Ekonomik hedeflerden uzaklaşmayı önlemek zorlaşıyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Açıklanan veriler, yaşanan gelişmeler ve piyasa eğilimleri oldukça sıkıntılı bir dönemden geçtiğimize işaret ediyor. Beklentilerin bozulmasını önlemek konusundaki çabalar yeterli olamıyor, finansal ve ekonomik kırılganlık algısı güçleniyor. Sözel veya eylemli tepkisel müdahaleler pek bir işe yaramıyor. Gerçekçi olamamanın muhtemel maliyetleri ağırlaşıyor, geleceğe yönelik öngörü ufku daralıyor. Faizleri düşürmenin durumu düzelteceğini iddia edenler, karşılaştıkları sonuçları anlayamıyor veya olması gerektiği gibi yorumlamayı beceremiyor. 

Siyasiler para otoritesinden çok şey bekliyor! Makro ihtiyati önlemlerin de desteği ile hem beklentilerin hedefler doğrultusunda düzeltilmesini, hem de faizleri düşürülmesini ve Türk Lirasının daha fazla değer kaybetmesinin önlenmesini istiyor. Merkez Bankası yetkilileri, bu taleplere cevap vermeye çalıştıkça yıpranıyor. Yaklaşık altı aydır düşürülen faizlere rağmen, mevduat ve kredi faizleri yüksek düzeyde kalmaya devam ediyor; beklentilerin bozulması ve Türk Lirasında yeni değer kayıplarının yaşanması önlenemiyor.

Döviz kurlarındaki yükselişin beklentiler üzerindeki olumsuz etkisi, Para otoritesinin ortalama finansman oranı gerilerken dış finansman maliyetlerindeki artışın rezerv opsiyon mekanizması ve döviz rezervleri üzerindeki muhtemel yansımaları görmezden geliniyor. Enflasyon sepeti içindeki gıda maddelerine ilişkin tartıyı gerileterek durumun düzeltilebileceği gafletine düşülüyor ve para otoritesine faizleri düşürmeye devam etmesi siparişi yapılıyor. Küresel ve bölgesel gelişmelerin ekonomik eğilimler ve beklentiler üzerindeki etkileri ihmal ediliyor. Kredi garanti sistemi konusundaki tasarımların, bu açmazdan çıkmak adına yeterli katkı sağlayamayabileceği konusu dikkate alınmıyor.

Galiba siyasi hesaplar, ekonomi konusunda gerçekçi olunmasını engelliyor ve yapay zorlamalardan medet ummak zorunda kalınıyor. Para politikasını sadeleştiriyoruz derken, karmaşanın büyümesi ve çelişkilerin artması önlenemiyor, evdeki hesapların çarşıya uyması mümkün olamıyor.

İçinde bulunduğumuz koşullarda, hem faizler ve hem de döviz kurları üzerinde belirleyici olunması olası görünmüyor. Bu iki önemli değişkenden herhangi birindeki yükselişin ekonomik hedeflerden uzaklaşılması anlamında olduğunun da çok iyi bilinmesi gerekiyor.

Para otoritesinin sadece faizleri düşürmekle yetinmesi ve piyasaya artan ihtiyaç doğrultusunda kalıcı likidite vermekten kaçınması, kaynak sıkıntısının büyümesini önlemiyor; mevduat ve kredi faizleri buna bağlı olarak gerilemiyor, beklentiler bozuldukça döviz kurları da yükseliyor. Yeterli ve gerekli dış finansman girişinin eksikliği ve bu konudaki bağımlılığın karşılanamayışı sonuç üzerinde belirleyici oluyor. Güven bunalımının derinleşmesi önlenemiyor.

Siyasi hesaplar, seçmen ve kamuoyu desteğinin korunarak güçlenmesini gerektiriyor; bu sonuncusu ise radikal ekonomik tasarımlardan kaçınılmasına ve ekonomik hedeflerin bir şekilde yakalanmasına bağımlı gibi görünüyor.

Bu değişkenler arasındaki tutarsızlıklar sıkıntı yaratıyor; boşa koysalar dolmuyor, doluya koysalar almıyor. Tepkisel yaklaşımlar ile durumu idare etmeye çalışmak anlayışı ön plana çıkıyor. Gerçekçi olunamıyor, ekonomik ve finansal kırılganlık algılarının güçlenmesi önlenemiyor; küresel ve bölgesel gelişmeler ise sabır sınırlarını zorluyor. Başkanlık sisteminde bu açmazı çözecek mucizeler bulunabileceği umuluyor! 

Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu’nun bu hafta yapacağı toplantıda, sadeleşme adı altında faizleri düşürmeye devam edip etmeyeceğini kestiremiyoruz. Fakat siyasi irade ile finansal sermayenin baskıları altında bunaldığını görüyor, alışkanlık haline geldiği şekilde faiz düşürmekle yetinmenin beklentileri olumsuzlaştırmaya devam edebileceğini tahmin edebiliyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar