Ekonomik manzara 2024

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

IMF ve Dünya Bankası bahar toplantıları için Washington’a giden Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Türkiye’nin yıl sonu enflasyon hedefine ulaşma yolunda ilerlediğini, Türkiye ekonomisini rahatsız eden sorunlar olduğunu, cari açığın ülkeyi kırılgan hale getirdiğini, enflasyon beklentilerinin yüksek seyretmesinin de yatırım ortamı açısından olumsuzluk olduğunu anlattı.

Karahan’ın tespitleri ve itirafları son derece doğru. Ancak teşhisten çok tedaviyle ilgilendiğimi itiraf etmeliyim. Buna dair de geçen yıl haziran ayından itibaren politika faizini hızlı bir şekilde yükselttiklerini belirtiyor Karahan. 75’leri göreceğimizi, ancak yıl sonu yüzde 36’yı, 2025’de yüzde 14’ü, bir sonraki yıl ise yüzde 9’u göreceğimizi belirtiyor. Temel hedefin ise yüzde 5’ler olduğunu belirtmesi, ülke ekonomisini gelişmiş Batı ülkelerinde yer alan istikrarlı bir ortama dönüştürme arzusunu ortaya koyuyor.

Enflasyon beklentilerini kontrol altına almak zor ama ne gerekiyorsa yapılacak derken, kafalardaki soru işaretlerini yeterince gidermeye yetti mi derseniz, bence hayır. IMF’nin açıklamaları nasıl değerlendirdiğini de doğrusu iyi okumak lazım. IMF, Türkiye için büyüme tahminini değiştirmedi. Yayınladığı raporda, 2024 yılı küresel büyüme tahminini yüzde 3,1›den yüzde 3,2›ye revize ederken, ülkemiz için bu yıl yüzde 3,1 ve gelecek yıl yüzde 3,2 büyümenin beklendiğini belirtti.

IMF, parasal sıkılaşmanın sona ermesi ve tüketimin toparlanmaya başlamasıyla birlikte 2024’ün ikinci yarısında ekonomik aktivitenin artacağı görüşünde. Aynı IMF’nin ülkemiz için enflasyon tahmini ise yüzde 59,5. 2025 içinse yüzde 38,4. Yani Merkez Bankası tahminleri ile arasında önemli bir farklılık söz konusu. En önemli pazarımız olan Euro bölgesine baktığımızda, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, faiz indirimlerine başlayacakları mesajını verdi.

Hatırlarsanız onlar arttırırken biz düşürmüş, onlar enflasyonu düşürmeye, bizse yüseltmeye başlamıştık. Bölge, o günkü uygulamaların karşılığını artık belli ki almış durumda. Lagarde “Eğer büyük şoklar olmazsa kısıtlayıcı para politikasında ılımlılaşmaya doğru ilerliyoruz” derken, son toplantısında faizleri rekor yükseklikte tutmuş ve enflasyondaki yavaşlamayla beraber, faiz indirimlerinin başlayabileceği işaret etmişti.

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell ise ABD ekonomisinin geçen yılki performansının “oldukça güçlü” olduğunu belirtirken, “son verilerin, sağlam bir büyüme ve iş gücü piyasasında devam eden güç olduğunu ancak aynı zamanda yüzde 2 enflasyon hedefimize dönüş konusunda bu yıl daha fazla ilerlemenin kaydedilmediğini gösteriyor” diye sözlerine ekledi. Yapılan anketler ise iş gücü piyasasının normalleştiğini ortaya koyuyor. Geçen hafta başlayan İran-İsrail geriliminin ise henüz bu verilerde karşılığı ve yansıması yer almıyor.

Örneğin İran’a yönelik ambargoların artması ile İran’ın petrol ihracatının azalması, dünyada petrol maliyetinin yükselmesine neden olabilir. Tüm bu gelişmelerin ışığında ülkemizdeki ekonomik manzara bana göre halen endişe vermeye devam ediyor. Enflasyon halen yüksek, çünkü kuru frenleme ısrarı devam ediyor ve ülkemizi pahalı hale getiriyor. Oysa ki kur bu denli düşük olmasa enflasyona rağmen ürünlerin maliyeti döviz bazında pahalı hale gelmeyecek idi.

Dün 100 bin dolara satın alınan bir ev, yüksek enflasyon ve kurun yerinde sayması ile 130 bin dolarlar seviyesine çıkar, işçilik ve enerji maliyetleriniz döviz bazında artar, kira giderleriniz yine döviz bazında yukarı giderse, ki durum bu, artık yatırım için tercih edilen bir ülke olmazsınız. Yarattığı sonuçlara bakarsak, ülkemiz artık bir hayli pahalı. Halkımızın komşu ülkelere daha ucuz düşüncesiyle giderek alışveriş yapacaklarını geçmişte söyleselerdi, hiçbirimiz inanmazdık.

Bu en masumu, yabancı yatırımcının ülkemizi tercih etmeyişini bir kenara koyun, sanayicilerimiz ve ihracatçılarımız fiyat tutturamadıkları için üretimlerini farklı ülkelere taşımaya başladılar. Mısır bu konuda başı çeken ülkelerden. Gelinen noktada faizlerin bu seviyede tutularak enflasyonu düşürmeye çalışmak zaten yapılabilecek en doğru ve hatta tek doğru hareket idi.

Kur korumalı mevduat gibi, faizlerin düşürülmesi gibi geçmişteki kararlar sonrasında ortaya çıkan bu tabloyu başka türlü pozitife çevirmek mümkün değil. Ancak orta vadede üretimi geliştirmeye çalışmak, sanayi tesislerini çoğaltmak, bu alanda destekleri ve teşvikleri çoğaltmak gibi gelişmeleleri sağlayamaz isek, gerçek istikrarı da hiçbir zaman sağlamış olmayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar