Ekonomik görünüm ve vatandaşın gerçeği
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan makro ekonomik verilere bakarak ekonomik durumumuzun hızla düzeldiğini düşünebilirsiniz. Öyle ya enflasyon düşüyor, işsizlik azalıyor, ilk çeyrek büyümesi göz kamaştırıyor! Bu görünümden hareketle, küresel eğilimler ne olur ise olsun Türkiye ekonomisinde mevcut eğilimlerin aynen devam edeceğini iddia edenler çıkabilir. Fakat bir de madalyonun diğer yüzü var: esnaf, işçi, memur, köylü ve emekliden oluşan büyük çoğunluk tam aksini iddia ederek alıştığı yaşam standardını koruyamadığını ve çaresizliğin büyüdüğünü söylüyor. İstatistik kurumunun rakamlarına yansıyan görünüm ile geniş kesimlerin yaşayarak gördükleri bir birini tutmuyor; en azından bu ikisinden birinin yalan olduğu, gerçeği yansıtmadığı kanaati ön plana çıkıyor.
Bu yılın ilk çeyrek döneminde ekonomimiz geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.7 büyümüş. Ekonomiden sorumlu bakan ise eğer ihracat daralmasa idi yüzde 18'lik bir oranın söz konusu olabileceğini söylüyor. Türkiye İstatistik Kurumu'na ise mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış büyümenin yüzde 0.1 olduğunu detay olarak açıklıyor. Bu arada geçen yıl söz konusu dönemde yüzde 14.2 oranında küçüldüğümüzü de unutmamak gerekiyor. Belli ki açıklanan bu rakamlar geniş kesimlerin durumunu, büyüyen çaresizliğini pek yansıtmıyor. Özel Tüketim Harcamalarındaki artış gerçeğin gizlenmesinde etkili oluyor. Vatandaşın geliri azalıyor, satınalma gücü eriyor ve çaresizlikten nasıl geri ödeyeceğini bilmediği borçları artıyor; ama ekonomi büyüyor!..
Mart ayı işsizlik oranı ise yüzde 13.7'ye inmiş, bir önceki yılın aynı dönemine göre işsiz sayısı azalmış, istihdam edilenlerin hacmi artmış. Eh tabi çaresizlikten köyüne dönüp, baba ocağına sığınanları tarımsal istihdam içinde gösterirseniz sonuç böyle olur, ama gerçeği yansıtmaz!
İhracattaki daralma nedeniyle işini kaybedenlere ne oldu diye kimse sormaz, ama daralmasaydı büyüme 6 puan daha yüksek olurdu şeklinde hava atılır...
Enflasyon rakamımız da gerilemiş: Tüketici fiyatları haziran ayında yüzde 0.56 oranında düşmüş, yıllık rakam yüzde 8.37'ye inerek çift hanelerden uzaklaşmaya devam etmiş. Vatandaş açıklanan enflasyon rakamına itibar etmiyor: aldığı zamların bu orana uygun olduğunu ancak satınalma gücündeki erimenin çok daha büyük olduğunu görüyor. Canı ve malı korunsun diye vergi ödediği devletine onu yöneten siyasiler ve bürokratların kendisini aldattığını iddia ediyor... Zaten bazı kurumların hesapladığı ücret endeksleri de bu gerçeği gösteriyor, satınalma gücünün düzenli bir şekilde eritildiği ama vatandaşa masal anlatıldığı, gerçeği devlet sırrı sayılmıyor!.. Enflasyon görünümünü makyajlamak için yapılan tartı hesapları ve diğer ayarlamalar herhalde laf olsun diye yapılmıyor.
Belli ki başta finansal piyasalar olmak üzere, tüm pazarlık ve pazarlama süreçlerinde bir çeşit müşterek bahis oynanıyor; Devlet ve mali sektör ile onları destekleyenlerin ise hep kazanması gerekiyor! Gerçekler bu ihtiyacı karşılamıyorsa, görüntü ile idare ediliyor. Dışardan kaynak geliyor, bankalar sokakta kredi kartı dağıtmaya ve borç yapılandırmaya devam ediyor; sürdürülebilir olmasada malum kesimlerin, kağıt üstünde kazanıyor gibi görünmesi gerekiyor. Eh tabi ki bunun faturası da doğal olarak vatandaşa kesiliyor, altta kalanın canı çıkıyor.
Böyle gelmiş ama böyle gidemeyecek; bu yılın ikinci yarısı ve özellikle 2011 yılı müşterek bahiste hep kazananlara çok büyük sürprizler hazırlayacak gibi görünüyor... Biliyoruz onlar sürprizden hoşlanmazlar, ama alışacaklar!...