Ekonomimiz durgunlaşmaya devam ediyor!
Son açıklanan veriler, büyüme ve istihdam konularındaki eğilimlerin olumsuzlaştığına işaret ediyor. Gerek dış satım ve gerek ise iç talebe ilişkin gelişmeler, hedeflenen düzeylerin gerisinde kalmış gibi görünüyor. Durum böyle olunca kırılganlık algısı doğal olarak artıyor, ekonomik durgunlaşmaya bağlı istikrarsızlık endişeleri güçleniyor.
Hafta başında açıklanan nisan ayı dış ticaret verileri, nereden bakarsak bakalım olumlu bir görünüm sergilemiyor. Geride bıraktığımız yılın aynı dönemine göre ihracatımız yüzde 9,8 ve ithalatımız yüzde 11,6 oranlarında daralmış.
İstanbul Sanayi Odası için hazırlanan İmalat Satın Alma Müdürleri Endeksi ise sınai üretimin daraldığına ve siparişlerin azaldığına işaret ediyor. Bu veriler Merkez Bankası tarafından hesaplanarak açıklanan, kapasite kullanım oranları ve reel kesim güvenindeki artışları teyit etmiyor! Dış ticaret ve perakende satış verileri, durgunlaşma yönündeki eğilimin gücünü koruduğunu düşündürüyor.
Artan güvenlik endişesi nedeniyle alışveriş merkezlerine yönelik ziyaretçi sayısının nisan ayında yüzde 60’a yakın oranlarda daralması, mevsimlik koşullara rağmen cirolarda reel artış yaşanmaması gibi unsurlar iç talep konusunda olumlu düşünmeyi olanaksızlaştırıyor. Tüketici güveninin, nasıl olup da nisan ayında yüzde 2,2 oranında artabildiğini anlamak kolay olmuyor!
Dış ticaret ve perakende satış verilerinde somutlaşan durgunlaşma eğilimi, Orta Vadeli Plan hedeflerinden uzaklaşıldığına işaret ediyor. İç ve dış talepte yaşanan zayıflama, verimlilik artışı ve yeni yatırımlara dayalı tüm hesapları anlamsızlaştırıyor; sene başında ücretlerde yaşanan artışları katlanılabilir olmaktan çıkartıyor. Mevsimlik olarak ekonomik aktivitenin canlanması gereken bir dönemde geri dönen durgunlaşma eğilimi, enflasyon konusundaki hassasiyeti geri plana iterken kırılganlık yönündeki algıları besliyor; para ve maliye politikalarının gevşetilmesi yönündeki baskıların artmasına sebep olacak gibi görünüyor!
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız fiili durum görmezden gelinir ise, muhtemelen paranın devir hızı düşmeye devam edecek ve borç-alacak zincirlerindeki aksamalar genişleyerek sorunları ağırlaştıracak. Önce enflasyon ve yapısal reformlar söyleminin temcit pilavı gibi tekrarlanması kötüye gidişi düzeltemeyecek! Dış ticaret hacmi daralmaya devam edecek ve cari açık küçülecek, fakat eşanlı olarak bütçe açığı büyüyecek! Sorunlu kredi hacmi, karşılıksız çek ve protestolu senet hacimleri yeni rekorlara koşacak!
Ekonomide yaşanan durgunlaşmanın, yaklaşık iki aydır finansal piyasalardaki iyimser zorlamalara rağmen yaşanmakta olduğunu da dikkate almak gerekiyor. Belli ki, gerçek dışı beklentiler yolu ile ekonomik eğilimlerde doping etkisi yaratmaya çalışmak ve hormonlu büyümeyi zorlamak artık işe yaramıyor! Parasal aldatmacalar yolu ile aşırılık sınırlarını fazlası ile zorladığı için esnekliğini kaybeden ekonomik eğilimlerin yönü değiştirilemiyor! Bu durumda finansal piyasalar, ekonominin gerçeklerine boyun eğmek zorunda kalacak gibi görünüyor!
Sormak gerekiyor! Asgari ücretlerdeki ve emekli maaşlarındaki yüksek oranlı ayarlamalara, iki aydır etkili olan Türk Lirasındaki değerlenmeye ve faiz oranlarındaki gerilemeye, varlık değerlerindeki artışa bağlı bilanço güzelleşmelerine ve yapısal reform söylemlerine rağmen ekonomi neden durgunlaşmaya devam ediyor? Bu eğilimlerin işe yarayacağını iddia eden çok bilenler, neden bu sorudan kaçıyor?
Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikalar eşliğinde kısa vadeleri uç uca ekleyerek günü kurtarmaya çalışmak, meçhule yelken açmaktır! Zaman içinde sorunların ağırlaşması ve dengesizliklerin ağırlaşması kaçınılmazdır! Bu süreçte dün işe yarayan yaklaşımların, artık beklenen sonucu veremiyor olması normaldir! Statükoyu korumak adına girilen ve geri dönüşü olmayan bu yolun sonunda seçme şansları tükenir, uzlaşmazlıklar keskinleşir!