Ekonomik kalkınmada kadın eli

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

Son aylarda gide­rek artan kadın ve çocuğa şiddet haber­leri ile karşılaşıyoruz. Gazze ve Lübnan’da katledilen masumlar­dan en fazla mezalime uğrayanların yine ka­dın ve çocuk olduğuna kederleniyoruz…

Savaşlar ve krizler­den en fazla hasarı alan, toplu­mun temel taşı ailenin ana un­suru olan kadının kutsallığı maalesef neoliberalizmin kıs­kacında… Neoliberalizmin dikte ettiği değerler karma­şası, uluslara bir çeşit varo­luşsal tehdit içeriyor.

Cinsiyetsizleştirme ailenin yapısına zarar veriyor

Medeniyet kavramı, zihinle­re yerleştirilmiş yaygın kanının aksine binlerce yıl öncesine da­yanıyor. Batının bugün sözde medeniyet olarak dikte etti­ği “cinsiyetsizleştirme” po­litikası, toplumun temelini oluşturan ailenin yapısına da ciddi zarar veriyor. Paris Olimpiyatları’nda tüm dünyaya angaje edilmeye çalışılan man­zaradan veya Demokratların ABD Başkan adayı Harris’in de­meçlerindeki bazı anekdotlar­dan, bu zihniyetin tüm dünyaya matah bir unsur gibi servis edil­meye çalışıldığını görebiliriz.

Çözüm yine kadın elinde

Dünyanın içinde bulundu­ğu kaotik risklere çözüm yi­ne ancak kadın eliyle gelebi­lir. Giderek yaşlanan nüfus; da­ha az çalışandan prim tahsilatı ve daha çok sosyal ödeme yapıl­masına neden olacağından, ka­mu bütçelerinin zayıflaması anlamına gelir. Yine Paris Olim­piyatları’na ev sahipliği yapan Fransa’dan örnek vermem ge­rekecek olursa; bu yıl ülkede emeklilik yaşının artırılmasına yönelik büyük protestolar ya­pılmıştı. Hükümetin bu konu­da dayatması ise sebepsiz de­ğildi, zira ülkede kamu borcu Maastricht Antlaşması’ndaki “GSYİH’nin yüzde 60›ını aşma­mak» şartının neredeyse iki ka­tına ulaşmış durumda…

Anne olmanın iş hayatındaki zorlukları

İşte bu türden bir mali krize girmemek adına yapılması ge­reken, tam da 2008 yılında Baş­bakanlığı döneminde Cumhur­başkanı Erdoğan’ın “en az 3 ço­cuk yapın” şeklinde ifade ettiği üzere nüfus artış hızının artı­rılmasıdır. Oysa geçen zaman zarfında maalesef nüfus ar­tış hızımız 2023 yılı verileri­ne göre 1,51’e kadar düşmüş durumdaVaroluşsal bir tehdit olan bu konu ancak ve ancak kadının toplumdaki yerinin ve aile kavramının desteklenmesiyle aşılabilir.

“Biz insana, anne ve babası­na karşı iyi davranmasını tav­siye ettik, annesi zayıflık üstü­ne zayıflık çekerek onu karnın­da taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur, onun için biz insana “Bana ve annene, babana şükret” diye tavsiye­de bulunmuşuzdur. Dönüş an­cak banadır” buyrulmaktadır (Lokman; 14).

Dinsel açıdan bakıldığın­da; Allah’ın kitabında ve tüm kutsal kitaplarda buyuruldu­ğu üzere anne olmanın ayrı bir kıymeti harbiyesi vardır. Ulus­lar ve toplumlar açısından ba­kıldığındaysa; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Bu millet esas terbiyesini aileden almak­tadır. Türk milleti öyle anala­ra sahiptir ki her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştir­miştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyet­lidir” ve Napoleon Bonapar­te’ın “Bana iyi anneler veriniz, size iyi yurttaşlar vereyim” şek­lindeki sözleri aslında kadının toplumun geleceği için ne ka­dar önemli olduğunu gösterir niteliktedir.

Çocuk hakları da görmezden geliniyor

Bir anne, “önce insan - sonra kadın” bakış açısıyla birbirini tamamlayan fakat ikame edile­meyen dört ayrı hayata sahiptir. “Aile hayatı”, “ev hayatı”, “iş ha­yatı” ve “kendi hayatı.” Ancak günümüzün zorlu yaşam koşul­ları, annelerin yaşadığı sıkın­tıları ve dolayısıyla çocuk hak­larını da görmezden gelecek biçimde tasarlanmıştır. Pande­mide en çok kadınların işleri­nin zarar görmesi ve evden ça­lışmada yaşadıkları zorluklar buna en güncel örnektir.

Ülkemizde kadının iş yaşa­mındaki cam tavan ve eşit ol­mayan ücret gibi zorluklarını ve dahi düşük kadın istihdamı­na ilişkin verileri 7 Ekim tarih­li “Ekonomide sürdürülebilir­lik için kadın emeği” başlıklı ya­zımda kaleme almıştım. Diğer taraftan beşeri sermayenin sağ­lıklı oluşumu için de çocukların ilk öğretmenleri olan annelerin iş ve toplumsal hayatta destek­lenmesine ihtiyaç vardır.

Yeni ekonomi açısından kalkınmada kadının rolü

Yeni ekonomi kavramı, salt kıt kaynaklara bağlı gelirin artı­rılmasını değil; küresel ısınma ve teknolojik dönüşüm gibi me­seleleri de içine alarak, verimli­liğe odaklanmıştır.

Verimlilik kavramı da top­lumsal cinsiyet eşitliğini de kapsayan tüm bileşenleriyle “being good” olarak ifade edilen insanın refahını içerisinde ba­rındırmaktadır. Bu bakımdan insana ve çevreye duyarlı bir insanın yetişmesini sağ­lamak da ailenin ve ilk öğ­retmen annenin görevidir.

Özetle verimli bir beşeri sermayenin varlığı aile ku­rumunun saygınlığına; ai­lenin sağlıklı bir biçimde fonksiyonunu yerine getire­bilmesi için de iyi eğitimli, iş ve toplumsal hayatta ayrım­cılığa uğramayan kadına ih­tiyaç vardır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar