Ekonomik büyüme: Bundan sonrası ileri teknoloji üretimi gerektirir
Başlıca gelişmiş ülke merkez bankalarının bilançoları yapılan parasal genişleme ile birlikte 5.7 trilyon $ artış gösterdi. Avrupa Merkez Bankasının bilanço büyüklüğü euro bölgesi milli gelirinin %32'sine (3.0 trilyon euro) ulaştı.Temel sorun, yüksek borçluluk ve bütçe açıkları, çevre ülkelerde azalan rekabet gücünün ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkisi ve bu durumun finansal sektör üzerinde getirdiği zayıflık. Merkez Bankalarının almış olduğu standart dışı önlemler ve tarihi düşük seviyedeki faizler de, borç geri ödemesini kolaylaştırmayı amaçlıyor.
Türkiye kamu borçluluğu konusunda Avrupa'daki bazı küçük ülkeleri çıkardığımızda en düşük orana (borç/milli gelir) sahip ülke; %39.4. Ancak yüksek cari açık/ düşük tasarruf oranları temel sorun.
İç ve dış talep dengeleniyor mu? Cari işlemler açığı Ocak ayında yıllıklandırılmış 77 milyar ile yavaş bir toparlanmaya işaret ediyor. Ancak son dış ticaret verilerindeki düzelme ile açıkta daha olumlu seyirler görebileceğiz. Net ihracatın büyümeye katkısı 2011'in ikinci yarısından itibaren pozitif seyrediyor. Başlıca konu enerji. Enerji dışı cari işlemler açığı yıllıklandırılmış 29 milyar $ seviyesinde ve Eylül 2011'den beri azalış 4.5 milyar $.
Enerjiyi bir kenara koyarsak cari işlemler açığı iki unsurdan etkileniyor. İlki yüksek borçlanma ve yüksek kredi büyümesine bağlı konjonktürel sebepler. Burada TCMB ve kamu otoritelerinin aldığı önlemlerle istikrar sağlanmış görünüyor. İkincisi ise tasarruf açığına bağlı olan yapısal sorunlar dolayısıyla çözümü de uzun vadeli.
Hane halkı ve şirketlerin ayrı ayrı tasarruf oranları açıklanmıyor. Ancak son Dünya Bankası raporu, tasarruflardaki 2000'li yıllardaki düşüşü büyük ölçüde hanehalkı tasarruflarındaki azalışa bağlamış. Rapora göre, hanehalkı tasarruf oranları 2003'teki %17.7'den 2009'da %9'a geriliyor. Tasarrufların artırılması için politika önerileri daha çok mikro önlemlerde yoğunlaşıyor (bireysel emekliliğin teşviki, finansal okuryazarlığın geliştirilmesi vb gibi.)
Sektörler rekabetçi midir? İhracatın ithalatı karşılama oranlarına baktığımızda ihracatta en yüksek paya sahip ilk dört sektörün sırasıyla otomotiv, makine, demir çelik ve elektrikli techizat- 2011 sonu itibariyle net ithalatçı konumda olduklarını görüyoruz.
Mal grupları itibariyle bakarsak ara malı ve sermaye mallarında ihracatımızım toplam ithalatı karşılama oranı ise %40'lar seviyelerinde. Sektörlere özgü tedbirler gerekiyor, karlılığı ve dolayısıyla tasarruf artışının sürdürülebilirliğini sağlamak için rekabetçi kur seviyesi önem taşıyor. Zira Türkiye'nin ihracatı önemli ölçüde orta ve düşük teknolojili (%65) ürünlerden oluşuyor.
Son olarak, gelişmekte olan ülkeler dünya ekonomisinde paylarını artırıyorlar ve tasarruf oranları yüksek. Global milli gelir 70 trilyon $, 2030'da 140 trilyon $'a ulaşması bekleniyor. Bu büyümeden de en fazla yarar sağlayacak ekonomilerin, emtiası, sermayesi ve yaratıcılığı olan ekonomiler olması öngörülüyor.Türkiye'ye baktığımızda ileri teknoloji konusunda zayıfız (ihracatın %4'ü). Ar-ge harcamalarının milli gelire oranı OECD ortalamasının üçte biri. Gelirimizin OECD ortalamasının altında olduğunu göz önüne alırsak durum daha da vahim. Girişimciliği desteklemek için yurt dışı fonlara, girişim sermayesine ihtiyaç var. Ayrıca daha geniş bir sermaye tabanına ulaşmaları için KOBİ'lerin halka açıklıklarının artması gerekiyor. Türkiye'de gelişen işletmeler piyasası kuruldu; ancak 2 şirket faaliyet gösteriyor. Örneğin G.Kore'de benzer piyasa olan KOSDAQ'da 2012 itibariyle 1.031 hisse işlem görüyor ve piyasa değeri 100 milyar $ . İMKB-100'de işlem gören şirketlerin halka açık kısmının piyasa değeri ise 59 milyar $.
Rekabet gücü ne kadar yüksek ise tasarruf artışı da o kadar yüksek olacaktır. Tasarruf artışı için daha sofistike ürünler, bunun olabilmesi için de girişim sermayesini destekleyecek KOBİ borsalarının gelişmesi, buradan yararlanacak ve inovasyona yatırım yapacak firmalar ve bu firmaların ABD'de olduğu gibi üniversitelerle daha sıkı işbirliği gerekiyor.