Ekonominin bekası öncelikle gerçekçi olunmasını gerektirir!
Ekonomiye ilişkin eğilimler ve bunlara ilişkin değerlendirmeler konularında bilgi kirliliğinin dozu giderek yükseliyor; anormalleşen çelişkiler güvensizliği besliyor. Ekonomiden sorumlu Bakan her şeyin iyiye gittiğini ve en kötünün geride kaldığını iddia ediyor; önemli bir kredi derecelendirme şirketi ise risklere karşı kırılganlığımızın arttığı yönünde uyarılar yapıyor! Şeffaflık azalıp müdahaleler çeşitlendikçe, gerçekler ile uyuşmayan hayaller kafaları karıştırmaya devam ediyor.
Hemen yukarıda ifade etmeye çalıştığımız çelişkileri örnekleyelim. Eğer risklere karşı kırılganlığımız artıyor ise, her türlü beklenti değişikliklerini fiyatlaması gereken finansal piyasaların tepki vermesi gerekiyor; döviz kurları ve faizlerden en az birinin yükselmesi beklenir; zira ek olumsuzluğun fiyatlanması bu yönde eğilimleri güçlendirirken aksi yöndeki dirençleri eritir. Fakat böyle olmuyor! Bu durumda ya kırılganlık algısının güçlenmediğini, ya da piyasaların olması gereken şekilde çalışmasına izin verilmediğini ve tüm erken uyarı mekanizmalarının devre dışı bırakıldığını dikkate almak gerekiyor! Bu iki olasılık arasındaki fark, büyük belirsizlik anlamına geliyor ve fiili durum bu iken kırılganlığın artmadığına itibar etmek çok zorlaşıyor!
Ciddi boyutta tasarruf açığı olan ve kaynak sıkıntısını yoğun bir şekilde yaşayan bir ekonomide, mevduat ve kredi faizleri para otoritesinin ortalama fonlama maliyetinin altında olamaz! Fakat oluyor ve bu durumu gerçeklere dayalı beklentiler ile açıklayabilmek pek olası görünmüyor! Eğer adını koymaktan kaçınılan bir kriz yönetimi söz konusu ise para otoritesini etkisiz hale getirmek anlamına gelen böylesi bir yaklaşım, binilen dalların kesilmesi anlamına gelebilir ve sistemik risk algısını çok yukarılara sıçratabilir!
Para otoritesinden bağımsız olarak mevduat ile kredi faizleri geriletilir ve maliye politikası hesapsızca gevşetilirken, döviz kurlarının gerilemesi veya yükselmemesi muhtemel olasılıklar arasında olamaz! Fakat oluyor; yetersiz döviz rezervlerine rağmen maliyet kökenli enflasyon baskılarını azaltmak ve güvensizliği geriletmek adına kurlar baskılanıyor. Türk Lirasının değer kaybını önlemek adına devreye sokulan ve tanzim satışları anımsatan örtülü müdahalelerin, döviz talebini azdırması ve rezervlerin erimesine sebep olması daha olası bir durumdur! Umulan sonucun tam aksine sebep olma ihtimali yüksektir!
Finansal cephedeki talimatlı yönlendirmeler kısa vadede işe yarıyormuş gibi görünebilir ve bu durumun farkında olmayanların aldatılmasını kolaylaştırabilir; fakat orta vadede sorunları daha hızlı bir şekilde ağırlaştırır, beklentileri olumsuzlaştırır ve kırılganlık algısının yeni rekorlara yelken açmasını hızlandırır, düzenleyici ve denetleyici kurumların itibarını yok ederek sistemik çöküş olasılığını güçlendirir. Olası yaptırım tehditlerine karşı direnme şansı tükenir.
Son iki buçuk yıl genelinde, kırılganlık algısındaki güçlenmeye rağmen kredi karşılık oranlarının seri bir şekilde düşürülmesi finansal istikrarsızlık endişelerini çok tehlikeli seviyelere sıçrattı. Para otoritesinin, paranın devir hızı ve kredi hacmindeki artışlar konularında etkisiz hale getirilmesi fiyat istikrarsızlığı endişelerini güçlendirdi. Bazı sektörleri yönlendirmek üzere, rekabet kurumunun tehdit amacı ile devreye sokulması riskten kaçınma eğilimini çok tehlikeli düzeylere yükseltti. Geniş bir zaman dilimi dikkate alınarak ve siyasi yaklaşımlardan arınarak bakıldığında, faizler ve döviz kurlarındaki temel eğilimin ne yönde olduğu ve hangi eğilimlerden beslendiği daha iyi anlaşılabilir.
Beka, orta ve uzun vadeli bir kavramdır; ekonominin bekasının, benimsenen yaklaşımları meşrulaştırdığına itibar etmek olası değildir. Mevcut yaklaşımların, sorunları çözeceğini ve makroekonomik görünümü düzelteceğini varsaymak akla ve bilime aykırıdır. Kriz yok ise kriz yönetimi neden vardır ve olduğumuz gibi görünmekten kaçmaya çalışmanın faydası kimedir? Yerel seçimler sonrasında, son dört ay içinde devreye sokulmuş zorlamaların aynı şekilde devam edebilmesi mümkün müdür?