliye politikasının acilen sıkılaştırılmasını, yapısal reformların bu hedefleri destekleyecek şekilde devreye girmesini gerekli ortamın ön koşulları olarak görüyorlar; faizlerdeki gerilemenin ancak bu koşullarda ve orta vadede mümkün olabileceğini savunuyorlar. Bu taleplerin olası yan tesirleri ise, siyasi iradenin ayak sürümesine önceliklerini farklılaştırmasına sebep olabiliyor!
Küresel koşular nedeniyle başarı şansı oldukça düşük
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız, küreselleşmeci kesimlerin taleplerinin ne ölçüde karşılanacağını yaşayarak göreceğiz. Siyasi İradeyi yıpratan ve iş dünyasında yaprak dökümünü hızlandıran etkiler yanı sıra küresel koşullar nedeniyle başarı şansının oldukça düşük oluşu sıkıntı yaratacak gibi görünüyor. Bu nedenle söylem ve eylemlerin farklılaşarak birbirinden uzaklaşması, şeffaflığın giderek azalması ve piyasa dalgalanmalarının sertleşmesi olasılıkları güçleniyor!
İş dünyası ve insanlarımızdaki güvensizlik ve çaresizliğin tetiklediği sabırsızlığın aşılması, acilen kaynak sıkıntısının giderilmesini gerektiriyor. Fakat bu ihtiyacın karşılanması, kısa vadede pek mümkün olamayacak gibi görünüyor. Zira söz konusu ihtiyaca öncelik verilmesi, Türk Lirasındaki yıpranmayı hızlandırıyor ve enflasyon baskılarını azdırarak sorunları iyice ağırlaştırıyor. Kısa vadede, farklı kesimlerden gelen farklı talepleri uyumlulaştırmanın olanaksız olmaya başladığı bir süreçten geçiyoruz.
Siyasi İradenin tercihleri ne yönde olur ise olsun, ekonominin seri bir şekilde durgunlaşması, işsizliğin artması, varlık değerlerindeki erozyonun artmaya devam ederek bilançoları yıpratması olasılıkları güçlenmeye devam ediyor. Para ve maliye politikaları sıkılaştırılsa veya gevşetilse, sonuç değişmiyor; geçmişin aşırılıkları ve yanlışları, geleceği karartıyor. Yabancı sermayenin söylemden çok eyleme bakan tavırda oluşu, ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırıyor. Piyasalar tarafından abartılan, Ekonomi Yönetiminin kimlerden oluşacağı konusu ise görece önemsiz kalıyor!