Ekonomik verilerin de tadı kaçtı!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Birincisi; zaten “büyük piyasa oyuncuları” için, “piyasa profesyonelleri” için Türkiye’nin ekonomik verilerinin pek önemi yok. Onlar için varsa yoksa başta ABD olmak üzere Batı’dan gelecek veriler. O konumda olanlar Türkiye’deki tüm yatırım kararlarını sanki dışarıya bakarak alıyorlar. Ya da sanırsınız ki Türkiye’de herkes yatırım kararını ABD’nin örneğin işsizlik başvurularına göre, örneğin AB’nin faiz oranlarına göre alıyor. Bu oyunculara göre önemli olan, neredeyse yalnızca ABD ve AB ekonomisi. Bu ekonomiler düzelme gösteriyor mu, göstermiyor mu; bizim ekonomimizde neler olup bittiğinin, neler yaşandığının ne önemi var ki!

Kabul, başta ABD olmak üzere Batı’nın durumu tüm dünyayı, tabii ki bizi de etkiliyor, bu gayet normal, ama olası her gelişmeyi de bu ekonomilere bağlamak ve Türkiye’yi dışlamak ne kadar doğru?

İkincisi; yılın son çeyreğine girince bizde zaten görece düşük olan “veri merakı” iyice azalıyor. Azalıyor; çünkü orta vadeli programla başlıca makro büyüklüklerdeki gerçekleşmenin nasıl olacağı ortaya çıkmış oluyor; bir yandan da gelecek yılın büyüklükleri bilinir hale geliyor.

Artık, üç ay, beş ay öncesine göre yılsonu enflasyonunu daha az merak ediyoruz; bütçenin hangi düzeyde gerçekleşeceğine ilişkin olarak daha sağlıklı tahmin yapma şansımız var; aynı şekilde büyümenin hangi düzeyde olabileceğini geçmiş aylara göre daha kolay öngörebiliriz. Yine dış ticareti, cari açığı, bazı büyüklüklerin milli gelire oranını daha kolay hesaplayabiliriz.

Yani sonuçta, yılın sonuna yaklaştık mı ekonomik veri merakımız iyice köreliyor, heyecanımız bitiyor; yurtdışından gelecek verilere daha fazla önem vermeye başlıyoruz.

Her ekonomik gelişmenin mutlaka ekonomiyle ilgili bir veriden kaynaklanıyor olması da gerekmiyor tabii ki. Ama biz, verileri esas almayı tercih ediyoruz. Çünkü bu işimize geliyor. Gerçi onda da yalnızca görmek istediklerimizi görüyoruz ya…

Bazı açıklamalar var ki, somut bir ekonomik veriden çok daha fazla önem taşıyor. Ama biz buna karşı da gözlerimizi kapatıyoruz.

AB ilerleme raporu

Avrupa Birliği, Türkiye’nin 2013 yılıyla ilgili ilerleme raporunu Kurban Bayramı sırasında açıkladı. AB Bakanı ve Maşmüzakereci Egemen Bağış, ilginç bir çıkış yaptı ve rapor hakkında Bayram boyunca konuşmayacağını söyledi. Gerekçe de, AB’nin raporu Türkiye’de Bayram olan bir dönemde açıklamasıydı. Yani anlaşılan AB bizim Bayramımıza saygı duymuyordu, biz de yorum yapmayarak onlara tepkimizi gösterecektik, gösterdik de.

Konunun bu yönü bir tarafa, AB ilerleme raporunda neler var, raporu nasıl okumalıyız?

Arkadaşım İsmet Özkul dün Dünya’da ilerleme raporunun ekonomik yönünü enine boyuna ele aldı. Şöyle bir saptaması var İsmet’in:

“2012 yılı ilerleme raporu ile 2013 raporunu karşılaştırmalı olarak ele alırsak 2012’den 2013 yılına Türkiye’nin performansının çok sınırlı düzeyde arttığını söyleyebiliriz. Eğer AB ile uyum yolunda yıl içinde atılan adımlara bir ‘hal ve gidiş notu’ vermeye kalksaydık, Türkiye’nin 33 başlıkta aldığı notların ortalaması 100 üzerinden 55-60 dolayında olurdu. 2013 hal ve gidiş ortalaması ise 100 üzerinden sadece 5 puanlık bir artışla 60-65 arasına yükselirdi. Yani Türkiye’nin AB’ye uyum gayretinde 2013 yılında 100 üzerinden sadece 5 puanlık bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Sınırlı bir artış olsa da AB uyum çalışmalarına gösterilen gayret hala orta düzeyde seyrediyor.”

AB raporu da mı önemsiz?

Bizim verilerimiz zaten önemsiz! Kulağımızda hep aynı nakarat; “ABD’den gelecek bilmem ne verisi bekleniyor”... Peki, tamam...

İyi de AB’den gelen, hem de yalnızca Türkiye’ye ilişkin olarak gelen rapor da mı önemsiz? Niye bunun üstünde hiç durmuyoruz?

Haksızlık etmeyelim; duruyoruz durmasına da, “Rapor niye Bayram’da açıklandı” diye duruyoruz; aynı metni okuyup eleştirileri hiç görmeden “Aman ne güzel rapor” diye duruyoruz...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar